“Bu Adana’ya hak mı?” diye sordum dün…
Adana’dan bakılınca “soru” böyle, ancak bunu genelleştirmek de olası…
Gündem olsun diye konuşulanlar “bu yurdun insanına hak mı?”
İYİP lideri Meral Akşener “gündemi” şöyle değerlendiriyor:
“Milletimizin gerçek gündemi; tarlasını ekemeyen, ektiğini biçemeyen, biçtiğini de satamayan çiftçimizin çilesidir.
Milletimizin gerçek gündemi; hayat pahalılığına ezdirilen işçilerimiz, emeklilerimiz, memurlarımızdır.
Milletimizin gerçek gündemi; hakları verilmeyen EYT’lilerdir, kendilerine verilen 3600 ek gösterge sözü tutulmayan polislerimiz, sağlık görevlilerimizdir, bir türlü atanamayan, mağdur edilen öğretmenlerimizdir”
Peki, bunca konu varken, bunca politikacı yurttaşın oyunu isterken “önce insan” derken, bunca baş bulandıran tartışma izlencelerinden çok sokağın iniltisi geçimken, “iktidarın” bunca umarsızlığından eğitimsiz kuşak geleceğin acısı olacakken…
“İktidarın” belirleyip “medyada” konuşturduğu/ tartıştırdığı konular “bu yurdun insanına hak mı?”
***
Nu ülkenin “efendisi/ üreticisi/ çiftçisi” tarlasını ekemiyor, ektiyse biçemiyor, biçtiyse satamıyor; yalan mı?
Ekranları “işgal eden” üç-beş isme, her konuda “söz söyleme” hakkı verilerek, saatlerce konuşulanlar, arada bir “vatan, millet, sakarya” çıkışlar, zaman zaman “hocamızın adını böyle anamazsınız” benzeri kabadayılıklar, “seçili” konunun gündemde olmamasını “akılsızlık, hayınlık, benlikten yoksunluk, yurtseverlikten uzak” tutuşlar hep tanık olduklarımız…
Bu yurdun uçan kuşuna değin, her şeyi/ her canlıyı ilgilendiren “üretim” olayı neden masaya yatırılmak istenmez, neden konuşturulmaz, neden sorunlarına çözüm oluşturulmaya çalışılmaz?
İnsanların gülebilmesi, mutlu olabilmesi “doymasına” bağlıdır!
İnsanların “doyabilmesi” için de üretime gerek vardır!
Elde iş makineleri/ yardımcı donanım varken, “insan gücünün” salt sömürülebildiğini göstermek/ buna inandırtmak içinse tüm bu yapılanlar, gündem kaydırmalar…
Peki, “bu yurdun insanına hak mı?”
***
Bir konuyu bir gün, iki gün, haydi üçüncü gün de konuşursunuz…
Aylardır covid 19 üzerine konuşuyorlar, hepsi birbirini yineliyor, bazıları “yeni bir şey” söylemek için yoldan çıkınca kendisiyle çelişiyor, yurttaş bunları dinliyor, birbirine anlatıyor, yalanlar/ yanlışlar birbirine karışıyor, yurttaşın sorunu “bunlar” gibi…
“Acil kullanım” denilen saptırma bir deyimle insanlar üzerinde kullanılmaya başlanan aşının, ülkemizde en az yüzyirmimilyon adet doz olması gerekirken, üstelik bunların bağlantılarının yapıldığı aylar öncesinden gündemde konuşulurken, bugün gelinen nokta “herkesin” konusu olmasına karşın, ülke nüfusunun yarısından çoğu “açlık sınırı” altında ayakta durmaya çalışıyor, bilen/ duyan var mı?
Neye yaradığı/ kimlerde etkili olduğu konusunda “ayrı düşünceler” yaygın olan “grip aşısında” sanki sorunu çözebilmişler gibi…
Son günlerde düşen “olgu sayısındaki” gerilemenin nedeni “haftada iki gün karantina” ise eğer, baştan bu yana “özellikle muhalefetin” istediği “onbeş- otuz gün” karantina sürecinde ortaya çıkacak kazanımı düşünebiliyor musunuz?
Ayrıca yurttaşın konusu/ gündemi “aşı” değil”; bilinsin!
Peki, “bu yurdun insanına hak mı?”
***
Şu satırları geçen yıl yazmıştım, yineliyorum:
Adana’nın ”tarımdan sanayiye, enerjiden hizmete” potansiyelini bildiğimiz gibi; bunları üretime kazandırıp, katma değer katılmasıyla bölge insanının hem geleceğinin, hem doyumunun, hem beklentilerinin, hem de moralinin düzeltileceğini de biliyoruz kanımca…
Bugün söylenenlere takılmak istemiyorum; gerek “iktidarın”, gerekse meslek odalarının geçmişte söylediklerini ne denli gerçekleştirmek istediklerini, ne denli gerçekleştirdiklerini “açıkça” konuşmak gerektiğine inanıyorum…
Üç yıl sonra “avuca dokunak” doğalgaz sevincinden çok; üç yıl, beş yıl, on yıl, onbeş yıl önce “bulundu” denilerek sevindiren haberlerin sonucunun “bu gün” sorulmak zorunda olunduğunu biliyorum.
MÜSİAD Şube Başkanı Kavak, birbuçuk yıl önce “yeniden” seçildiği gün yaptığı konuşmasında “Adana güçlü bir ekonomiye sahip, derneklerinin de bu çerçevede büyütülmesine gayret göstereceğiz” demesinin ardından şunları söylemişti:
“Özellikle bölgemize atılım sağlayacak iki önemli sektörü gündemimize aldık. ‘Enerji’ ve ‘Tarım’ sektörlerinde ulusal iki büyük zirve gerçekleştirdik. Bu süreçte her bir üyemizi dinlemekten, sorunlarına çözüm arayışından hiç kaçınmadık. Üyelerimizden gelen görüş ve önerileri değerlendirdik. Başkentte lobi faaliyetlerimizden üyelerimizin eğitimden ticarete gelişimine katkı sağlayacak etkinlikler yaptık. Bugün tek tek sayamayacağım tüm bu çabalarımız Genel Merkezimiz nezdinde de değer buldu…”
Enerji, tarım, görüş/ öneriler, başkentte lobi, çeşitli etkinlikler…
Peki, “avuca dokunan” ne?
***
Bu yurdun,
Bu yurdun topraklarının,
Bu yurdun insanlarını “doyurmamasının” hiçbir açıklaması yok; “iktidarlarca” oyalanmak, boşa zaman harcamak, yurttaşı yormak istemek, yapay gündemlerle algı oluşturmaktan başka!
Peki, “bu yurdun insanına hak mı?”
200121
EKONOMİ
18 saat önceYAZARLAR
18 saat önceYAZARLAR
19 saat önceYAZARLAR
19 saat önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce