Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mehmet Halil Arık

Sayın Kılıçdaroğlu’na açık mektup (bölüm 3)

Mehmet Halil ARIK

Sayın Kılıçdaroğlu;

“Dost acı söyler”den aldık bu bölümde ilhamımızı…

* Tabanı dinler gibi yaptınız da, belki biraz yakın halkanıza, ama daha çok da sağ cenahın tavsiyeleri ile kadrolarınıza dahil ettiğiniz danışmanlarınıza kulak verdiniz hep.

Bu nedenle de toplumun sağ cenahına da, sol cenahına da güven ve umut veremediniz.

28 Mayıs öncesi yaptığınız “zata mahsus-özel” anlaşmalar(!) da su yüzüne çıkınca az biraz var olan güveni de hepten yitirdiniz.

* Siz, kendi camianızdan esirgediğiniz unut, güven ve cesareti, pek çok eylem ve söylemlerinizle Erdoğan’a verdiğiniz. Her yasa tanımazlığı, daha da beteri- her adımdaki Anayasa ihlallerini kabullenmiş görünüp eylemsiz davranışlarınızın şahsınıza karşı değişimden yana bir kitlesel talep oluştuğunun farkında bile olamadınız.

Geçmişte verdiğiniz “tıpış-tıpış” talimatlarına partililerin itirazsız uyumu –bir daha tekrarlanmamak koşuluyla- size tanınan bir bonus idi.

Oysa siz, son seçimlerde halkın desteğiyle asıl kötülüklerle mücadele etmeyi seçmek yerine, yine “Ekmeleddin Faciası” türleri ile ortaklıkları yeğlediniz.

Bu ve benzeri davranışlarınızla, artık sabır taşının çatlamak üzere olduğunun keşke farkına varabilseydiniz.

* Liyakati dilinizden düşürmediniz ama en çokta liyakati örselediniz. Önseçimsiz hazırlanan listelerde bunu pek çok seçim bölgesinde apaçık gösterdiniz.

* 14 Mayıs milletvekili aday listelerine çok müdahil olamadığınıza dair itirafınız örneğin, bir garabetti!…  Seçmen hoşgörüsüne sığacak türden değildi bu itiraf.

“Her bir yetkili koluna taktığı en yakınını kendisi ile birlikte meclise taşıdı” yorumlarını getirdi bu garabet dolu itiraf. Bu iddialarda ne kadar gerçek payı vardır bilemeyiz ama sonuçlara bakılırsa, haklılık payı olduğu kesin.

* 13 yılın sonunda akıl başa gelmiş olmalı ki, en çok 3 dönem, mutlaka önseçim, delege ağalığının kaldırılmasını vaat etme noktasına gelinmiş.

* Vaatler hep askıda kaldı. İnandıramadınız. Pek çok konuda “perhiz ile lahana turşusu” bir arada sunuldu. Söylem ve eylem uyuşmazlığı yaşandı. “Solcuyum” derken hep sağ’dan medet umduğunuz gibi örneğin… Demokrasi derken, parti içindeki demokrasiyi görmezlikten gelme gibi örneğin…

* Doğru verilmiş ve inandırıcı kararların arkasında durur halk. Özellikle de CHP camiası… Genel seçmen camiasından farkı da budur işte…  Soran, sorgulayan, nakle değil akla daha çok inanan, işin kolayına kaçıp biat ve itaate saplanıp kalmayan…

Onlarca seçimde ne çalınmadık kapı bırakmama vaadi tuttu, ne de görevlisiz, gözlemcisiz sandık bırakmama vaadi… Makamda bulunduğunuz 13 yıllık süre içinde inandırıcı – güven verici net bir ilkeniz olamadığı gibi halkı peşinizden sürükleyecek bir sloganınız da olamadı.

Ecevit’in bir tek “toprak işleyenin, su kullananın” ifadesiyle bile milyonları peşinden sürükleyebilmesini örnek alabilseydiniz keşke.

*

* “Ben aday olmam, aday gösterilirsem görevden kaçmam” uyduruk bir gerekçedir. Yapay gerekçenin arkasına sığınmaktır. Yakın çevreye “Aday yapın” selamı çakmaktır.

*

“Aday olmayın!” talebimizin yıllardır birikmiş yüzlerce binlerce haklı gerekçeleri vardı elbette. O gerekçelerden –ancak- pek azına yer verilebilir burada.

Bu talebimize bizi, siz kendiniz sürüklediniz.  2010’lar; 2023’lere erdi de, Kemal Kılıçdaroğlu ne yazık ki siyaseten kendisi kemale eremedi.   İyi niyet, ihtiras, siyaseti yanlış okuma, lider vasfıyla cesaretle sonuca gidememe veya birçok başka neden sebepti buna.

Acı ama durum ortada!  Emanet aldığınız yapı (parti), teslim aldığınız günden, ne demokrasi, ne ilkeler, ne güven ve inandırıcılık ne umut, ne de oy toplayabilirlik oranı bakımından daha iyi konumda… Ülke koşar adım çöküşe-karanlığa hızla yol almaktayken, hukuktan ekonomiye, ahlaktan eğitime, tarımdan sağlığa bütün kurumlar çökmüş, “devlet” tartışılır hale gelmişken; “Salı toplantıları” eylem(!) üssü sayıldı. Salon hengameleri de dışa taşamadı. Başarı da sağlamadı.

“Yanlışları doğru görüp, başarısızlıklardan ders çıkaramamaktı temel yanlış”

Artık bir değişim yaşandı. Parti bu değişimi kabullendi, dönüşüm peşinde… Görünen o ki, bu değişimi kabullenemeyen bir Kemal Kılıçdaroğlu var ve hala geri dönüşün özlemi peşinde.

Dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda verilen katkı örneğin!… Ne yazık ki bu yanlışlar sürüyor.

Aday olmamanız konusundaki genel ısrarın temel dayanağı da bu!.

* (Devam edecek…) 08.06.2024

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER