Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Habip Hamza Erdem

Ekonominin e’si    

Tansu Çiller dönemiydi.

Bir toplantı sonrası mı ne idi, gazeteci toplantıya katılan bir kişiye siz de ‘Ekonomi profesörü müsünüz” diye sorduğunda, adam ‘-estağfurullah’ mı, yoksa ‘-Allah göstermesin’ mi ne demişti.

Yani Tansu Çiller’in ekonomi profesörlüğünü tiye almıştı.

Oysa, Tansu Hanım, Boğaziçi, boğaz dışı, New Hampshire, Harvard, marwırd’lardan etiket sahibiydi.

Ama ‘ekonomi’den anlamıyordu.

Bir de onun ‘danışmanı’ varmış.

27 yaşında bir özel şirkette genel müdür olmuş, söylediğine bakılırsa ekonomistliğinin yanısıra gazeteci, siyaset bilimci ve kanaat önderi imiş.

Günde on kez Youtube’da yayın yapıp, eski gazetelerde yazdıklarına ek olarak şimdi Nefes gazetesinde de yazılar yazıyormuş.

‘Ekonomi bilgisi’ ise, Yüksek Ticaret Okulu’nun işletme bölümündeki hocaları ile Ecevit’ten duyduğu Milton Friedman karşıtlığına dayanıyor.

Şimdi bu tip ‘ekonomist’ler için, Robert Boyer’in, 2021 yılında Sorbonne’dan yayınlanan ‘Ekonominin Epistemolojisi’ (Une discpline sans réflexivité peut-elle être une science) başlıklı çalışmasından iki tabloya yer vereceğim.

Birinci tablo, Ekonomik paradigmanın, ortaya çıkışından günümüze kadar, -dünya görüşü (vision), -kuram, -temel kavramları ve -işleyiş mekanizması/süreç ve sonuçlarını gösteriyor.

Bu bağlamda sırasıyla Fizyokrasi, Merkantilizm, Klasikler (Smith/Ricardo), Marx, Walras, Schumpeter, Keynes ve Neo-Klasikler gibi sekiz ana akım var.

Sekiz ayrı paradigma da denilebilir.

Çünkü, bu paradigmalar, dünya görüşleri, kavramları ve ekonominin işleyiş mekanizmasıyla ilgili yaklaşımlarıyla birbirlerinden ayrılıyorlar.

O nedenle dudaklar bükülerek Edım Smit’la başlayıp Miltın Fraydmın’la biten sözde çözümlemeler, epistemolojik olarak temelsiz olmaktadırlar.

Lafı uzatmadan ikinci tabloya geçersek; orada da Robert Boyer, 1945 yılından günümüze kadar uzanan dönemde ekonomi disiplininin (bilim), şu aşamalardan geçtiğini söylüyor:

–       İkinci Dünya Savaşı ertesinde, ucu açık bir bilimsel proje olarak ekonomi

–       1980’lerde bir kuramsal bunalım (ki, bu satırların yazarının ilk makalesi ‘Toplumsal bilimlerde bunalımın kökenleri üzerine’ dir)

–       1990’larda ekonomik disipline bir ‘inanç darbesi’ ve Klasiklere geri dönüş evresi.

Bu inanç, Keynes’in Makro’sundan Mikro’ya dönüş ve Smith’e iman olup, adı ‘Neo-klasik’ olarak konulmuştur.

–       2008 Bunalımı ile birlikte, araştırma programlarında, çoğunlukla birbirleriyle çelişkili derin çatlaklar ve ekonomislik mesleğinde ‘meşruiyet sorunu’. Ki, Boyer Nobel’in ‘ekonomi ödülü’nün de özünde ‘ideolojik’ olduğuna ilişkin bir çözümleme yapıyor.

Demek ki neymiş?

AK Üniversitelerde yetiştirilen ‘ekonomist’ler şöyle dursun, dünya genelinde bile, ekonomi disiplininde, deyim yerinde ise sürekli bir ‘epistemolojik kopuş’ söz konusuymuş.

O nedenle günümüz ekonomik sorunlarına Simit’le başlayıp Gevrek’le biten sözde kuramsal yaklaşımlar, o ünlü sözle ‘havanda su döğmekten başka bir şey olmuyormuş.

Kısaca, örneğin Mehmet Şimşek, ki altı üstü belli birisidir, gitsin de Bayraktaroğlu’nu danışman alan biri gelsin demek, doğrudan ‘ekonomik disiplindeki gelişmeleri bilmemek demektir.

Laf aramızda Bartu Soral’dan bir ‘ekonomist’ çıkarmaya çalışmak da, eski ceketten yeni bir yelek yapmaya benzer diyerek burada keselim.

 

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER