CHP ana-muhalefet partisi görevini layıkıyla yapabiliyor mu?
Hayır yapamıyor.
İktidara “laf” yetiştirmekle, kürsü hatipliği ile, birilerinin çizdiği çizgiyi [sanki özenle] aşmayan bir mücadele ile iktidara yürünebilir mi?
Hayır yürünemez.
Turistik üç-beş esnaf ziyareti ile halkın ekonomik sorunlarının çözümüne doğru inandırıcı/ güven verici bir etki yaratılabilir mi?
Hayır yaratılamaz; asla!
Ekonomik sıkıntı içinde kıvranan, yoksulluk çizgisine dayanmış ezilen, [üstelik] her fırsatta hor görülen geniş halk kitleleri için umut olunabilir mi?
Olunamaz… Olunmuyor zaten; olunamıyor…
“Hak-Adalet” talebi gerçek mi?.. Yeteri ölçüde ses getirebiliyor mu?
Üstelik bu sloganın da içi zamanla boşaldı; gün geçtikçe daha da boşalıyor. Yalama oldu adeta!..
Geçmişte… Her nasılsa bir Adalet Yürüyüşü yapıldı; ülkenin siyasi arenası sallandı; iktidar hala yükselen o seviyeli çizginin şokunu yaşıyor, bir türlü kurtulamadı.
ANCAK;
Gerçek gündem halkın yoksulluğudur.
İşçinin, memurun, emeklinin, esnafın, tüm emekçilerin… Hatta iş adamının dahi içine düştüğü kriz ortamı asıl ve birincil meselemiz olmalıdır.
Bunun dışında bir mesele, çekişme-itişme, kürsü muhalefetidir; vitrin süsüdür…
Evet… Ülkesine ve dünyasına midesinden değil de, sorumluluk duygusu ve ülke sevgisi ile bakan her insanın üzerinde mutabık kalabileceği noktalardır bu saydıklarımız…
AMA…
Bu sorunlara iyi niyetle ve özveri ile çözüm aramak yerine…
Bütün bunları, bu sorunları, bu eleştirileri sinsice kullanarak…
Şikayetçi insanların rüzgarını arkasına alarak…
Siyasi ihtiraslarının yelkenlerini şişirmeye kalkışmak;
Bencilliktir.
Ben merkezciliktir.
Fırsatçılıktır.
Çıkarcılıktır.
Ve… İçinde kıvrandığımız ekonomik ve sosyal sorunları yaratan gerçek sorumluların havuzlarına su taşımak anlamını taşır.
Ama, bu türden kişilerin göremedikleri bir-kaç küçük ama önemli şey vardır:
Birilerine ettikleri hizmetin getirisini bir gün bohçalarına ekleyebilirler belki ama…
Su taşıdıkları kovanın dibinin delik olduğunu farkında değildirler.
Bu gerçeğin altını çizen Türkçemizde güzel bir söz vardır:
YANİ…
Değmez bu “İnce” işler… Ne “sayın” zat-ı muhteremin kendisine, ne de peşinden gidenlere.
Çünkü: Her şey koltuk değildir.
Bir insan değerini yakasındaki rozetten almaz.
Mabadını yasladığı koltuktan da almaz!
İnsanın değeri o rozetten, o koltuktan geride kalan değerlerin içeriğinde gizlidir.
O değerleri yaşamının ekseni haline getiren insanın özünde saklıdır.
@farukhaksal42
YAZARLAR
5 saat önceYAZARLAR
5 saat önceYEREL HABER
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYEREL HABER
2 gün önce