Yaşadığımız günler bağlamında ATATÜRK İLKE VE DEVRİMLERİ’ne açılım yapılmalı yeniden…
Çünkü ATATÜRK’ün İlkeleri doğrultusunda sağlam temellere oturtulan DEVLET; kolay, kolay yıkılmaz…İşte bu nedenle; DEVLET’i yıkmak için o ilkeleri berlirleyen ADAM’ı da yıkmak gerekir diye düşünmekte düşmanlar…
Elbetteki bu ilkeleri yaşatırsa ULUS; DEVLET’i kalır dimdik ayakta…
Yok sayarsa bu ilkeleri ULUS; DEVLET’iyle birlikte, BAYRAĞI’da sürünür yerlerde …
Son aylarda olumlu olumsuz pek çok olgunun, olayın, oluşumun önüne geçen, üstünü örten, çokça da öfkelerimizi dürten ne olduğu tanımlanmamış bir söz gündemde… Bilindiği gibi ne olduğu, ne anlama geldiği, neleri içerdiği, neleri istediği , nedense açılamayan, açıklanamayan bu belirsizliği tanımlayan söz; AÇILIM…
Kabak tadı verene değin, AÇILIM’dan açılınca da söz bu ülkede, bir de AÇILIM yapılmalıdır kanımca ATATÜRK İLKE VE DEVRİMLERİ’nden yana , kuşkusuz dünden, günümüze…
Ve bu nedenle dünde kalan, kalması için savaşılan, çaba harcanan, unutulması, unutturulması , yok sayılması istenen ATATÜRK İLKELERİ’ne; biz de bir AÇILIM yapalım …
AÇILIM da AÇILIM diye haldır, haldır, saldır, saldır ülkede dolaşanlara karşı ; “İşte bu da bizim AÇILIMIMIZ” diyerek söze başlayalım… Ne de olsa TÜRKİYE; demokratik bir ülke ???…. Herkesin söylenen söze, karşı söz söyleme hakkı vardır… Yoksa; AB kapıları bize dardır !!!…
Bilindiği gibi ; Ulusal Kurtuluş Savaşımız sürerken, Ulu Önderimiz ATATÜRK, bağımsızlık konusundaki düşüncelerini şöyle dile getiriyordu:
-Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbetteki siyasal, parasal, iktisadi, adli, askeri, kültürel v.b. her konuda tam bağımsızlık ve bağlantısızlık ( serbesti) söz konusudur. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, ulus ve ülkenin gerçek anlamıyla tüm bağımsızlığından yoksunluğu demektir.
Bu düşünceleri taşıyan Kemal ATATÜRK; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni 6 temel ilkeye göre kurdu ve bu temel ilkeler 1924 Anayasası’nda yer aldı. Her ne kadar; değişik dünya görüşlerindeki yazarı, çizeri, söyleri, düşünürü, taşınırı, siyasetçisi, sanatçısı bu ilkelerden işine geleni diline dolasa da bu ilkeler vardır ve var olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel taşlarını oluşturan bu ilkelere gelince; bilindiği ve de çok iyi bilinmesi gerektiği gibi bunlar HALKÇILIK, LAİKLİK, CUMHURİYETÇİLİK, DEVRİMCİLİK, DEVLETÇİLİK ve ULUSÇULUK kavramlarıdır.
Bu ilkeleri bir sözcükler dizini olmaktan çıkarıp, kısa bir tanımlamasını yaptığımızda; bunların en önde geleni olan HALKÇILIK,bir başka deyişle HALK EGEMENLİĞİ kavramı ; önce 1921 Anayasası’nın 1.maddesinde en açık anlamıyla yer almıştır:
-Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur. İdare yöntemi, halkın geleceğini doğrudan doğruya ve gerçekten (fiili) yönetmesi temeline dayanmaktadır.
Gerçekte HALKÇILIK ilkesi ayrılıksız ve sınıfsız bir toplum yapısının özlemini dile getiren bir ilke olmuştur. ( PKK ayrılıkçılarına ve de küresel ekonomi savunucularına duyurulur)
Günümüzde en çok tartışılan LAİKLİK ilkesine gelince; laiklik, en genel biçimiyle din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması olarak tanımlanır. Bunun bir başka anlamı da; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin şeriat hükümlerine göre değil, çağdaş hukuk kurallarına göre yönetileceği demektir. Yoksa bazı partilerin alevi oylarına yönelmesi ya da şeyh-şıh düşleriyle bilimsel kurumları etkilemeye kalkışılması anlamına gelmez.
CUMHURİYETÇİLİK ilkesine gelince; Atatürk’ün düşüncesine göre, HALK EGEMENLİĞİ’ne dayanan, LAİK bir devletin CUMHURİYET olması kaçınılmazdır.
DEVRİMCİLİK ilkesiyse; hilafet düzenine dayalı bir monarşiyi kaldırarak, halk egemenliğine dayalı bir cumhuriyet kurmanın gerçek anlamını ortaya koymaktır. Böyle bir yönetim değişikliği DEVRİMCİLİK’in dışında nasıl bir kavramla tanımlanabilir ki?… Çünkü Atatürk , bu devrimci yanıyla cemaatten-cemiyete, ümmetten-ulusa cumhuriyetin onurlu ve eşit yurttaşlarının oluşmasına öncülük etmiştir.
DEVLETÇİLİK ilkesine gelince; bu ilkenin anlamı sosyalist anlamda bir devletçilik anlayışı değildir. Tersine; devletçilik ilkesine göre devlet özel girişime yol gösterici, özendirici, biraz da özel sektörü destekleyici işlev görmektedir.
ULUSÇULUK ( MİLLİYETÇİLİK ) ilkesine göreyse; Atatürk Ulusçuluğu toprak temeline dayanan bir ulusçuluktur. Atatürk ;Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşayan ve kendini Türk sayan tüm yurttaşları dili, dini, ırkı ne olursa olsun sarıp sarmalar ve aynı kültür potasının içinde eritmeye çabalar , “ NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!…”söyleminin gerçek anlamı da bu düşünceden kaynaklanmaktadır.
Bilimsel tanımlamalara yakın sözcükleri biryana bırakıp da, kavramların daha bir özüne inersek, Atatürk İlkeleri’nin özünü kısaca şöyle de verebiliriz:
HALKÇILIK ilkesi; hiyerarşik bir yapılanma içindeki belli sınıfların ya da mollaların egemenliğini değil, doğrudan Türk Ulusu’nun egemenliğini tanımlar.
LAİKLİK ilkesi; din ve devlet işlerinin karıştırılmaması, hukuk devletinin varlığı ve insanların inanç özgürlüğü kavramlarını içerir.İnsanların dinsel inançlarını bir sömürü aracı olarak kullanıp oy toplaması anlamına gelmez. Bazı partilerin şeriat özlemcilerine ya da bazılarının da Alevilerin oylarına göz kırpması gibi…
CUMHURYETÇİLİK ilkesinin anlamı içinde de Ulusal Andımız’la ( Misak-ı Milli ) sınırları çizilmiş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetim biçimi tanımlanır. Hani bazılarının 1980 sonrasında özlem duyduğu 2. Cumhuriyet ya da eyalet / federasyon kavramlarına bu ilke içinde yer yoktur.
DEVRİMCİLİK ilkesi de; çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmayı amaçlayan Atatürk’ün yenilikçi yanını ortaya koyan bir kavramdır. Bunun da anlamı; federasyonlardan / özerkliklerden dem vurup, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yapısını tümüyle değiştirmeyi amaçlamak anlamına gelmez.
DEVLETÇİLİK ilkesine gelince; devletin özel sektör yatırımlarını yönlendirmede, ülkenin Gayri Safi Milli Hasılası’nın (Ulusal servetimiz) artışındaki öncülüğünü belirlemek anlamındadır. Sanıldığı gibi; halk adına halkın hakkına saldırmak, saçı bitmedik yetimin hakkını yemek, devlet yönetimine gelip de “Devlet hazinesi deniz, yemeyen domuz” demek değildir. Hele ki , özel yararını,kamu yararından üstün görenlerin anladığı gibi ; mal varlığını, kamu kaynaklarını kullanarak arttırmak demek hiç değildir.
ULUSÇULUK ( MİLLİYETÇİLİK ) ilkesine gelince; ulusal andımızla çizilmiş sınırlarımız içinde etnik köken ayrımı yapmaksızın , yalnızca ve yalnızca Türk kimliğini onurla taşımaktır. Bir başka deyişle; Türk kimliği dışında başka kimlik arayışlarına girişmemek, Türk ve Kürt Halkları gibi ayrımlara düşmemektir.
Atatürk İlkeleri ve Devrimleri temel alınarak kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yaşayanlarıyla birlikte öncelikle tüm siyasal partilere ; unuttukları gerçekleri anımsatmak amacıyla bir yurttaşlık görevi bilinciyle duyurulur.
YORUMLAR