Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Gülperi KILIÇ

Okumak üzerine

Kitap okumakta niye bu kadar zorlandığımızı hiç düşündünüz mü? Hemen hepimiz okumaya zaman ayırmak konusunda ihmalkârızdır. Neredeyse mecbur olmasak hiçbir şey okuyamayacağız. Okumak için öncellikle bir entelektüel meraka mı sahip olmalı, yoksa   odaklanma yeteneğine mi? Aslında bu yazıyı sadece okumakla yolu kesişen insanlar okuyacak olsa da ben bir dilek tutmak istiyorum. İzninizle dileğimi yazının ilerleyen sürecinde paylaşayım.

Güzeli, iyiyi, ilgi alanını bir diğeri ile de paylaşmak istiyor insan. Çağı yakalayanlar çeşitli YouTube kanalları açarak böylelikle muradına eriyor. Ben ise, kıyımda-köşemde, çarşıda-pazarda, konumla-komşumla aynı kitabı okuyarak; o kitabı birlikte analiz etmek ve kitapsever insanlarla böylesine güzel ve ilgi alanını paylaşmak istiyorum. Kitap kardeşliği kurmak. Okunan edebi esere okurun kendi dünyasını da katarak, düşünceleriyle daha da derinleşen insanlarla selamlaşmak, sohbet etmek. Oysa beni en çok üzen şey, ah bu kitle kültürüne teslim olmuş, her birimizin kendi fikrini oluşturabilmesi ümidi. Bunu bir örnekle somutlaştıracak olursak; her birimiz sosyal medya mecralarını kullanıyoruz. Ülkemizin gündemi çok sık değişiyor ve çeşitli paylaşımlar görüyoruz. Bizler haberin ne kadar doğru olduğunu bilmeden birileri ‘övdü’ diye övüyor, ya da ‘kötüledi’ diye kötüleyebiliyoruz. Henüz olay gerçek mi, aslı nedir, en azında klavyenin tuşlarına basarak araştırabileceğimiz kaynakları taramadan haberin doğru olup olmadığını anlamadan, paylaşım yapanların manipülasyonlarına yenilebiliyoruz.

Bu durum bu olayın farkında olan herkesi de üzer. Bunun sonucunda bu farkındalığa sahip insanlar anlaşılmadıklarına mı yansınlar, Anlaşılan olayın doğru yansıtılmadığına mı? Hâlbuki, insanlar konunun gerçeğinin ne olduğunu bilme şansını kendi olanakları ile öğrenme alışkanlıkları edindikleri zaman, en özgün yorumu kendileri de yapabileceklerdir. Öbür türlü iletişim kanalları çeşitli meslek, siyaset ya da sektörlerden fenomenler yaratarak onların aracılığı ile bizleri çok rahat bir şekilde istedikleri gibi maniple edebiliyorlar. Maniple etmelerini bir yana bırakın, kafa karışıklığı ile de bizi sersem tavuğa çevire biliyorlar.

Konunun kitap okuma kısmına gelince. Ben çok kitap okuyorum da insanlarda okusunlar şeklinde bir teşvik değil maksadım. Ancak öğrendiğim bir şey var, kiminle görüşürseniz tıpkı ona benziyorsunuz. Ben ise tercihimi, okuyan insanlarla birlikte iyi bir okura dönüşmekten yana koydum. Bu benim sarih bir niyetim. Umarım bu konuda elim boş bir şekilde önüme bir kamera alarak bir youtuber olmam. Gördüğünüz gibi kitap okuyan insanları kıyımızda köşemizde bulmak oldukça zor. İnsanlar okumuyor. Okumak istemiyor. Zorlanıyor. ‘Okumayı seviyorum, kitap okurum’’ yalanını bile söylemiyor.  ‘Zamanım yok, yorgunum, işlerim var’ mazeretlerine sığınanlar olsa da açık açık ‘kitap okumayı sevmiyorum’ diyenler çoğunlukta.

