Büyük bir hevesle elinize alıp belki ilk birkaç satırda belki daha ilk sayfalarda “Bu ne böyle?” deyip bir kenara bıraktığınız kitaplar oldu mu? Örneğin bir çoğuna Orhan Pamuk okumak zor gelir, çok tutuk bulunur, bitirilmeden bir kıyıya atanlardan söz edilir. İngiltere’den bir grup araştırmacı, 3 bin 205 kitapseverle yaptığı görüşmeler sonucunda tüm zamanların en kafa karıştırıcı 10 kitabını listeledi.
Webtekno, listede yer alan kitaplardan Türkçe basımı da olanları derledi.
İşte okuyanların (ya da okumaya çalışanların) kafasını en çok karıştıran, ntv’de yer alan 10 kitap…
Dilimize Niran Elçi tarafından kazandırılan Madde 22, Amerikan edebiyatının mihenk taşlarından biri olarak değerlendiriliyor. Yazar Joseph Heller’ın II. Dünya Savaşı sırasında bombardıman uçağı pilotu olarak çalışırken edindiği tecrübelerden yola çıkarak kaleme aldığı Madde 22, hicivli bir savaş romanı. Kitabı okumayı zor kılan şey; olay örgüsünün çizgisel ilerlememesi ve farklı anlatıcıların birbirine karışması.
Türkçeye ilk kez Halide Edip Adıvar tarafından çevrilen Hayvan Çiftliği, alegorik bir eser. İlk bakışta bir çiftlik ve içinde yaşayan hayvanları konu ediniyor gibi görünen bu roman aslında ciddi bir Stalinizm eleştirisi. Hayvan Çiftliği’nin kafa karıştırıcı bulunmasının sebebi, satır aralarında ne denmek istendiğini anlamaya çalışmak için kafa yormak gerekmesi olabilir.
Genelde İngiliz edebiyatı duayeni Mina Urgan çevirisiyle okuduğumuz Sineklerin Tanrısı, elinize ilk aldığınızda “Aa ıssız adaya düşmüş bir grup çocuk, eğlenceli bir şeye benziyor” hissi verebilir. Ancak durum pek öyle değil. Nobel edebiyat ödüllü William Golding, insanların liderlik uğruna ne kadar vahşileşebildiğini çarpıcı şekilde gözler önüne seriyor. Sineklerin Tanrısı’nı okumayı zorlaştıran şeyler arasında kitabın metaforlarla dolu olması ve yazarın bolca sembol kullanması gibi sebepler var.
Kadın yazarlar o dönemde pek ciddiye alınmadığı için Emily Brontë Uğultulu Tepeler’i Ellis Bell takma adıyla yazmış. Günümüzde İngiliz edebiyatının klasikleri arasında değerlendirilen kitap, yazarın ilk ve son kitabı. Uğultulu Tepeler ilk bakışta aşk romanı gibi görünse de Victoria Dönemi’nin baskıcılığını ve bastırılmışlığın olumsuz yansımalarını hissettiren oldukça başarılı bir roman. Kitabı okumayı zorlaştıran şeyler; dilinin biraz eski olması, olay örgüsünün yavaş ilerlemesi ve karakterlerle duygusal olarak bağ kurmanın zor olması.
Kız kardeşi Emily Brontë gibi takma isim kullanmak zorunda kalan Charlotte Brontë’nin Currer Bell adıyla yazdığı Jane Eyre, bir bildungsroman. Yani bir karakterin geçmişten günümüze yaşadığı gelişimi anlatıyor. Kitapta küçük yaşta öksüz kalan ve yatılı okuldan çıkıp öğretmen olarak bir malikanede çalışmaya başlayan Jane Eyre’ın yaşamına tanıklık ediyoruz.
Jane Eyre’ın malikanenin gizemli efendisine aşık olmasıyla işler sarpa sarıyor. Kitap, temelinde güçlü bir Hıristiyan ahlakıyla sosyal eleştiri barındırması sebebiyle önem taşıyor. Jane Eyre’ı okumayı zorlaştıran şey ise karakterler arasındaki değişen ilişkileri anlamanın zor olması.
19. yüzyılın en önemli eserlerinden biri olarak görülen Sefiller, Fransız Devrimi‘ne kadar uzanan hikayesi ile aslında birkaç karakterin hayatını ve birbirleriyle alakalarını ele alıyor. En uzun romanlardan biri olan Sefiller’i okumayı zorlaştıran şeylerden biri de tam olarak bu. Çok uzun olması…
Tarihteki ilk roman olarak değerlendirilen Don Kişot, kitapla aynı isme sahip bir karakteri konu alıyor. Don Kişot, La Mancha’da yaşayan 50’li yaşlardaki eski bir toprak ağasıdır. Şövalyeleri anlatan kitaplara bayılan ve hepsinin gerçek olduğunu sanan Don Kişot, her şeyi ardında bırakarak yollara düşer. Don Kişot’u kafa karıştırıcı yapan şeylerin başında: Don Kişot’un şövalyelikle ilgili yaptığı uzun konuşmalar ve kitabın çok uzun olması geliyor.
Yazarın 1918-1920 yılları arasında bir dergide yayımladığı yazılardan oluşan 656 sayfalık Ulysses, dalga geçermişçesine 24 saatlik bir zaman dilimini anlatıyor. Ulysses’i okunması en zor, en kafa karıştırıcı kitaplardan biri yapan şeylerden biri, kitapta bilinç akışı tekniği kullanmış olması. Yani yazar o an konuşuyor gibi yazıyor. Bir de yazarın noktalama işareti konusundaki cimriliği var tabii… Mesela kitabın son derece uzun olan son bölümünde sadece iki tane nokta kullanmış! Kitaptaki kinayeler ve kelime oyunları da kafa karışıklığını artıran unsurlar arasında.
Moby Dick adlı balinanın peşinde yaşanan maceraları konu alan bu kitap, yayınlandığı ilk dönemlerde pek ilgi görmemişti. Daha sonra yirminci yüzyılda yeniden ünlendi. Moby Dick’i okumanın zor olma sebepleri şöyle sıralanabilir: Kitap çok uzun (822 sayfa), formatı biraz garip (geleneksel hikayeden balinalar hakkında yazılmış makalelere ve felsefeye kadar geniş bir yelpazeden bahsediyoruz), okuyan kişinin Batı medeniyetini iyi bilmesi lazım, 21. yüzyıl gözüyle bakarken o dönemin şartlarını anlamanın zor olması…
Pi’nin Yaşamı filmini seyretmiş olabilirsiniz. Genelde film versiyonu kitabından daha iyi biliniyor. Dünya genelinde on milyondan fazla satılan kitap, bir sandalda Bengal kaplanıyla başbaşa kalan bir çocuğun 227 günlük yaşam mücadelesini konu alıyor. Baş karakterin detaylı anlatımlarının kitabı okumayı zorlaştırdığını söyleyenler var.
Okurların kafasını karıştıran şeylerden biri de büyülü gerçekçilik ögeleri. Yani gerçekçi bir dünyada fantastik unsurlar görüyoruz. Yoksa aç bir kaplanla 227 gün aynı ortamda hayatta kalmak mümkün olur muydu? Kapanışı yapmadan Pi’nin Yaşamı filmiyle alakalı küçük bir detay verelim. Filmi daha gerçekçi kılmak için çekimlerde Atlantik Okyanusu’nda 76 gün yaşam mücadelesi vermiş denizci Steven Callahan’dan fikir alınmış.
YAZARLAR
22 saat önceEKONOMİ
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önce