Eski unvanları olmasa ne yaparlardı?

Eski unvanları olmasa ne yaparlardı?

ABONE OL
24 Haziran 2024 11:14
Eski unvanları olmasa ne yaparlardı?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ömer ALPDOĞAN

Televizyon ekranlarında her şeye dair fikir yürüten bazı konuşmacılar var..

Yeni yetmeleri, gerçek yaşamda karşılığı olmayan yeni türetilmiş unvanlarla ahkam keserken; kimileri de bir zamanlar üstlendikleri görevlerle, fi tarihinde kalmış unvanlarıyla, katıldıkları televizyon programında tartışılan konu neyse o konuda uzman olarak fikir beyan ediyorlar..

Eski görevleri ve unvanlarıyla, ekranlarda otorite olarak konuşanların hemen tamamı eski siyasetçiler..

En çok gördüklerimiz ise 21. Dönem MHP İstanbul milletvekili Nazif Okumuş ve Ankara Milletvekili Şevket Bülent Yahnici, 19-20-22 ve 23. Dönem İstanbul Milletvekili Devlet eski Bakanı Mehmet Sevigen, 24-25-26. Dönem CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 20-21-27. Dönem İstanbul Milletvekili Ahad Andican.

Nazif Okumuş çıktığı ekranlarda kimi zaman adının altında “MHP eski Milletvekili” ve “21. Dönem Milletvekili” unvanlarının yazdırıyor. Bu unvanlarla düşüncelerini açıklıyor, eleştirilerini sıralıyor..

Şevet Bülen Yahnici, “Eski MHP milletvekili” unvanını yeterli görüyor..

Mehmet Sevigen, “Devlet Eski Bakanı”; Aytuğ Atıcı da “CHP 26. Dönem Milletvekili” unvanının yeğliyor..

Ahad Andican’ın ki ise biraz karışık. Bazen eski Bakan, bazen eski milletvekili oluyor. Anavatan Partisi, MHP ve İyi Parti’de siyaset yaptığı için olacak, diğerleri gibi unvanına parti adı eklemiyor.

Bunlara önceleri bir de Yaşar Okuyan ekleniyordu ama, yaşama veda ettiği için artık Türk halkı engin düşüncelerinden haberdar olamıyor..

Gelelim, eski ve vazgeçilmeyen unvanların kaynağına…

Nazif Okumuş, günümüzde yirmisekizinci dönem milletvekillerinin görev yaptığı TBMM’de yirmibirinci dönem MHP İstanbul Milletvekili, Şevket Bülent Yahnici de aynı dönemde MHP Ankara Milletvekili olarak bulunmuşlardı..

1999-2002 yılları arasında milletvekili olan Nazif Okumuş ve Şevket Bülent Yahnici’nin milletvekillikleri üzerinden tam yedi dönem, ve yirmi iki yıl geçmiş… Topu topu üç buçuk yıl milletvekilliği yaptıktan sonra yirmi iki yıldır Meclis yüzü görmemişler..

19, 20,22 ve 23’üncü dönemde İstanbul Milletvekili olarak görev yapan Mehmet Sevigen’in katıldığı programlarda kullandığı “Devlet Eski Bakanı” unvanı ise Tansu Çiller Başbakanlığındaki elliikinci hükümette 5 Ekim 1995- 6 Mart 1996 tarihleri arasındaki dört aylık devlet bakanlığı döneminden kaynaklanmaktadır..

Ahad Andican’ın sık sık kullandığı Devlet eski Bakanlığı unvanı da Anavatan Partili döneminde Mesut Yılmaz’ın başbakanlığındaki hükümette 30 Haziran 1997- 11 Ocak 1999 arasında 1,5 yıl süren devlet bakanlığından gelmekte.

Üzerinden en az yirmi iki yıl geçmiş görevler ve unvanları kullanmak, o unvanlarla siyasal ve toplumsal yaşamda söz hakkı elde etmeye çabalamak doğrusu nasıl bir duygu çok merak ediyorum..

