Selma ERDAL
Aziz Valentine gününüz mübarek olsun tüketim toplumunun sürdürülebilir tüketime mahkum müritleri” sözlerimizle 14 Şubat gününü kutlamak; önceleri özentilik, sonraları moda, derken gelenek olmaya başladı ülkemizde de…
Kutsal Günler arasında SEVGİLİLER GÜNÜ de en sonunda yer buldu kendisine…
Sevgililer Günü dediğin günün adı; Saint Valentine Day…Türkçesi ile; Aziz Valentine Günü…
Bugünün öyküsü de kısaca şöyle…
Ortaçağ’da despot bir derebeyinin biri, genç kızların ve erkeklerin evlenmelerini yasaklamış. Anlaşılacağı gibi derebeyinin niyeti kötüymüş; çünkü bütün kızları kendisine saklamış kafasına göre… İşte bu karmakarışık ve de karanlık bir dönemde papazın biri, birbirini seven aşıkları başlamış gizli, gizli evlendirmeğe… Sonucunda papaza “azizlik” mertebesi verilmiş bu iyi niyetli çabası nedeniyle…
Ne yazık ki ülkemizde de gençlerin bir araya gelmesini engelleyenler var; acımasızca… Çünkü onların aldığı “özellikle siyasal” kararlar sonucunda nice 20’likler sevgililerine kavuşamadan, onları geride bırakıp, gittiler, gidiyorlar ve “Amerika’nın da kışkırtmasıyla” gidecekler de Ortadoğu bataklığından Ölüm Meleği’nin kollarına…
Ve onlar ne sevgililer günü, ne nişan ve ne de düğünü yaşayamadan uçup gidecekler yaşamdan bu küresel efendilerin dünyayı üleşme kavgaları sürdükçe…
Ve bu gençlere yaşamı çok görenler ki onlar yalnızca siyasal seçkinler değil (iktidar ve muhalefet partileriyle) bir de onlara destek verenler, bu düzenin sürdürülmesine kullandıkları oylarla katkı sağlayanlar var.
Onlar ki sevmekle, sevişmek arasındaki ayrımın ayırdına varamamış kara yürekliler, toplu taşıma aracında gençlik heyecanıyla öpüşüp, koklaşan gençlere “Burası Türkiye, burada kanun var” diye kükreyenlerdir. Ama çocuklar tecavüze uğrarken her nedense “Burası Türkiye, burada kanun var” demeyip, suskun kalanlardır.
Sanki hiç genç olmamış gibi, sanki yüreği aşkla hiç çarpmamış gibi, sevgi, sevmek, sevilmek içerikli duygu durumlarını hiç tatmamış gibi… Üstelik de bu duyguları tatmak, benliğinde duyumsamak; suçmuş, günahmış gibi seven yüreklere, tutuşan ellere, öpüşen dudaklara saldıranlar var hem de 21. yüzyılda…
Ne diyor kara sakallı “el ele dolaşan, masumca koklaşan gençleri gördüğünde” hırçın, hoyrat, hükmeden bir ses tonuyla?…
– Burası Türkiye, burada kanun var!…
İyi de o Türkiye, o kanunlar; çocuklara tecavüz edilirken, genç kızlar genç bir erkeğe gönül verdiği için öldürülürken nerede?…
Bizler Türkiye’de büyüdük. Bizler Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası’nın ve Yurttaşlar Yasası’nın tanımladığı hakların koruması altında yaşadık. Bizler de ergen olduk, genç olduk. Sevdik, sevildik; sevdiğimizle el ele tutuşurken, kalabalıkların arasında birbirimize kaçamak öpücükler verirken yüreklerimiz heyecanla çarptı. Ama hiç kimse bizlere “Burası Türkiye, burada kanun var” diye hoyratça, haince saldırmadı üstelik 60’lı, 70’li yıllarda… Çünkü bu ülkede toplum hiç bu kadar hoşgörüsüz, sevgisiz ve merhametsiz olmamıştı; şu son 20 yılda olduğu kadar…
Ne yazık!… Gençlere yaşamı çok görenler var.
Ne yazık!… Gençlere aşkı, sevgiyi, sevilmeyi, kaçamak öpücükleri çok görenler var.
Ne yazık!… Yüreğinin karası, yüzüne vuran; sevgisiz, acımasız, zalim, merhametsiz insanlardan da ne kadar çok var.
Oysa sevmek, sevilmek ve “yalnızca üremek için değil” mutlu olmak için sevişmek insanlara özgü bir duygudur.
Üstelik bu ülke Türkiye’dir; bu ülkenin toprakları nice tutkulu aşklara ve özellikle de Karacaoğlan’la Karakız’ın, Nazım’la Piraye’nin, Mustafa Kemal ile Fikriye’nin aşklarına tanık olmuştur.
Mutluluk; her erkeğin ve her kadının hakkı… Yaşamın zorluklarına karşın; sevmek, sevilmek tüm yaraların ilacı…
Kim nasıl mutlu oluyorsa; aradığını bulsun, yalnızca 14 Şubat gününde değil, tüm sevgililer; yaşadıkları her günde mutlu olsun. Seven yüreklerden; kem gözler, kem sözler uzak dursun.
YAZARLAR
13 saat önceEKONOMİ
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önce