Oysaki sizin okumadığınız o kitapları bile kendilerine göre yontup, yine bizleri maniple etmek için kullandıklarını bir bilseniz. Kitap yazdım diye o kitaptan bu kitaptan paragraf, yöntem, fikir aşırdıklarını yahut kitap analizi yapan kerli ferli insanların kitabı doğru dürüst okumadığını, belki de okuduğunu anlamadığını bilseydiniz içinize sinmez yine okurdunuz.

Kitap okumak/okumamak üzerine kastım şu değil elbette. Entelektüel okumada yazarın neyi anlatmak istediğinden çok, kitabın sizin dünyanızda yarattığı çağrışımlara ulaşarak nasıl sonuç çıkarabildiğimiz. Yani kitabın hikayesini yanlış aktarılması yönünde bir tekdüzeliğin olduğudur.

Kitap okumakta-okumamakta elbette bir alışkanlıkla başlıyor. Önemli olan bu alışkanlığı edinmek. Her şey alışkanlıkların sonucunda gelişir. Alışkanlık edinmekle ilgili kitaplar da var. Ama henüz bu alışkanlığı edinmeyenler için bir tavsiyede bulunmak gerekirse. Basit, kolay okunur kitaplardan ve çocuk hikayelerinden başlayabilirsiniz. Her gün ama her gün birkaç sayfa bile olsa mutlaka okumak. Zamanla her gün düzenli olarak okuduğunuz sayfaların sayısı kitap sevgisiyle çoğalacak, göreceksiniz. Sonra, bir bakmışsınız kitap bitmiş.

Yukarı da anlattıklarım yenice kitap okumaya başlayanlar ya da okumak niyeti olanlara olan önerilerdi.  İyi-kötü bir kitap okuruna olan tavsiyelere gelince, tarihin imbiğinden süzülerek gelmiş klasikleşmiş kitapları okumak iyi bir seçim olacaktır. Türk Klasikleri sonrasında Dünya Klasikleri olabilir. Benimde bu konuda kafa yoran hocalardan öğrendiğim ve uygulamaya çalıştığım ‘Okumak sadece okumak değildir. Okuduğunu anlamaktır ve sonrasında yazıya da dökebilmektir. Anlamak ise okuduğumuz metne dair doğru soruyu sormaktır. Metnin sorunlarından haberdar olmadığımızda bu yüzeysel bir okuma olur ve anlama gerçekleşmediğinden okuduğumuzu unutur gideriz. İşte metne doğru soruyu sorduğumuz anda o kitabı anlama başlamıştır. Doğru sorular ise kim, nerede, nasıl, ne zaman ve niçindir. Bunun yanı sıra kahramanın yerine kendimizi koyabilmek. ‘Ben onun yerinde olsam ne yapardım’ veya ‘o neden bunları görmüyor?’ gibi yorumlarda bulunarak konuya/kitaba daha da vakıf olabileceğimiz yönünde aktif bir okur olabiliriz.

Kitap okumak size ne kazandırır. Öncelikle okuduğunuzu anlama, yorumlama Kant’ın da dediği gibi ‘Aklını kendin kullanma cesareti göster!’ anlayışını kazandırır. Kimin sizi onaylayıp onaylamadığı umurunuzda bile olmadan; kendinizi kazanır, kendinizle tanışırsınız. Ne dersiniz kendinizle tanışmaya var mısınız? Kendinizi okumaya, insanları okumaya. Klişe paylaşımları gördüğünüzde ve üstelik birazdan az önce ki paylaşımı ile çelişen paylaşımlarla artık işinizin olmadığını görmek hiçte küçümsenecek bir şey değil.

Dileğime gelince; umarım bu yazımı okumaya meraklı olanlar ve bir türlü okumaya vakit ayıracak zamanı olmayanlar okur ve düzenli bir okur olmalarına bir parçada olsa vesile olur.

Ne iyi olur. Çokta güzel olur.

 

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Reklamı Geç