Oktay EROL
“Bir musibet, bin nasihatten iyidir” atasözünü anımsatmış; “musibeti” sıkıntı veren durum/ geçim/ el yakan kiralar/ ulaşılamayan gereksinmeler, “nasihati” de öğüt vermek/ bekle/ sabret/ dayan gibi sözcüklerle açıklamıştım! Aslında “bir musibet, bin nasihatten iyidir” sözünün öyle yerlerle örtüştüğünü görüyorsunuz ki; saymakla, örnek vermelerle bitmiyor!
Tamam, “iktidarı” yaşanan sıkıntılı durumlar için eleştirelim, tepki gösterelim de; “muhalefetin”, özellikle “anamuhalefet” partisinin tutumunu anımsayınca hiç mi “sıkıntı veren durum” olarak nitelenecek “musibet” yok? Burada değinilerim arasında yer alıyor, saymakla bitmiyor ki, görüp de susmakla da olmuyor! “İktidar” gibi, “muhalefetin” de “nasihatlerinden” geçilmiyor!
***
Mayıs seçimleri sürecinde yaşananları/ verilen sözleri çabuk unuttu politikacılar! Bunun için yurttaşları soluyamaz duruma getiren “iktidarı” da örnek göstermek olası, seçim sonrasındaki tutumlarını umursamayıp “benzemezlere” ödün vermeyi sürdüren “muhalefetin” durumunu da…
Gerçekten, Kemal Kılıçdaroğlu’nun bunca sözlerinin ardından “benzemezlerle” yeniden “ittifak” olmak istemesi birçok tanıdığını “sandıktan” uzaklaştırıyor! Bu denli utangaçlık, bu denli söylenmesi gerekenlerden uzaklaşmak hoşa gitmiyor! Kılıçdaroğlu’nun, geçtiğimiz günlerde “Türkiye’yi düşünen muhalefet partileri bir araya gelir” demişti! Yine “belli ki” benzemezlere bir çağrı yapıyordu! “Benzemezler” de öyle istekli, öyle “Türkiye’yi düşünen” durumdalar ki, içlerinden DAP Genel Başkanı, bir televizyon izlencesinde her zamanki tutumunu sürdürdü!
Babacan “Sesi çok çıkanlara sormak lazım, CHP kendi başına bugün herhangi bir seçime girip kazanabilmesi mümkün mü? Siz hayal mi görüyorsunuz? Yerel seçim geliyor, hadi İstanbul’da Ankara ‘da desinler ki biz kendi adayımızla çıkacağız ve kazanacağız, hadi yapsınlar. Böyle bir şey mümkün mü? Bu ülke böyle bir ülke mi?” dedi.
***
Bu sözleri, başta partisinin adıyla seçime gideceğini açıklayan, kendi kentinde bile güvence göremediğinden CHP’nin listesinde yer bulan, havadan onbeş vekil sahibi olan, verdiği ilk demeçte “anamızın ak sütü gibi helal” sözünü kullanan Babacan söylüyor unutmayın!
Bu yurdun kuruluşunun mimarı olan bir parti için “bu ülke böyle bir ülke mi” diyecek denli “ileri” giden Babacan, şimdi “bu ülkeyi düşünen” olacak; tüm bunlara tepki gösteren, “benzemezlerle” yeniden bir araya gelmenin/ çağrı yapmanın yanlışlığını söyleyenler de “bu ülkeyi düşünmeyen” olacak değil mi? Partinin tabanını, sesini bu denli “sandığı ret etme hakkını” kullanmak için çaba gösterir durumdasınız ki; başta ben sıkıldım!
Biliyor musunuz, “benzemezlere” kızmıyorum bile; aslında “hep” aynıydılar, “hep” CHP’yi dışarıda tutandılar, tabanlarından “CHP’ye oy” istemeyendiler, “teyzesinden/ halasından” bile oy almayacak olandılar; bir vekil bile olsa kazanacak yerlerde olabilmek için seçim önsesinde kolkola olandılar!
Benzemezler, her zaman oldukları gibi davrandılar! Dün ne dedilerse unuttular! Hepsine tamam da! Peki, CHP’nin artık bu “sıkıntı veren” sürece son vermesi, tabanının sesini dinlemesi, bugüne dek taşıdığı utangaçlığa, “musibetlere” son vermesi gerekmiyor mu? Daha dün, sanki bir “erdemmiş” gibi, Ekrem İmamoğlu’da “ittifak” olmanın altını çiziyordu! Gerçekten, tabanı anlamayacak denli şaka mısınız; bilelim arık!
190823
EKONOMİ
18 saat önceYAZARLAR
18 saat önceYAZARLAR
19 saat önceYAZARLAR
19 saat önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce