Yanınıza gelerek, “her şey geçen yılki gibi, işyerleri açık, insanlar kucaklaşabiliyor, yan yana oturabiliyor, eğlence yerlerine gidilebiliyor, alış veriş mağazaları aynı etkinlikler yer alıyor” desem, ne düşünürsünüz?
Haydi Turgut Özal’daki kafeleri, lüks ürünler satan mağazaları, eğlence yerlerini bırakın; mahalle bakkalının/ mahalle kuaförünün/ mahalle kasabının/ mahalle manavının/ mahalle pastanesinin bugünkü durumunu “eskiyle değişen bir şey yok” desem, ne anlarsınız?
“Covid 19 sürecinde işyerleri kapanıyor, iş alanları daralıyor, çalışanlar işlerini yitirdi, açlık evlerde kol geziyor, evine ekmek götüremeyenlerin sayısı hergün biraz daha artıyor, piyasayı canlı tutacak etmenler desteklenmiyor, üretenden daha çok simsar kazanıyor, covid 19 süreci simsara yarar sağlatıldı” desem, hangisine “yok” dersiniz ki?
***
Dünyanın, “yeni bir dünya düzeni” diyerek alaflandırdığı covid 19 süreci, biraz olsun etrafımıza bakmamızı, yakınımızda/ uzağımızda neler olduğunu görmemiz gerektiği öğretememişse eğer; görmesi gereken gözleri görmez, duyması gereken kulaklar duymaz, sorgulaması gereken beyinler sorgulayamaz olmuşsa eğer; ne demeli bilmiyorum!
Daha dün, yurtdışından arayan bir dostun, yaşadığı ülkede yurttaşların nasıl korunduğunu/ desteklendiğini/ bir başına bırakılmadığını/ hangi gereksinmelerinin karşılandığını/ eğitimde neler yapılabildiğini/ küçük esnafın nasıl ayakta kaldığını dinledim…
Evinizin bulunduğu avlu kapısından çıktığınızda gördüklerinizle karşılaştırmak zor değil kanımca…
Ne görüyorsanız, neyi soluyorsanız, nesin ışığını alıyorsanız onu söyleyin!
Deneyin…
***
Sabah Mavi Bulvar, Telli Dere, Atatürk Caddesi, Ziya Paşa Bulvarı üzerinden gazeteye gelirken, geçtiğimiz yıl yoğun Kalabalıkların olduğu yerlerin birçoğunun kapalı, camlarında da “kiralık” yazısını görmemem için hiçbir neden yoktu!
Çünkü aylardır yaşanan süreçten dolayı kapalıydılar, açık kalsalar kira ödeyecek kazançları yoktu, kira ödeseler elektrik/ su/ telefon/ doğalgaz ödeme güçleri olmayacaktı!
Kapanmak zorundaydılar!
Salt kapanmak değil; çalışanlarını işten çıkarmak, kullandıkları ürünleri aldıkları yere borçlarını asmak, kredi/ kredi kartı borçlarını başka borç kapıları bularak ödemek, vergi/ kdv/ ötv benzeri ödemeleri yapılandırmalarına karşın üstesinden gelememekle karşı karşıyaydılar!
İşyerini kapatmak, kepenk indirmek; bir işyeri sahibini ilgilendiren, bir işyeri sahibini dellendiren bir olgu olmadığı gerçeği gözlerimizin önünde…
***
Ülkemizde yaşanan “birçok” krizler oldu.
“İktidarın” zaman zaman anımsattığı, ancak dönemin “anaparadarlarının” depolayıp piyasaya ürün sürmeyerek oluşturdukları “yoklukla” hükümeti kıskaç altına aldıkları süreçte bile bu denlisi olmamış; bu denli işsizlik/ bu denli kepenk indirme/ bu denli kapı önüne konulan çalışan olmamıştı!
Yurttaşın “alım gücü” vardı, ancak “vitrin” boştu!
Şimdi “vitrin” dolu, “alım gücü” yok!
Sorun da burada aslında!
Yurttaşın “alım gücünü” sağlayacak olanakları olmaması, “piyasanın” durağanlığının önündeki en önemli etken! Covid 19 yalnız gereklerden bir tanesi…
***
Bu biçim bir anlayışla, bu biçim bir yönetimle, bu biçim bir “iktidarla” covid 19 süreci aşılmış olsa bile, karşı karşıya kalınacaklar “bundan” daha iyisi olmayacaktır!
Bunu altı/ yeni ay önce “normalleşme” sapkınlığıyla yaşadık/ gördük!
İnsanlar korku dolu anlar yaşarken, önceden gelen ekonomik zorluklar çoğalırken “iktidarın” görmek istediği/ kurtarmak istediği/ sığındığı/ uğruna yasalar çıkardığı/ uğruna yurttaşı borç batağına sürüklediği; büyük patronlardı/ büyük yüklenicilerdi/ büyük banka hesabı olanlardı…
Bankaların yurttaşlara “ucuz kredi” vermeleri sağlandı, satılmayan beton yapılar/ beyaz eşyalar/ otomobiller alıcı buldu!
Gidilmesi zor olan dinlence yerleri kapılarını araladı, “ucuz kredi” alanlar altı ay sonra başlayacak ödemelerle denize koştular!
Altı/ yedi ay sonra “ucuz kredilerin” kimleri ayaklandırdığı görülüyor olmalı!
***
Bunca yaşananların, yurttaşın kapı eşiğine çıktığında görülerinin “ne denli” karşıtını ileri sürseniz de, her şey gün gibi açık, her şey gün gibi yalın…
Yurttaşın “alım gücü” yetmezliğinden dolayı pazar satıcısı bile hoşnut değil; ürünlerdeki fiyat dengesizliğinin, fiyatların hergün yenilenmesinin tüketici üzerinde oluşturduğu olumsuz etkiyi yok saymıyor!
Cadde üzerinde yer alan işyerlerinin birçoğu covid 19 önlemleriyle birlikte “alım gücü” yetersizliğinden olduğu; bunda gerek asgari ücret, gerekse emekli ücretlerinin “açlık sınırı” yakınlarında yer alması, ayrıca işsizliğin büyümesi de etken…
“İşyeri kapanmıyor, yeni işyeri açılıyor” diyene, “yeni iş alanları neden yok, neden işsizlik büyüyor” diye sormak gerek!
260121
YAZARLAR
12 saat önceEKONOMİ
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önce