Bayram yaklaşıyor ya…
Koşuşturmaktan, bayramı “ağız tadıyla” geçirebilme beklentisinden, bayramlığı alabilme durumundan, pahalı bilbordlara astıkları afişle “kesimlik hayvan” toplamaktan, çıkarıldığı işine geri dönme umudundan, bayram öncesi alabileceği ikramiyesinden, belediyeden izin almadan “kesimlik hayvan” satanın sıkıntısından, geçim sıkıntısından, “alım gücü” yetersizliğinden…
Tüm bunları yaşarken, Adana’nın sıcağını da yaşıyorsanız eğer, yıllanmış ağaç altında bile şıpır şıpır terlemekten kurtulamıyorsanız eğer, bir de ötenizdekinin “iktidarı” öven titrek ses yayılıyorsa eğer bulunduğunuz ortama…
Bayrama hazır olun!
***
“Adana’nın sıcağı da ne ki” demiyor; Ege’den, Marmara’dan görüştüklerim.
“Adana’nın sıcaklığı sıcaklığınız” diyerek başka bir “anlam” büründürenler de var…
Sıcakta, “sıvı” tüketmek dışında, “sıvısı” bol besinlere yönelmek en yerinde seçim olmalı!
Cadde boyunca, ya da işyerlerinin güneş alan bölümleri denilmeden, güneşin “uv” ışınlarını dinlemeden, konuşanların anlattıkları önemsenmeden…
“Sıvı” tüketmek zorundasınız, her şeyden önce!
Yazın karpuz-kavun, yazın salatalık, yazın yaz besinleriyle birlikte “su” tüketilmedikçe;
İki adımda vücut suyu terlemeyle azalıyorsa eğer…
Vücudun “eksilen sıvıyı” yerine koymaması durumunda böbrekten kan dolaşımına, idrardan ağız kuruluğuna, kabızlıktan cilt gerginliğine, kalp spazmından dengesizliğe, yorgunluktan baş dönmesine, göz kuruluğundan vücut ısısının yükselmesine dek bir dizi sorun…
***
Geçtiğimiz aylarda, marketlerin “poşet” vermeme durumu yasallaşınca, market sahipleri de böyle bir “masraftan” kurtulunca; yurdumuzda “plastik türevli” kullanımın biteceğini anladık!
Marketlerin manav bölümleri ile ekmek dolaplarında kullanılan “”cırt poşetler”, tüketicinin yönlendiği yer oldu.
Manav ya da ekmek bölümünden gereksinmesi olmasa bile, oradan kopardığı poşeti diğer aldıklarında kullandı! Açıkçası “tüketici”, genelde “poşete” bedel ödemeyi sevmedi!
“Poşet” deyince “plastik” akla geliyordur. “Plastik” denilince “pet şişe”, daha birçok ürünler…
Marketten, sokaktan, dolmuş durağından, parktan aldığımız yarım litrelik su “plastik pet şişede” değil mi?
Peki, “pet şişedeki su” Atatürk Parkı’ndan akan sudan “içime” daha mı uygun?
***
Bilim insanları, kimyacılar “pet şişede bulunan içecek” uv ışığı görmemeli” diyor.
“Plastik bardaklarda sunulan sıcak içeceklere, sıcak besin maddelerine, mikrodalga fırında ısıtılan plastik kaplardaki yiyeceklere kanserojen maddeler (dioksin) karışır” deniyor!
“Güneş ışınlarından direkt etkilenen plastiğin içeriğinde bulunan kimyasallar, pet şişedeki içecekleri doğrudan etkiliyor. Karaciğer, böbrek, akciğer gibi organlara büyük zararlar veriyor” da deniyor!
Yollarda, caddelerde, toptancı esnafının açık alanlarında, güneş korunmadan satışa sunulan “pet şişeli içecekler” ne anlama geliyor öyleyse?
Üç tane koca zincir market, satış sonrasında müşterisine “plastik poşet vermesin” düşüncesiyle; çevreyi, doğayı öne sürerek yasaklanırken…
Yurttaşın “her an” tüketmek zorunda olduğu, üstelik yaşanan yaz ayında olmazsa-olmazı olan “suyun”, tüketime sunuluş biçimi üzerinde hiç durulmayacak kanımca, ayrıca “sağlık kurumlarını da” o denli ilgilendirmiyor gibi…
Yoksa “ilgilenen” var da, ya da “ilgileniliyor” da biz mi bilmiyoruz?
O zaman gördüklerimiz ne?
***
Bayram yaklaşıyor ya…
Koşuşturmayla karışık Adana sıcağında, “su yitimini” karşılamak için sunulanları göz ardı edenler, hastane koridorlarının yoğunlaşmasından da sorumlu olanlar olmalı!
Bakın şimdi “su yitimine” neden bir başka olay daha…
Anakent belediyesi ne yapmak peşinde? Bu gün basında yer alan haberde “Adanlıya sınıf atlatacağız” demişti, karışık-kuruşuk! Ne demekse “sınıf atlatmak”? Tüm Adanalıyı “tele-volenin” içine alacak sanki, ya da “tüm Adanalıyı patron” yapacak, ya da “tüm Adanalıyı yaz dinlencesine” görecek sanki…
“Adanlıya sınıf atlatacağız” demek, dersanelerle ilgiliymiş demek ki…
Bu koşuşturmayla ilgili, “bayram” dönüşü konuşacağız!
Şimdiden; bayramınız mutlu, sağlıklı, umutlu; gönlünüzden geçtiği gibi olsun…
080819
YORUMLAR