Yurttaşla “kucaklaşmak”…

ABONE OL
12 Temmuz 2021 16:32
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Geçtiğimiz günlerde, “iktidar” milletvekillerine “sokağa inin, yurttaşın sorunlarını dinleyin, onları kucaklayın” dendiğinde umutlananlar olmuştur…

Yoksulun ekmeği “umut”; öyle kolay da bitmez!

Öyle az bir zaman değil; atalar, “kırk günden sonra her şey anlaşılmaz olur” demiş, “iktidar” ondokuz yıl gibi/ akılları durduracak uzunlukta bir süredir kış aylarında soğuk, yaz aylarında sıcak görmüyor…

Nasıl şımarmasınlar, nasıl “şımarmalarında” etken olan konumları için hırs yapmasınlar ki…

Yürüdükleri yolların dikenleri/ çakılları/ cam kırıkları temizlenmiş…

Üç-beş yıl öncesinin cılız/ salpa yüzleri şimdi “doyamamaktan” bir yerlerini sarkıtmış…

Covid 19 sürecinde yurttaşın yaşadığı zorlukları bile yadsıyabiliyorlar kimi zaman…

Yapılmayan/ uzanmayan “desteği”, varmış/ verilmiş gibi göstermek için yarışıyorlar!

Yapmasanız, yurttaşın yaşamının içine biraz girin, yaşadığı havayı soluyun, doyumsuzluklarına duygudaş olun, yaralarına parmak basın “diyeceğim” de…

***

Halkımız savurgan mı?

Ya da yurttaşımız, aldığını kullanmayacak/ çöpe atacak/ savuracak kadar varsıl mı?

Önce kendinize bakının; sabah aldığınız ekmeği, pazardan kilolarla alamadığınız meyveyi/ sebzeyi tüketiyor musunuz, yoksa yarısını/ ya da daha çoğunu çürütüp atıyor musunuz?

Emekçi, işçi, emekli, dar gelirli, işsiz, küçük esnaf Memet’i güldürdüğümü biliyorum…

Onların yakın çevrelerinin yaşadıkları sıkıntılar nedeniyle “öyle” komik gelmiştir ki söylediklerim; “gereksinmeye yetiyor mu da, çöpe atalım” dedikleirini/ seslerini duyar gibiyim…

Biraz beyin egzersizi yapalım mı?

Aylık ne kadar alıyorsun? İkibuçuk dolayında.

Nasıl harcama yapıyorsun? Yarısı kiraya.

Kalan yarısını nasıl kullanıyorsun? Elektrik, su, yakacaktan geri kalanları da pazara, markete…

Aylık yetiyor mu? İki çocukla buyurun siz yetirin haydi!

***

Yurttaşın, “emeğinin karşılığı/ geçimine yeter” diye aldığı aylığın “yeteceğine” inanan var mı bilmiyorum…

Soru şu: Öyleyse bu parayla bir ay nasıl geçiniyorlar?

Bu, salt ülkemize özgü bir oldu değil, tüm “iktidarların” kangrene dönüşmüş bakışı…

İnsanlar sokakta yürüyor, parkta/ bankta oturuyor, aylığını almaya gelebiliyor, diye “geçindiği” sanılıyor!

Arası “katıksız” ekmekle doyanı, üstelik “ekmeği” bile bulamadığından “aç yatanın” olduğu da unutuyor!

Ülkede sıkça savurganlıktan, gereksiz harcamalardan, büyüyen açıktan, çöp varillerinden çıkan her şeyden söz ediliyor!

Ülkede açlık sınırı ile asgari ücret alarak yaşamını sürdürenlerin sayısı, nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturuyor!

Eğer yaşadıkları yer denize kıyı değilse denizi, dağlık bölgede değilse de yaylaları bilecek/ görecek/ gezecek olanakları yok!

Buna ek olarak yılda kaç kez mutfağına et, süt, yumurta girdiği gibi belirsiz…

Şaka gibi değil mi?

***

Temmuz ayında emeklilere yapılacak zam, covid 19 sürecinde savsaklanmaları gereği oldukça önemliydi…

Birbuçuk yıldır ne içtiler, ne yediler, yaşamlarını nasıl sürdürdüler, “evde aç kal” korkusunu nasıl yendiler; “bilen var mı” diyeceğim de, “iktidarın” ilgili kolları ne denli önemsiyor belli değil mi?

Temmuz zammı, dedim! Bu zammı yalnız “iktidar karşıtı” olanların mı beklediğini düşünüyorlar; anlamıyorum!

Yol/ yöntem şu:

Önce aylık enflasyon oranı açıklanıyor, ardından temmuzda ne olabileceği söyleniyor, bir gün sonra da “zam akını”…

“Zam akını” bir gün önceden yapılsa, açıklanacak enflasyon oranına o da yansıyacak, “emeklinin zammı” o denli artırılacak da…

İstenmiyor işte!

Bir gün önce “emeklimize zam” denen oranın iki katı elektriğe yapıldı; bunun ardından fiyatları katlanmayacaklar arasında bir “şey” gösterin!

Denerseniz boğulursunuz…

***

“İktidar” milletvekillerine “sokağa inip, yurttaşın sorunlarını dinleyip, onları kucaklaştı mı” bilmiyorum!

Ama garip yaklaşımlar olmuyor mu?

Deniyor ki; alışverişe çıkmadan önce liste yapın, gereksiz alış-veriş yapmayın, porsiyonlarınızı küçültün, gerektiği kadar depolayın, mevsimlik sebze/ meyve tüketin…

Emekçiye, işçiye, emekliye, dar gelirliye, işsize, küçük esnaf Memet’e mi sesleniliyor?

Bir ayın sonunu getiremeyen, çocuklarının yüzüne bakamayan, yaz geldi/ bici bici satıcısının önünden geçemeyen yurttaşa mı sesleniliyor; anlamak zor!

Mahalle pazarının son atığı olmasa evine sebze/ meyve götüremeyecek yurttaşlar var, belediyelerin bir liraya sattığı ekmek büfeleri kapatılsa “ekmek” alamayacak yurttaş var…

Sözüm şu: savurganlığın, çürütülüp çöp varillerine atılan ürünlerin “nedeni” yurttaş değil!

“İktidar”; saltanat yaşamı sürenleri, milyonluk sofraları, ne yaptıkları bilinmeden/ onlarca asgari ücretlinin alamadığı maaşı alanları görmeli/ bilmeli…

Yurttaşla “kucaklaşmak” da böyle başlamalı…

030721

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP