Rifat SERDAROĞLU
Bulunduğumuz coğrafyanın acımasızlığı, içinden ELLİ devlet çıkan Osmanlı İmparatorluğunun varisi olmamız, çevre ülkelerin içinde terörü “Devlet Politikası” haline getirmiş ülkeler olması ve etrafımızda demokratik rejimle yönetilen ülkelerin azlığı Türkiye’yi yönetecek kişileri seçerken çok dikkatli olmamızı gerektirir.
Mükemmel eğitimi, çağdaşlığı, ekip çalışmasına inanması, demokratlığı ve karşı fikre saygı duyması, insanı sevmesi, ruh ve akıl sağlığının yerinde olması, vatanseverliğin yanında Türkiye’yi yönetecek kişide, şu üç özellik mutlaka bulunmalıdır;
1) Beynini Kullanabilmesi 2) Tarih Bilmesi 3) Türk İnsanını Tanıması
Beynini kullanabilmesi;
Beynimiz için 1,5 kiloluk evren denir.
Beynimiz diğer organlarımıza benzemez. Doğarken sahip olduğumuz Kalp-Böbrek gibi organlarımız, öldüğümüz zaman fiziki gelişme dışında, aynı organlar olarak kalır.
Beynimiz ise hayatımız boyunca evrimleşme ve gelişme yeteneğine sahiptir. Ona yapması için yeni şeyler bulduğunuzda, sizi yeteneklerin kaynağı haline getirir. Beynimiz dünyayı yorumlamakla kalmaz, onu yaratmaya çalışır.
Bu yaratıcılık hiçbir bilgisayarın boy ölçüşemediği, canlı, daima yenilenen bir ilham kaynağıdır.
Bir insanın beynini kullanabilmesinin yolu, sorgulayıcı-araştırmacı-tartışmacı olmasıdır. “Biatsa biat, itaatsa itaat” diyen ve sorgulamadan her şeyi kabul eden insanlar, zavallıdırlar ve beyinleri gelişmez. Bunlar beyin yerine et taşırlar.
Tarih Bilmesi;
Bugün başımıza bela olan dertlerin hiçbiri yeni değildir.
Ülke yönetiminde görev alacak Siyasetçi-Asker ve Sivil üst düzey bürokratların özellikle yakın tarihi iyi bilmeleri ve tarihleriyle kavgalı olmamaları gerekir.
Yakın tarihi iyi bilen bir devlet yöneticisi, sadece Cumhuriyet dönemindeki
28 silahlı kalkışmayı, bunların gerçek nedenlerini, dış desteklerini de iyi bilir.
PKK Narko-Terör örgütünün, Özal’ın 1986 da dediği gibi “Üç beş eşkıyanın işi” olmadığını, bu hareketin uluslararası arenadan destek aldığını bilir, bu örgüte karşı kesin netice alacak politikalar uygular ve bu çıbanı söker atar.
Adına “Çözüm Süreci” dediği ihanet süreciyle kendi vatanına, kendi milletine tuzak kurmaz. Eğer taa Eski Ahit’ten bu yana, ülkemiz üzerinde yapılan hesapları bilmezseniz, saf-saf, ülkenizi bölecek bir projeye EŞBAŞKAN olursunuz.
Dünya tarihini, kendi tarihini ve özellikle yakın tarihini bilmeyen ve kendi tarihi ile kavgalı birini değil devletin başına, devletin kapısına bile sokmayacaksınız…
Türk İnsanını tanıması;
Ülke insanını tanımayan, ülkenin her yerini kendi yaşadığı yer gibi sanan, ülkenin bir ucunda yaşayan bir vatandaşın derdiyle ilgilenmeyen bir yönetici yanılmaya mahkûmdur.
Kendi insanını ve onun değerlerini tanımayan bilmeyen, onları çarpık ve yozlaşmış fikirler karşısında bilgilendirecek, savunacak eğitim sistemini kurmayan yöneticiler kaybedeceklerdir.
Kendi insanı ile gönül ilişkisini en iyi şekilde kurabilen lider Büyük Atatürk olmuştur. Kurtuluş Savaşımızın başında, bu günkü hiçbir iletişim aracı yok iken, Türk Milletini kendisine inandırıp peşine takabilmiştir.
Türk insanı öğrenmeye, yeniliğe açıktır. Yeter ki önüne doğru insanlarla, doğru söylemlerle çıkılsın. Bizler, Cumhuriyetçiler- Vatanseverler-Atatürkçüler-Aydınlar-Demokratlar Türk insanına sahip çıkıp, ona doğru yolu göstermez isek, pusuda bekleyen “İnsanları Allah ile aldatan” din tüccarları ve seccade şeytanları onları yanlışa-kötüye sevk edecektir…
Eğer normal vasıfların yanında, bu üç özelliğe sahip olmayan kalitesiz kişileri seçip ülke yönetimine geçirirsek diploması şaibeli, geçmişi şaibeli, serveti şaibeli, yönetimi şaibeli kişiler ülkeyi felakete sürüklemekten asla kaçınmazlar…
Türk Milleti iyiye-güzele-zenginliğe-kardeşliğe-barışa ve huzura en fazla layık bir millettir. İçimizdeki pisliklere ve hainlere fırsat verilmezse!
06 Nisan 2024
YAZARLAR
12 saat önceEKONOMİ
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önce