Ömer ALPDOĞAN
Şu siyaset dünyası bir alem..
Kimin ne zaman nerde olduğunu, kimin bir gün önce söylediğini bir gün sonra yalanlayacağını tahmin etmek olası değil..
Bu hal, liberal partiler için de, ideolojik partiler için de aynı..
Örnek çok ama sadece bir kaçından bahsedelim..
Ülkücüler, 12 Eylül’de çok ağır işkencelerden geçmişti, Yıllarca “taşmedrese” ya da “yusufiye” olarak tanımladıkları cezaevlerinde yatmışlardı..
12 Eylül sonrası, kimi dimdik MÇP/MHP çizgisinde zor koşullarda ideolojik mücadelelerinin sürdürdüler..
Kimi, ANAP- DYP gibi liberal sağ partilere gitmeyi yeğlediler..
Kimi, birtakım arkadaşıyla ayrılıp yeni bir parti kurma yoluna gittiler..
DYP ve ANAP’a gidenler, MÇP/MHP’de kalanları küçümsediler, “bırakın ülküyü, mülküyü? İşinize bakın ANAP’a gelin nimetlerden yararlanın” diye kendilerince gittikleri yolu meşrulaştırmaya çalışmışlardı..
Türk İslam Ülküsü’nde islamı öne çıkarak kimleri de, 12 eylül sonrası bıkkınlık, 12 Eylül öncesi mücadeleden pişmanlık duymuş olacaklardı ki, çıkardıkları gazetelerde balkona çıkmaktan bahsetmişlerdi.
“Bundan sonra olayları balkona çıkıp balkondan izleyeceğiz. Türkiye felakete sürüklenirse devlet uğraşsın” diye görüş belirtmişler; DYP/ANAP’a gidenlerde de farklı bir tutum sergilemişlerdi..
Gün oldu devran döndü..
Bitti denen Milliyetçi Hareket küllerinden yeniden doğdu..
Meclis’e girdi. Belediye başkanlıkları kazandı.
İşte o zaman, bitti bu dava, işinize gücünüze bakın” diye ülkücülere akıl veren ANAP ve DYP saflarına çağıranlar MHP’nin yolunu tuttular..
Merkez sağdan MHP’ye taşınırken, geçmişte söyledikleri sözleri anımsatmaktan kaçındılar..
Sessiz sedasız kimi belediyelerde işe yerleşti, kimi belediye meclislerinde, parti yönetiminde kendilerine yer buldular..
Balkona çıkmaktan, olayları balkondan izleyeceklerinin söyleyenlerin de bir kısmı MHP’ye döndü..
Tepe noktalara bile yerleştiler..
Ancak, DYP/ANAP’a gidenler gibi dönüşlerinde sessiz kalmayı tercih etmediler..
Balkona çıkmak için suçlayarak ayrıldıkları MHP’yi ülkücülerin edebi sığınağı, Türk milliyetçilerinin sarsılmaz karargahı olarak ilan ettiler..
Tabii, bütün bunlara tanık olunca insan, “eyy Ulu Tanrı sen nelere kadirsin. Dün söylediklerini bugün bir bir yediriyorsun” demekten kendini alamıyor..
İnsanı çıktığı balkondan indirip, sarsılmaz karargaha gönderiyor..
Ganira Paşayeva’nın hayata bakışı
Türk milliyetçiliğinin gür sesi Ganira Paşayeva hanımı sonsuzluğa uğurladık..
Geçirdiği ameliyattan sonra bir yıldır hastalıkla boğuşan Ganira Hanımın uçmağa varışını, Türkiye’de iç politika malzemesi yapmaya çalışanları üzülerek izliyoruz..
Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli başsağlığı mesajı yayımladılar diyerek, Ganira Paşayeva’nın ölümü üzerinden mensup oldukları neoliberal partiye prim sağlamaya derdinde düşmüşler..
Benzer durumu Ozan Arif ve Ahmet Vefik Alp’in vefatlarında da görmüştük..
Ölüm kullanıp oy toplamaya çalışmışları ancak, hesapları tutmamıştı..
Sosyal medyadaki bu tür paylaşımlarda İlham Aliyev ve eşi Mehriban Aliyeva ile ilgili kısmına belgeli yanıt vermiştim..
Sonra vazgeçtim..
Sonra ölümden siyasal prim yapmaya çalışanlara en güzel yanıt Ganira Paşayeva zaten sağlığında vermişti.
Ganira Paşayeva, hayata ve olaylara bakışını ortaya koyan ifadelerinde şunları söylüyordu:
“Öyle bir hayat yaşadım ki Cenneti de gördüm, cehennemi de…
Hayatın korkakları sevmediğini erken fark ettim ve cesareti öğrendim.
Çalışmadan başarılı olmanın imkansızlığını görüp çalışmayı, zahmeti öğrendim.
En büyük servetin iyilik olduğunu gördüm ve insan olmayı öğrendim.
İhanetin acısını gördüm ve sadakati öğrendim.
Yaratanın sevdiği kullarını imtihanlardan geçirdiğini gördüm ve sabrı öğrendim.
Dostların büyük zenginlik olduğunu gördüm ve dost olmayı öğrendim.
Hastalardan ibret almanın en iyi ders olduğunu gördüm ve kendimi öğrendim.
Dünyanın fani olduğunu gördüm ve sevmeyi öğrendim.
Kendime söz verdim:
Ne olursa olsun, hayata küsmeyeceksin; ne olursa olsun, geri çekilmeyeceksin; hayallerinden ve arzularından vazgeçmeyeceksin; düştün mü yeniden ayağa kalkacaksın; yitirdin mi kazanmak için yeniden başlayacaksın.
Dedikodulara kulaklarını kapayacaksın, gıybeti diline haram buyuracaksın.
Gece gündüz çalışacaksın.
Hayatın kadrini, kıymetini bileceksin.
Ama en önemlisi insan olacaksın.
O’na şükretmeyi öğreneceksin.
Herkesten ve her şeyden daha çok, O’nu seveceksin.
Bunları daha, güzel bir ‘ölüm’ kokusunu hissedince öğrendim. Ölmeden önce ölmenin ne demek olduğunu öğrendim. Ölmeden önce ölmek…
Aslında bundan başlamalıydım öğrenmeye ki onu da öğrendim.”
Ganira Paşayeva’nın dediği gibi insan olanlara ne mutlu!..
Ölüm üzerinden siyasi rant beklemeyenlere ne mutlu!..
EKONOMİ
12 saat önceYAZARLAR
12 saat önceYAZARLAR
13 saat önceYAZARLAR
13 saat önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce