Oktay EROL
Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, bir gazetecinin “partisinin alacağı oy oranına” ilişkin sorusuna verdiği yanıt şöyleydi:
“Bugün, CHP’nin genel başkanı da içeresinde, partinin tüm yönetimi ayrılıp yeni bir hareket başlatsınlar bakalım güçleri ne olacak” diye sordu.
Bu gerçeğin yadsınması doğru olmaz ki; CHP’nin aldığı oyun çoğu “kemik seçmen” oyudur! Partinin Atatürk tarafından kurulmuş olması, cumhuriyetin kuruluş biçiminin içerisinde yer alması, cumhuriyet devrimlerini kapsaması, laik düşünceye parti tüzüğünde/ izlencesinde yer vermesi nedeniyle “oyunu” veren bir seçmen kitlesi olduğu açık!
Patinin yönetimi, parti listesinde “laiklik” karşıtı isimlere yer verilmiş olsa da, cumhuriyet ilkelerine ters eylem içerisinde bulunmuş olanlar öne çıkarılmış olsa da, Ekmelettin İhsanoğlu gibi bir isim cumhurbaşkanı adayı gösterilmiş olsa da “oyunu” koşarak verecek “kemik seçmeni” var CHP’nin!
“O oy” ne genel başkanındır, ne de özellikle partiyi “kuruluş çizgisinin” dışına çıkaran/ demokrasi anlayışları törpülenmiş yönetimin hiç değil!
“O oy”, CHP’nin “kemik seçmeninin” oyudur!
***
Sorunun içerisini biraz açalım…
Gerek yazılı, gerekse görsel medyada sıkça “lider” olarak tanımlanır, partilerin genel başkanları. Buna en büyüğünden, en küçüğüne değin tüm siyasi partiler örnek gösterilebilir!
Günümüzün AKP’sinde, denildiği gibi bir “lider” değilse de “tek” oluşundan söz edilebilir; kurucu ismin etrafında kenetlenilmiştir! Bu olgu, partinin içerisinden gelen, ya da günümüzde içerisinde bulunanların “kurucu” isime gönderme yaparak konuşmaları ile güçlenmektedir! Parti onunla var olmuş, onunla yirmi yıldır gücünü korumuştur! AKP’deki kurucu isim, bugün bir parti kurup ayrılsa, yarın AKP’nin izi kalmaz ortalıkta, ya da politikayı bıraksa yerinde yeller eser!
Ancak aynı olgu CHP için söylenemez; tüm yönetim gitse, kurucu adıyla varlığını sürdürür!
Örneğin CHP’nin yıllardır değişmeyen oyu bellidir! Üzerine bir bakarsınız beş eklemiş, bir diğerinde üç eksiltmiş; sonucu değiştirmeye yetmezler!
İrdeleyin…
***
Karşınızda yirmi yıllık bir “iktidar” var, her şeyiyle ülkede yaşanan havanın bulanmasından sorumlu, işsizliğinden/ yaşam pahalılığından/ geçim zorluğundan/ komşularla süren karmaşadan/ yenilenemeyişten/ dışa bağımlılıktan/ yurttaşların mutsuzluğundan…
“İktidarın” bunca beceriksizliğine, bunca haksızlıklara/ kumpaslara/ yolsuzluklara kapı aralamasına karşın, bu yurdun “kurucu olma” özelliği taşıyan bir partinin, CHP’nin yerinde sayıyor olması aslında parti yönetiminin “CHP’siz” ne anlam taşıdığını da gösteriyor!
Geçtiğimiz günlerde Adana’da yapılan toplantıda, CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı’nın, CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel’in, CHP İl Başkanı Mehmet Çelebi’nin konuşmalarına bakarak “neymişiz biz” demeyin hemen; üstelik yanına CHP’nin adıyla seçilmiş milletvekillerini, belediye başkanlarını, il/ ilçe örgütlerini de ekleyin! Unutmasınlar ki CHP adı olmadan, hepsi birer Muharrem İnce’den başkası değiller!
***
“Lider”, ilkeleriyle vardır öncelikle. Ardından da gelecek öngörüleri olmalıdır, özverili/ inançlı/ güven veren bir duruşu olmalıdır. Açık yürekli, olguları masaya yatırıp tartışmalıdır. Herkesin önünde, halı altına süpürülen sorunları olmamalıdır. Ayak kaydırma kliklerinden uzak, düşünceler açık/ net olmalıdır! Ne olursa/ olsun, ilkelerinin olduğunu unutmamalıdır!
CHP’deki “lider” ile “lider” egemenliğini savunan yönetimi oluşturan isimlerin, Muharrem İnce gibi “konuşan”, “iktidar” kanadında bile kıpırtılar oluşturan bir ismi aralarından uzaklaştırması, üstelik bunun için akla gelmedik ayak oyunlarına başvurması “partinin” nerede/ nasıl olduğunu gösteriyor!
Onun için de, medyada sıkça kullanılan “lider” yanlışından dönülmesi gerektiğinin, herkesin “lider” olma özelliği taşıyamayacağını, her yöne yalpalayan bir davranışın/ özellikle de ilkelerinden uzaklaşan bir bakışın “lider” olamayacağının altının çizilmesi gerektiğini düşünenlerdenim.
***
Hiç kimsenin oyu benim değildir, eşim/ çocuklarım kendi istençleriyle oylarına verirler; ancak cumhuriyetçidirler, demokrattırlar, laik anlayışa inanırlar, hukuk devletine güvenirler, adayları bu ölçütlerde değerlendirirler! Birinin hatırı için, biri sevinsin diye, birileri “kemik oy” desin diye “sandık” demezler!
Kendi çizgilerinde vermek istedikleri bir parti varsa, meclise gitmelerini istedikleri bir isim düşünüyorlarsa yurttaşlık haklarını “oy vererek” kullanırlar! Bu özellikleri taşıyan ne bir parti, ne de bir isim içlerinden geçmiyorsa, yine yurttaşlık hakları gereği “sandığı” ret ederler!
Şu bilinsin isterim: bizdeki oylar “kemik oy” değil, bir de ilkelere uymayan yere gitmez! Emekten uzaklaşmış, laiklikten kopmuş, demokrasi dalları kurumuş, esintiye yelken açmış olanların yanı hele hiç değil! Sonra demedi demeyin; sorunu ancak doğru/ dürüst olmak çözer!
13032022
YAZARLAR
19 saat önceEKONOMİ
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önce