Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Oktay Erol

Ekonomik “mutluluk” nereye dek…

 

Merkez Bankası’nın, birbuçuk ay arayla yaptığı ikinci “faiz” indiriminin ardından, bankalar da peş peşe “indirim” açıklaması yapıyor!

Tevinin karşısına geçip, ya da gazete başlıklarını görüp de “mutlu” olacak mıyız?

Açıklanan “faiz” indirimiyle birlikte; esnafın, emeklinin, dar gelirlinin “alım gücü” değişecek mi?

Birbuçuk ay önce yüzde yirmidört olan Merkez Bankası “faizi”, yüzde onaltıbuçuk olunca yurttaşın yaşamında neler değişti?

“İktidarın”, indirilen “faiz” sonrasında “piyasadan” beklentileri neler?

***

Kimse kusura bakmasın; üretime dayalı bir politika oluşturmadan, ayrıca savurganlık sayılacak “kalemleri” ortadan kaldırmadan, salt saray şatafatına dayalı gelişmeler(!) sürüdükçe tüm denilenlerin içtenliği sorgulanmadan olmuyor!

Biz üretiyor muyuz? Üretenin önündeki dikenleri, cam kırıklarını temizliyor muyuz? Üretenin ürününe önem veriyor muyuz? Üretene, bir sonraki yıl da üretmesi için umut oluyor muyuz? Üreteni mutlu ediyor muyuz?

Önce “iktidarın” bu sorulara vereceği yanıtlar orta yerde olmalı…

Bölgemiz narenciye, bölgemiz karpuz-kavun, bölgemiz buğday-pamuk-mısır, bölgemiz “verim” varsılı…

Burada çok yazdım, çok sordum, çok anlattım…

Tarımsız olmuyor, dedim. Canlı yaşamının sürdürülebilmesi için tarım önemli, dedim. Teknolojinin ürünleri olmadan süren yaşam, tarım olmadan süremez, dedim. Bölgemiz bir tarım varsılı, bölgemizin insanı tarım aydını olmasına karşı; bölgemizin insanları “açlık sınırı” altında yaşamını sürdürürken, bölgemizin verimli toprakları bilimsel olarak ekilemiyor, dedim. Üniversitelerin tarım akademisyenleri iş bulamıyor, dedim.

Bugün sabah Foxtv’de Anakent Belediye Başkanı Zeydan Karalar “Adana’nın Saimbeyli ile Tufanbeyli yöresinin bakliyatlarının önemi” üzerine değinirken, “üretici pazarlayamadığından dolayı üretmiyor, dışarıdan alınanlar halka yediriliyor” dediğinde, ülkemizin aslında “üretene” yaklaşımını da açıklıyordu!

“Üretici üretmesin!”

***

Üretici üretmese ne olur?

Neler olmaz ki?

Başta “o” ürüne gereksinim duyuluyorsa, sağlanması için dışalım yolları aranır! Buradan da “yerli-dış işbirlikçiler” köşeyi dönerler; çalışmadan, yorulmadan, emek harcamadan, ülke ekonomisine katkı yapmak bir yana dursun, ekonominin iğdişleçmesinin önünü açmalarına karşın “ödülle” karşılanırlar!

Ardından, “üretim olmazsa” çalışan da yok demektir, “istihdam” da yok demektir…

Bunun da anlamı şudur:

Toprağınız var, suyunuz var, ekip-üretecek emeğiniz var; ancak bunları yapmamanız için, tüm girdiler katlanırken, buğday-pamuk-mısır gibi ürünlerin fiyatları belirlenirken bir yıl öncesinin fiyatını göz önüne getirmeyen-değerlendirmeyen “iktidarınız” da var!

Her ekim öncesi umutlanıp, “hasat” zamanı boynunu büken üreticileri görünce ne denebilir başka?

Geçtiğimiz günlerde, “2019-2020 Sezonu Sembolik İlk Kütlü Pamuk Satışı” toplantısı izlenimlerimi anlatırken şunları yazmıştım:

Toprağını istediği gibi ekebilmeli, ürününü sıkıntıya düşmeden üretebilmeli, hasat zamanı gelmeden ne kazanacağını bilmeli, üretim için girdilerden korkmamalı… En moderne yapılarda ektiğini, yaptığını, ürettiğini, değerini tanıtabilmeli… Bundan güzel ne var ki? Ancak mısırı üreten kaygılı, buğday üreten perişan, narenciye üreten belirsizlikler içinde, pamuk üreticisinin “umudu” yoluk!

Merkez Bankası “faiz düşürdüm” diye ne denli sevinse de; üreticinin, esnafın, emeklinin, işçinin, emekçinin karşılaştığı “zam” öyle elle tutulur gibi değil! Yıllık belirtilen ne önceki yirmidörtler, ne de bugünkü onaltıbuçuklar yurttaşın karşı-karşıya olduğu yaşadıkları değil!

***

Uzağa gitmeden kullanılan elektrik, kullanılan doğalgaz, pazar fiyatları, üretim yaparken kullanılacaklar aslında “yaşamın” kendisi!

Yurttaşın cebinden çıkan, yetmeyen “açlık sınırı” altındaki maaşından ufalanan, parkta çocuğunun istediği dondurmayı alamamaktan acılı durumlar ortada…

Peki nedir bu “faiz” indirimi, bu indirim neye yarar, yurttaşa nasıl bir umut olur, gelecek için güzel yanı ne?

Şunun altını yeniden çizelim: ne yazık ki “iktidar”, kendini yurttaşın mutluluğu için değil, “patronun” erincini artırmaya yönelik çalışmalarda kendini gösteriyor! Bir tane dar gelirlinin “alım gücünü” artıracak atakta bulunduğunu söyleyen var mı? Üretenden, işçisine, emekçisine değin tüm katmanlardan alıp, “patronu” büyütmek-sevindirmekten başka ne yapıldı ki?

Merkez Bankası “faiz” indirim yapınca, tetikte bekleyen bankalar bir bir “kredi faizi indiriminde” bulunduklarını açıkladılar! Her ay kazançlarını katlamalarına karşın, neden önce indirim yolunu denemediler peki, neden müşterilerini rahatlatacak kararlar almadılar da şimdi alıyorlar? Açıklaması “daha çok kazanmak” istedikleri için!

“Kredi faizleri” düşürüldü, yurttaş yeniden bankalara koşacak, “kredilerden” yararlanmak isteyecek, “notları” düşük olanlar alamasa da alan da olacak; ya sonra…

“Alım gücü” yetersiz yurttaşı borçlandırarak, yeni çıkmazlara yürünecek!

***

Merkez Bankası’nın, birbuçuk ay arayla yaptığı ikinci “faiz” indiriminin ardından, bankalar da peş peşe “indirim” açıklaması yaparken; işsizliğin biraz daha arttığını, genç nüfusun önemli bir bölümünün “üretimden” uzaklaştırıldığını, “çalışmak” isteyen gençlerin önlerinin dikenli-cam kırıklarıyla donandığına tanık olduk!

“İktidarın”, ekonomik verileri “her” değerlendirmesinde düştüğü yanlışı sürdürdüğüne de…

Ekonomik “mutluluk” nereye dek ertelenebilecek ki?

170919

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER