Prof. Dr.
Hikmet Sami TÜRK
“Mavi vatan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz’deki egemenlik ve yetki alanlarını belirten bir terimdir. Bu terim, ilk kez 2006 yılında Amiral Cem Gürdeniz tarafından kullanılmış, 2015 yılından itibaren Devletin bu alanlarda askerî güce dayalı bir strateji yürütmesinde etkili rol oynamıştır.
Mavi vatan, yalnız devletin egemenlik haklarına sahip olduğu karasularını değil; daha geniş bir alan olarak münhasır ekonomik bölge ve kıta sahanlığını da içine alan bir kavramdır. 10 Aralık 1982’de Jamaika’da imzaya açılan ve hâlen Birleşmiş Milletler (BM) üyesi devletlerin tamamına yakın bir bölümünün imzaladığı veya sonradan katıldığı, Türkiye’nin henüz katılmadığı BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne2 göre karasuları, 12 deniz milini geçmeyen; münhasır ekonomik bölge, karasularının ötesinde 200 deniz miline kadar uzanabilen; kıta sahanlığı, kara ülkesinin doğal uzantısı olarak belirli kriterlere göre 200 deniz mili ötesine de gidebilen alandır. BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre sahildar devletlerin münhasır ekonomik bölge ve kıta sahanlığında da Sözleşmede ayrıntılı olarak sıralanan hak, yetki ve yükümlülükleri vardır. Örneğin sahildar devlet, kıta sahanlığında sismik araştırmalar (sondajlar) yapmak, petrol veya doğal gaz bulduğu takdirde bunları işletmek hakkına sahiptir. Türkiye’nin 2020 yılında Doğu Akdeniz’de yaptığı sismik araştırmalar bu hakka dayanmaktaydı.
Türkiye’nin uluslararası deniz hukukundan doğan haklarını kullanması, bu hakların kullanıldığı ve ileride de kullanılacağı deniz alanlarının ‘mavi vatan’ olarak nitelenmesi, hiçbir şekilde ‘masal’ olarak nitelenemez. Üç yıl önce CHP İstanbul Milletvekili ve dış politikadan sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı Ahmet Ünal Çeviköz’ün söylediği ‘Mavi vatan diye 200 mile kadar alanı da kendi egemenlik alanınınız olarak görürseniz, o zaman saldırgan ve yayılmacı bir algı yaratırsınız’ sözü3 de yanlıştı. Böyle bir politika söz konusu değildir. Bu, Yunanistan’ın çıkar çatışması nedeniyle ortaya attığı ve 11 Aralık 2020 günü Avrupa Birliği Zirvesi’nde Türkiye’ye karşı haksız bir yaptırım kararı alınmasına neden olan bir iddiadır. Türkiye’nin böyle bir iddiayı kabul etmesi söz konusu olamaz.
Türkiye’nin yapması gereken, 42 yıl önce imzaya açılan, 16 Kasım 1984 tarihinde yürürlüğe giren, karasuları yanında münhasır ekonomik bölge ve kıta sahanlığı ile ilgili düzenlemeler içeren BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne daha fazla gecikmeden katılmaktır.
Ekleyelim ki bu kavramlar, 26.9.2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ‘Kıta sahanlığında veya münhasır ekonomik bölgedeki sabit platformların işgali’ kenar başlığını taşıyan 224. maddesiyle konulan ceza hükümleriyle zaten Türk hukukuna girmiş bulunmaktadır. Türkiye’nin BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne katılması, bu kavramlara da açıklık getirecektir.”
(30.7.2024)
________________________
1 Bu konudaki haberler için bk. Cumhuriyet, 30.7.2024, s. 5 “CHP’de Özgür Özel başkanlığında ‘Mavi Vatan’ toplantısı yapıldı”; Hürriyet, 30.7.2024, s. 12 “CHP’de ‘Mavi Vatan’ Zirvesi”.
2 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin İngilizce resmî metni için bk. The Law of the Sea. Official Text of the United Nations Convention on the Law of the Sea with Annexes and Index. Final Act of the Third United Nations Conference on the Law of the Sea New York 1983 (United Nations Publication), p. 1-186.
Türkçe çevirisi için bk. M. Aydoğan Özman (Çev.), Birleşmiş Milletler Üçüncü Deniz Hukuku Konferansı. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi, İstanbul 1984 (İstanbul Ticaret Odası Yayın No. 5), s. 1-216.
3Bu söz için bk.İnternetHaber, “Ünal Çeviköz ne dedi sözleri olay oldu. Ünal Çeviköz kimdir?” (internethaber.com/unal-cevikoz -ne-dedi-sozleri-olay-oldu-unal-cevikoz-kimdir-2209167h.htm).
YAZARLAR
Az önceYAZARLAR
3 saat önceYAZARLAR
3 saat önceYAZARLAR
2 gün önceEKONOMİ
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önce