Toplumların “gelişmişliğinin” ölçütü ile insanların “beğeni-benimsenme” ölçütlerinin arasında “sıkı” bağ kurulması nasıl bir ilişki gereğidir?
Zaman zaman kimin aklına gelmiyor ki?
Bir seçim öncesi yaşıyorsunuz, birileri çıkıp “aday adayı” olduklarını açıklıyor, “iki dudak” arası ya da kurumun kayıtlı üyelerinin oylarıyla “adaylar” sıralanıyor, “adaylar seçmene kendilerini anlatıyor, ardından da seçime gidiliyor!
Ne güzel değil mi?
***
“Gelişmiş” toplumlardan söz ediyoruz kimi zaman…
Oradaki seçimlerden, adaylardan, adayların arasındaki tartışmalardan, adayların verdiği sözlerden…
“Gelişmiş” toplumlarda “adayların” kendi istemleri doğrultusunda değil, partilerin-kurumların önermesi ile belirlendiği söylenir!
Bizde olduğu gibi, yirmibin aylık alabilmek için milyonlar harcayarak değil!
Toplayın-çarpın, beş yıllık sürede “hiç yemeseler” harcadıklarını alamayacaklar aslında…
Bunun “sorgusu” yapılma gereği de duyulmaz!
***
Bir türlü “aday” olup, seçime gidip “görevlendiren” daha ilk günde “başkalaşır” nedense…
“Gelişmiş” ülkelerde yurttaşın rahatça ulaşabildiğinden, sorunlarını birebir anlatabildiğinden, verdikleri sözleri sorabildiğinden söz edilir…
Bugün Hamburg’da yaşayan bir tanıdığım “bunda büyütecek ne var ki, eğer ulaşamıyorsam-soramıyorsam neden seçeceğim ki” diye sordu bana.
“Ne bileyim ben, biz böyle görmedik” demek geldi içimden!
Bugün arayın (danışmandan geçilmeyen bir sistem, nasıl arayacaksanız artık); ya telefonunuza yanıt verilmeyecektir, ya da zamanı olmadığından söz edecektir!
Zaman nerede harcanacak ki; açılışlar, çeşitli buluşmalar, yaptıklarını göstermeler, o anı fotolamalar, fotoları kentin “belirgin” yerlerine asmalar…
Her şey tam bizlik!
Bırakın seçilmişleri; “seçilmişlerin” belirledikleri bile, ne yaptıklarını bilmediğiniz bir yoğunluk içerisinde, ya telefon ya da gelenler trafiği arasında “ulaşılmaz” nedense…
En önemlisi de, toplumun “bu bakışa” yönlenmesi için çaba harcanır…
***
“Yurttaş” mı taşımalı, “seçilmiş” mi taşınmalı?
“Yurttaş” mı dinlenmeli, “seçilmiş” mi dinlenmeli?
Seçimlerin, yurttaşların bir arada yaşadığı toplumu daha “yaşanılır-paylaşılır” biçime getirmek için yapıldığını biliyoruz.
Yıllardır verilen oylarla “göreve” getirilenler, toplumu “yaşanılır-paylaşılır” biçime getirmek için ne yaptı, sorusu önemli değil mi?
Yapılmış yolu, kaldırımı, kaldırım taşlarını söküp “yenisini” yapmak…
Elli-altmış yıllık koli-basili yayan borulardan geçen suyu yurttaşa içirmek
Kentlerde yeşil alanları katletmek, on dakkalık yağmurda insanlara kaçacak yer bırakmamak, yanlarına yaklaştırmamak, yaptıklarını allı-pullu bilbordlara taşımak, yapılacakları başkalarına yaptırarak “haksız” kazancın kapısını aralamak…
“Gelişmiş” toplumlarda bunların sorulmasının önündeki dikenli-cam kırıklı yolların “temiz” olduğunu söyledi tanıdığım…
Şunu söylemek olası:
“Seçilmiş” olanlar, güçlerini “yurttaştan” alarak “yetki” gücünü ellerinde bulundurduklarını unutmamalı…
***
Yerel seçim öncesinde esen “her şey çok güzel olacak” sözünün, ulusa büyük bir umut verdiğini yinelemekte yarar var.
Yerel çalışmalarla birlikte; yerelde işlerin “dürüst” ilerlemesi, ranta karşı çevrecil çalışmaların yapılması, savurgan harcamaların bitirilmesi önem taşıyordu!
CHP anakent belediyelerinin bunu “başaracakları” umudunu yitirmenin tersine, her geçen gün daha da belirginleşmesi gerektiğini düşünüyorum…
İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, yaşadığım kent Adana’da, kent komşumuz Mersin’de bunun başarılabileceğini, başarılması gerektiği “umudumu” sürdürüyorum.
Şu ana dek umut belirtileriyle birlikte, “küçük” olumsuzluklar yaşanmış olsa bile…
***
Toplumların “gelişmişlik” göstergesi belirlenirken, “yerel” çalışmalar göz ardı edilemeyeceği gibi, “yerel” yönetimlerin gücü de yadsınamaz!
Toplumda, “yerelden” başlayarak yapılabilecek “değişikliklerin”, tüm yurdu etkilemek gibi bir özelliği vardır!
İstanbul’daki Ekrem İmamoğlu’nun, Ankara’daki Mansur Yavaş’ın diğer anakent belediyelerinde de etkili olduğu anımsandığında; yerel “değişimlerin” tüm yurda yayılması daha iyi anlaşılabilir.
O zaman bir yandan “gelişmişliğimiz”, bir yandan da “seçmen-seçilen” arasındaki ilişki de daha iyi anlaşılabilir!
CHP’nin “temel” dayanağının insan olduğunu düşündüğümüzde;
CHP’li belediyeler bunu “içten-yürekten” istemeli
230919
YORUMLAR