Bilgisi, görgüsü, özüne sadakati, yüreğinde vatan sevgisi ve cesareti olmayan “Siyasetçi” keskin kenarı olmayan bıçağa benzer.
O asla bıçak olamaz, olsa olsa masat olur. Başka bıçakları bilemeye yarar ve
kullanılacak malzemeler sınıfında yer alır, fırsatını bulanlar onu kendi emelleri için kullanırlar. Fakat o bunun farkında bile olmaz…
Böyle bir siyaset adamı, bir gün böyle bir gün şöyle konuşur. O gün kulağına ne fısıldanmış ise, onu söyler. Bilgisi olmadığı için aynı konuda farklı söylemlerin ağzından çıktığının farkına varmaz, bu yüzden fikri takibi de yoktur.
Siyaset adamı kin tutmaz! Kendisine emanet edilen devlet gücünü, bir intikam aracı olarak kullanmaz. Önüne bakar ama uzağı çok iyi görür.
En önemlisi, seçimle geldiği gibi seçimle gideceğini, bir gün mutlaka hesap vereceğini bilir. Akıllı bir siyasetçi, mezarlıkların, kendilerini vazgeçilmez sanan zavallılarla dolu olduğunu iyi bilmelidir.
Şair H.H. Korkmazgil’in dediği gibi, şimdiye dek defalarca verdiğimiz öğütler dinlenmedi ve bu güne geldik;
“Kanadık toprak olduk/Çekildik bayrak olduk/döküldük yaprak olduk, geldik bu güne!
Ekmeği bol eyledik/Acıyı bal eyledik/sıratı yol eyledik, geldik bu güne…”
Gelmesine geldik ama harap olmuş bir ekonomi, çökmüş ve itibarını yitirmiş bir devlet sistemi, işlevsiz bir yasama organı, iktidarın elemanı olmuş bir yargı, adaletin olmadığı, uyuşturucu kaçakçılığı ile anılan bir ülke var önümüzde.
Ülkeyi bu duruma düşürenler belli de, bu durumdan nasıl çıkacağız o belli değil!
Mevcut muhalefet liderlerinin, ülkeyi bu durumdan demokratik rejim içinde sağ-salim olarak çıkarmalarına olanak var mı? AKP tarafından bilerek ve planlayarak bölünmüş Türk Milletini yine bir ve beraber hale getirecek olgunluğa ve deneyime sahipler mi?
AKP’nin pisliğini, rezilliğini gören siyasetteki gerçek “Devlet Adamlarımız”, devlet yönetimindeki değerli bürokratlarımız ya kenara çekildiler, ya da dışlandılar!
Buna “Kaht-ı Rical” yani devlet insanı yokluğu veya kıtlığı diyoruz!
Türk Milleti düşürüldüğü bu durumdan, yine kendi insanları tarafından çıkacaktır. Ay’dan veya Mars’tan birileri gelip bizi kurtaracak değil ya!
Kurtuluşun yolu ve yöntemi bellidir.
Başta kadınlarımız ve gençlerimiz olmak üzere ülkemizin tüm dinamik güçlerini, Anayasamızın ilk 6 maddesine inanan insanlarımızı tek hedef altında toplamamız gerek.
Şimdilik ilk ve öncelikli hedef, AKP’den demokratik seçimle kurtulmak olmalıdır.
Güçlendirilmiş Parlamenter sistemmiş, anayasa değişikliği imiş, bunların hepsi sonraki işlerdir. Önce, ülkemizi bir çadır devletine dönüştüren bu çeteden kurtarmamız şarttır.
Bunu yaparken, Türkiye’yi bu hale düşüren AKP artıklarından, aklını emperyal devletlere ve onların maşası tarikat-cemaatlere kiralayan ve ülkedeki sandık sayısı kadar oy alamamış asalaklardan uzak durmalıyız.
Çare, Türk Milletine, akla, bilime güvenmek ve çok çalışmaktır.
Ülkemiz bu durumda iken, sonra yapabileceğimiz “sistem değişikliği” ile uğraşmak, evimiz yanarken, yeni mobilyalar alalım mı almayalım mı tartışması
ile uğraşmaya benzer.
Hiçbir şey bilmiyorsak, Atatürk’ün yaptığını görmemekte ısrar etmek kadar aptallık olabilir mi? Ülke işgal edilmişken Atatürk ve arkadaşları ne yaptılar?
Her işi erteleyip, emperyalist devletlerin ordularıyla boğaz boğaza döğüştüler ve vatanı kurtardılar. Cumhuriyeti ve devrimleri sonra yaptılar.
Ülkemizin bugün, 1919’dan daha kötü durumda olduğunu, emperyal devletlerin uşağı olmuş içimizdeki hainlerin durmayacağını görmeyen var mı?
DOĞRU Parti olarak, “Büyük Kongremize” kadar muhalefeti izlemeye ve onlara doğruyu göstermeye devam edeceğiz!
Doğruyu bulurlarsa ne ala! Bulmamakta ve yanlışta devamda ısrar ederlerse, bildiğimiz gerçekleri Türk Milletine anlatacağız ve hepsine karşı, tüm vatan sathında eylemli muhalefete başlayacağız…
Ne Mutlu Türküm Diyene ve Atatürk’ün Yolundan Ayrılmayana…
23 Ekim 2021
YAZARLAR
23 saat önceEKONOMİ
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önce