Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Oktay Erol

“Emek en yüce değerdir…”

 

“Emek” konusu, demokrat yapılanmanın içerisinde ayrı bir tutar!

Onun için de “emek en yüce değerdir” tümcesi, ilk kez kimin söylediğine bakılmaksızın yinelenir!

“Emek”le birlikte, “emeği” ortaya koyan “emekçi” el üstünde tutulur!

Sıkça kullanılan “emeğin karşılığı” kavramı, aslında “insanca yaşamak” için günün koşullarından en kolay biçimde yararlanma bedelidir!

Giyiminden, kuşamından, teknolojisinden, besininden, sanatından, etkinliğinden yararlanabilme olanağı…

Üretim araçlarını yönetenler, çalıştıranlar, ona katma değer katanlar değil; üretim aracını edinmek için tüm oyunları oynayanlar, üreticinin elindeki ürünü en ucuz fiyattan kapatanlar, üretimi en ucuz yaptıranlar, “emeğinin karşılığını” isteyenleri işten çıkaranlar, eğilenleri yaşatanlar günün tüm olanaklarından “sınırsız” yararlanırlar!

İşin “medyatik” ya da “magazin” yanıyla uğraşanlar; şimdi “bilgi gücü mü, emek gücü mü” sorusunu yaygınlaştırmaya çalışıyorlar!

Emeksiz bilgi olurmuşçasına…

***

Günümüzde “emek en yüce değerdir” tümcesini söylemeyen yok!

Sabahın ilk ışıklarıyla işlerine koşan, yaşamları “günün ilk ışığıyla” işleri arasında geçen, sağda-solda geçirecek zamanı olmayan, açlık sınırında aldığı maaşa “biat” etmesi istenen, bazen iki-üç maaş içeride alacağı kalan “emekçiler” için herkes bir şey söylüyor!

Emeği baltalayan da,

Emeği yok sayan da,

Emeğe karşılık ödemeyen de,

Emeği ödüllendirmeyen de “emek en yüce değerdir” tümcesinden vazgeçmiyor!

İşin düşündüren yanı da bu!

***

Emekçi kimdir?

Emeğini, ücret karşılığı verendir…

Geçimini sağlamak, yaşamını sürdürebilmek için “emeğinden” başka bir şeyi olmayandır…

Emeğini satabildiğince,

Emeğini kullanabildiğince,

Emeğini “metaya” döndürebildiğince vardır!

Üretim araçlarından yoksun olmasına karşın, “o” araçları kullanabilme becerisi-bilgisi olandır.

Medyatik-magazin bakışını çürüten “bilgi, beceri, yetenek” emeğin içinde vardır!

***

Başta “demokrat yapılanmanın içerisinde ayrı bir tutar” dedim, emek için…

Salt emek mi; insan, barış, bilim, sağlık, sanat, sosyal etkinlikler gibi birçok değerle de eklenebilir…

Ancak “emek” bir başka yer tutar; çünkü “emek” olmadan diğer değerlerin de anlamı yoktur!

“Emek” konusunda, en son yapılan yerel seçimlerin ardından; gerek Adana Anakentte, gerekse ilçelerde “emek” kavramını “demokrat” anlayışlarından dolayı dile getiren Belediye Başkanları’nın, bir yandan içinde bulundukları koşullar, bir yandan da “düşündürücü” uygulamalarıyla karşı karşıya kalınca sessiz durmak olmadı!

Yolda önünüzü kesen “emekçilerin” soruları karşısında söyleyecekleriniz olduğunca, “apışıp” kaldıklarınız da oluyor!

***

Dündü…

Belediye ekmek büfesinde çalışan, yaşı ellinin üzerinde bir “emekçi”, yanında birkaç kişiyle söyleşirken seslendi:

“Bu işe ne diyorsun” dedi…

Öğleye yakın bir zaman, gideceğim yerler var, yaklaşıp sordum:

“Ne işi?”

“Bizleri nasıl bilirsin-tanırsın bilmem de; sabahın beşinde burada oluruz. Öğleden sonra da üçü geçer… İşimiz, ne gerekiyorsa yapacağız da…”

“Öyle olmalı, bazen görüyorum, uzun kuyruklar oluyor, beğenmeyenlerin homurtusu oluyor…”

“Onların hepsine katlanıyoruz! Ekmek pişmez müşteri bizi azarlar, bir yanı yanar bizi azarlar. Diyorum ya, katlanırız! Ama buna karşılık yaklaşık üç aylığımız içeride! Borcum olmasa, başka bir geçinecek kazancım olsa umursamam da; inan başkalarından borç alarak günleri geçiriyorum…”

“Üç aylık…”

“Öyle üç aylık… Evin elektriği var, suyu var! Borç bularak birini ödesem diğerini ödeyemiyorum. Su iki ayı geçti, dün ASKİ suyu kesmiş. Bir de maaş alıyoruz diye banka küçük limitli bir kredi kartı verdi, zorlandığımızda oradan da harcadık! Şimdi ödemediğimizden dolayı arayıp duruyorlar! İçeridekinin yarısını alsam yüküm hafifleyecek, alamadığım için de deli dana gibi kıvranıyorum…”

“Ne yapabilirim ki” dediğimde de karşılaştırma yapıyor, diyor ki:

“Biz büfede çalışanların yaklaşık üç ay alacağı var, fırında çalışanların tamamı ödeniyor. Bir A.Ş’de, birçoklarına ödeme yapılırken, bir-iki bölüme yapılmıyor! Tamam, sıkıntı var! Bu sıkıntıyı birlikte aşmak daha yerinde olmaz mı?”

“Anladım ben seni” diyerek uzaklaştım…

***

Anakent Belediyesinin içerisinde bulunduğu sıkıntıları, her ayın ilk günlerine denk gelecek biçimde düzenlenen Meclis Toplantılarında dinliyoruz!

Bundan başka, “meclis yapısı” gereği yaşanan “borçlanma yetkisi” tartışmalarında ne denli çaba harcandığını da biliyoruz.

“Emek en yüce değerdir” kavramını benimsemenin ön koşulunun “paylaşmaktan” geçeceği tartışılmaz!

Ekmek büfe emekçilerinin, ya da varsa diğer birimlerde çalışan emekçilerin başka kazanımlarının olmadığı da düşünülerek, içeride olan alacaklarının “sıkıntılarını” onaracak biçimde ödenmesi sağlanmalı.

Unutmamak gerekiyor ki; “emek en yüce değerdir…”

211019

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Reklamı Geç