Bir insan, koskoca yirmi iki yıl içerisinde, siyasal ve toplumsal yeni görevler, yeni statüler elde edemez mi?..

Hala yirmi iki yıl önceki görevlere, makamların ardına sığınmak, hala o unvanları kullanmak bir siyasetçi için çok acı bir durum olmalı aslında..

İnsan bunları görünce düşünmeden edemiyor:

İyi ki yıllar önce o unvanları kazanmışlar.

Ya o unvanlar olmasa ne yaparlardı!…

Ekranlara çıkıp nasıl konuşurlardı!…

 

BUNUN ADI ÖZEL HAYATA MÜDAHALE

Televizyonların haber bültenlerinde mutlaka izlemişsinizdir..

İstanbul’da Marmaray’da ele ele tutuşan iki genç saldırıya uğradı..

Birisi, iki gencin ele ele tutuşmasından rahatsız olarak önce sözlü, ardından fiili saldırıda bulunmuş..

Marmaray’daki olayı küçümsemeyin..

Kendi kendilerine ahlak bekçiliğine soyunanların, seküler yaşam tarzındaki insanlara yönelik tutum ve davranışlarının bir öncüsü olarak değerlendiriniz..

Tıpkı, İran’da saçı göründü diye kadınlara yapılan saldırılar gibi..

Yaşanan gösteriyor ki, siyasal İslamcılar kendilerinin güçlü gördüklerinde, kendileri gibi giyinmeyen, kendileri gibi davranmayan, kendileri gibi düşünmeyenlerin yaşamlarına müdahaleyi hak olarak görüyorlar..

O nedenle, İstanbul Marmaray’da yaşanan olay tehlikeli bir olaydır..

Bu tür, başkalarının yaşam tarzına müdahale etmeyi kendilerinde hak olarak görenlere devletin asla müdahale göstermemesi; Anayasaya ve Türk Ceza Kanununa aykırılıktan yakalarına yapışması gerekiyor..

 

Theodora ve Orhan Gazi’nin Evlilik Töreni

Osmanlı’da yabancı kadınla evlenen ilk hükümdar Orhan Gazi idi..

Babasının Yarhisar Tekfuru’nun kızı Holofira (Nilüfer Hatun) ve Bizans imparatoru Üçüncü Andronikos’un kızı Asporça ile  evlenerek yabancı kadınla evlenen ilk Osmanlı prensi olan  Orhan Gazi, babasından devraldığı devletin sınırlarının genişletmek için çalışırken, en azından Osmanlı ile savaşmamak ve diğer devletlerle olan mücadelesinde Orhan Gazi’nin desteğinin yanına almak isteyen Bizans imparatoru kızı Theodora’la evlenmesinin Orhan Gazi’ye teklif etmişti.

Orhan Gazi’nin teklifi kabul etmesiyle de Orhan Gazi – Theodora evliliği Orhan Gazi’nin üçüncü, Osmanlı hükümdarlarının ilk yabancı kadınla evlendiği düğün olarak tarihe geçmişti.

Evlilik töreni bugünkü Silivri’de gerçekleşmişti.

1341’de Üçüncü Andronikos’un ölümünün ardından tahta geçen  Altıncı İoannis Kantakuzenos’un kızı Theodora ve Orhan Gazi 1346’nın Ocak ayında nişanlanmışlar,  aynı yılın yazında da Silivri’de evlenmişlerdi.

Silivri Kale Park içerisindeki panolarda bu düğünle ilgili anlatılan öykü şöyle:

Osmanlı ve Bizans arasındaki ilişkilerde en önemli husus evliliklerdir.

Osmanlılar, taht kavgaları, Bulgar ve Sırplarla olan mücadelelerde Bizans’a yardımcı olmuştur.

Orhan Bey, babası Osman Gazi’nin hayatını kaybetmesinin ardından beyliğin başına geçerek Bursa, İzmit ve İznik gibi Bizans’a ait  önemli şehirleri ele geçirip Rumeli’ye doğru ilerleyişini sürdürdü.

