Ülkemizde emekçiler ve emekliler bu Devlet’in yükünü çeken insan gücü olagelmiştir, hem de her türlü sorunlarıyla boğuşan… Anılarımızda emekçilerle ilgili olanlarda; sarı sendikaların aracılığıyla kazanılamayan ekonomik ve sosyal haklar, grevler ve toplum polisleriyle yaşanan çatışmalar vardır. Emeklilerle ilgili olanlarsa; daha da acıklıdır, özellikle 90lı yıllarda, Devletçi ekonomi politikaları yerine, liberalleşme adımları atıldıkça daha da ezilen bir kitle vardır karşımızda…
O yıllarda sık, sık gündeme gelirdi SSK emeklilerinin maaşlarının ödenmesinde karşılaşılan nakit sorununa ya da BAĞ-KUR emeklilerinin de aynı sorunlarla karşılaşabileceğine ilişkin duyumlar…
Ve sosyal güvenlik kuruluşlarından maaş alan emeklilerin dört mevsim değişen hava koşullarına bağlı olarak, kuyruklarda beklerken yaşadıkları sıkıntılardan kaynaklanan kalp krizlerine ve ölümcül sonuçlara ilişkin pek çok olumsuzluklara tanık olunurdu.
Ve de alınan maaşların enflasyon canavarına çerez olmadan nasıl bir kaç gün daha çok elde avuçta tutulabileceğine ilişkin yapılan ince hesaplar…
Bu görüntüler karşısında, geleceğinden kaygılanan genç çalışanlar da “Acaba padişah efendinin ulufesini beklercesine maaş kuyruklarına girmek için mi 20-25 yıl beyin ve beden emeğimizi satıyor, beyaz ya da mavi yakalılardan oluyoruz” diye sorgulamalar yapardı.
Bugünlere geldiğimizde yaşanan gelişmelere bakılırsa, bu gidişle banka önlerinde biriken kuyruklara bundan böyle “hiç girilemeyeceği” üzerine söylenceler yayılıyor son hızla…
Kuşkusuz kamusal alanda var olan sayısız ve saygısız komplo kuramcılarının ya da muhalif görüşlülerin etkisinde kalıp da karamsarlığa kapılmak, endişelenmek, gelecekten ürkmek halkımızın ruh sağlığına pekiyi gelmez ama yine de hangi konuda karamsar değiliz ki? Ama sosyal güvenlik kurumlarımızla ilgili bu olumsuz duyumlar, yapılan tartışmalar, bilir-bilmezlerin “emeklilerin Devlet’e yük olduğu” üzerine aykırı açıklamaları sürüp giderken SOSYAL GÜVENLİĞİN ANLAMI üzerine düşünmekten kendimizi alamıyoruz.
Çünkü biliyoruz ki…
SOSYAL GÜVENLİK; toplumu oluşturan bireylerde güven duygusunun sağlanması, bu güveni bozacak tehlikelerin önleyici ve etkin bir biçimde ortadan kaldıracak koşulların ve önlemlerin alınması sonucunda gerçekleşebilir.
Ve…
Sosyal Güvenlik Kurumları; üretken durumdayken, çeşitli nedenlerle yalnızca tüketici konumuna gelen yurttaşların geleceğinden endişe duymadan yaşamını sürdürmesi için en zorunlu gereksinimlerini DEVLET GÜVENCESİ ALTINDA kendilerine sunulması amacıyla oluşturulmuştur. Bilindiği gibi… Sosyal güvenlik; ekonomik gelişmişlik düzeyine bağlı olarak insana verilen değerin bir göstergesidir. Burada bireyler emeğinin primini öderken, gelecekte karşılığını alacağı varsayımının ötesinde, kendilerinin yokluğundan sonra yakınlarının da güvencede olacağı iç rahatlığıyla sistemin içinde yer alırlar.
Ülkemizde sosyal güvenlik öncelikle ILO ( Uluslararası Çalışma Örgütü) sözleşmelerinin bir koşulu olarak kurumlaşmış olmakla birlikte, kapsam olarak genişlemesi çok uzun bir geçmişe dayanmaz. Örneğin; tarım işlerinde ücretle çalışanlar ile ev hizmetlerinde ücretle ve sürekli olarak çalışanlar 1977 yılında sosyal sigorta kapsamına alınmıştır. Üstelik Batılı anamda yaygınlaştırılmış bir sosyal güvenlik anlayışının ülkemizde var olduğu da ileri sürülemez.
Eğer böyle olsaydı; sosyal güvenlik sisteminin ülkemizin tüm yurttaşlarını koruyucu şemsiyesi altına aldığına ilişkin tartışmalar yapıyor olmazdık. Ve geçip giden yıllarda EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) ya da 2005 yılında emekli olanların emekliliklerinin iptal edileceğine ilişkin tartışmalar yapılmazdı.
Yine ülkemiz sosyal güvenlik sisteminde Batı’da örnekleri görülen, kağıt üzerinde ülkemizde de uygulaması başlatılan İŞSİZLİK SİGORTASI ve AİLE ÖDENEKLERİ konuları da belirsizlik içermezdi.
Sözde DÜNYA GENELİNDE 20 BÜYÜK EKONOMİDEN BİRİSİ sayılan ülkemizde geleceğe dönük sosyal güvelik üzerine endişelerin taşınması, ülke ekonomisini tartışmalı bir konuma getirmektedir. Şöyle ki eğer bu ülkede emekli maaşlarının gelecekte de ödeneceğine ilişkin güvence verilemiyorsa kuşkusuz SOSYAL GÜVENLİK KURUMLARI; Batılı anlamda düzenlenmiş olsa da, uygulamada Batılı anlamda güvenilir değilse…
Kuşkusuz o ülke; DÜNYA GENELİNDE 20 BÜYÜK EKONOMİDEN BİRİSİ olma gücünü de taşımıyor demektir.
Halkının sosyal güvenliği konusunda yeterince güvence veremeyen ya da güvenilir olamayan bir ülke; uluslararası ekonomik ilişkilerde de güvenilir bir ülke olma özelliğini yitirmiş demektir ki bu koşullarda birileri bu anlamda böbürlenip, büyüklük havalarına girmesinler boş yere…
Özellikle de emeklilerin asgari ücretin ve de açlık sınırının altında bir gelirle yaşama zorunda bırakıldığı günümüzde…
YAZARLAR
21 saat önceEKONOMİ
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önce