Bizans İmparator naibi ve sonradan 1341’de İmparator Üçüncü Andronikos’un ölümünün ardından imparator olan VI. İoannis Kantakuzenos  ( Ιωάννης ΣΤ΄ Καντακουζηνός ) ise imparatorluk tacını kaptırmamak için verdiği taht mücadelesinde tedbirler arıyordu. Orhan Gazi’den eğer  kendisine yardım edecek olursa kızını kendisine eş olarak vereceğini ve beraberinde büyük bir servet vererek kendisini kendi oğlu  gibi  kabul edeceğini belirtiyordu.

Bu sebepten dolayı Osmanlının desteğini kazanabilmek için Kilisenin muhalefetine rağmen güzelliğiyle nam salan kızı Theodora’yı (Θεοδώρα Καντακουζηνή) Orhan Gazi’ye vermiştir.

Osmanlı ilk kez Orhan Gazi ile üst seviyede siyasi bir evlilik yapmıştır.

1346 yılının yazında Silivri’de yapılan evlilik  merasimi şöyle anlatılır;

İmparatoriçe ve kızları geceyi imparatorluk çadırında geçirirken; Kantakouzenos ise ordusu ile geçirmiştir. Kantakuzenos, şehir dışında inşa edilmek üzere ahşaptan bir prokypsis (tören platformu) yapılmasını emretmiştir. Platform ipek ve altın kumaştan yapılmış perdelerle çevrelenmişti. Bu perdeler, dizleri üstündeki harem ağalarının taşıdığı aydınlatmalarla çevrili gelinin görünmesini engellemek için çekiliydi.

Davullar, flütler ve her türden müzik enstrümanları duyuluyordu.

Enstrümanlar sustuğunda, gelinin onuruna methiyeler düzülüyordu.

Ellerinde fenerlerle diz çökmüş bir şekilde görevliler gelinin etrafındaki yerlerini almışlardır.

İmparator ise tek başına atına binerken diğer herkes ayakta beklemiştir.

Orhan’ın süvarileri bile attan inmişlerdi. Perdeler kaldırıldığında her yanı altın kaplamalı pamuk ile kaplı platform üzerinde gelin belirmiştir. Çömeldikleri için görünmez halde olan harem ağaları tarafından tutulan meşaleler gelinin iki yanını sarmıştır.

İmparatorluk soyundan gelen geline uygun her şey yapıldıktan sonra İmparator günlerce sürecek şölene tüm orduyu ve geri kalanları davet etmiştir.

Ertesi gün İmparatoriçe, Maria ve Helena çadırda beklerken,

Theodora ise Prokypsis’e çıkmıştır.

Seremoni sırasında yeni gelin ayağa kalkıp, iki yakın akrabasının onu desteklemesiyle basamaklardan inmiş ve platformdaki yerine gelmiştir.

Kantakouzenos Türkler ve Bizanslılar için günlerce süren bir ziyafet çekmiştir.

Yeri gelmişken belirtelim.

Orhan Gazi’nin eşlerinden Holofira (Nilüfer Hatun) ve Asporça Hatun müslüman olurken; Theodora, hristiyan olarak kalan tek Osmanlı geliniydi. Üstelik evliliği süresince bulunduğu her ortamda hristiyanları desteklemişti.

Orhan Gazi’nin oğlu Şehzade Halil (Korsanlarca kaçırılan şehzade) Theodora’dan olmuştu. Şehzade Halil evlilik çağına geldiğinde teyzesinin kızı (Theodora’nın kız kardeşi Eleni Kantakuzini’nin kız) ile evlendi.

Theodora evlililiği boyunca Orhan Gazi ile beraber yaşadı. Ancak Orhan Gazi’nin uçmağa varmasından sonra İstanbul’a döndü, İmparator Beşinci Andonikoz, Theodora’yı bir sure Galata’da hapsetti.

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP