Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Oktay Erol

“Şeker tadında” yaşam…  

 

Bu ülkenin yurttaşı, bunca “acıyı” yaşamayı nasıl hak etti, diye sormak yerine; her şey çok güzel, güzelliklerimiz göz kamaştırıyor, insanlarımız mutlu, gençler umutla koşuyor yarına, her gün bayram sevinci yaşanıyor ülkemizde, demek için çaba harcanmıyor mu?

En başta da ‘iktidar’, ülkeyi anlatırken ‘tüm’ sorunlarından arındırılmış bir yer gibi söz etmiyor mu?

Sokaklarda işsizlik, sofralarda açlık, Nimet Abla’da umut kuyruğu yok gibi…

Maliye Bakanı, “geçmiş aylarda öne sürdüğümüz beklentileri gerçekleştirdik”,

Yine bakan “işsizlikte iyi noktadayız” diyor ya…

Bu ülkenin değerlerinin bir bir gidişini durduramayan yurttaşlar ‘beklentileri gerçekleşmiş’, işsizlikte ‘istenen noktaya ulaşılmış’ bir ülkenin yurttaşı olmayı istemiyor mu sanki?

Kim istemez?

***

İşte bayram öncesi…

Nazımın ‘şekerde yiyebilsin çocuklar’ düşünün gerçekleşmesi için, ana-babanın alımgücüne konulan bu tutu neden?

Dün banka atm’lerinin önün kalabalıktı!

Emekliler, ‘bayram harçlıklarını’ almak için sırada beklerken, dışarıdan kanatıcı sözler ediliyordu.

Hemen, atm’lerin karşısındaki parkta, yaşlı bir ağacın gövdesini saran dairesel bankta oturanlar, birbirlerini tanımadan, ‘sözlerinden’ güç alanların sesiyle susan kuş cıvıltıları arasından konuşuyordu…

“Bak görüyonuz mu” dedi yaşı yetmiş üzerindeki adam. Sonra da ekledi:

“Hem bankamatiği boşalttılar, hem harçlıklarını aldılar, hem de oylarına teröristlere verirler!”

Herkes birbirine bakındı. Terörist kimdi ki? İçi içine sığmıyordu ki, konuşmasını sürdürdü:

“Utanmazlar, vatan hayınları onlar!”

Yaşlı ağacın altında kaç kişiydiler ki? Üç, beş, yedi… Kimse söze ek yapmak için araya girmediği gibi, ‘tamam, yeter’ diyen de yoktu! Bir ara kalkmayı deneyenler olduysa da, sözün bittiğini sanıp oturmayı sürdürdüler.

Yıllarca çalışanın, emeklik sürecinde yaşamını sürdürebilmesi için, ‘gerekli olan’ değil, politikacıların-sistemin ‘uygun bulduğu’ kadar ‘bayramlarda destek’ vermesi  ‘iktidara’ yontacak denli beyinler ufalanmışsa ne demeli?

Her olan güzellik, her gerçekleşen mutlu son için övünen ‘iktidar’,

Bunca acı, bunca mutsuzluk, bunca çelişki, bunca vurdun-duymazlık, bunca geçimsizlik, bunca olumsuzluklar için yarım yüzyıl gerisini suçladığı duyulmamış gibi…

Yarın yaşanacak ‘şeker bayramı’ öncesinde yaşadığımız yerlere bir bakalım;

Birlikte oturmayı,

Birlikte gülmeyi,

Birlikte doymayı,

Olanı üleşmeyi de unutmuşuz!

Oruç ayı boyunca, ‘oruç açımı’ için kurulan yemek sofralarında toplananları, hep birden tabaklara dalmaları, tadına bakıp masadan kalkmaları, yenmeden çöpe giden yemekleri, salt foto karelerinde yer almak için yarışmaları…

Bayram öncesinde can sıkıcı gelişmelerle birlikte, ‘ibadet’ sayılan yerlerde yapılan kavgacıl, ayrıştırıcı, kırıcı, yarınsız dolu söylemler can sıkmaktan başka ne anlam taşır, ya da taşıdığı sanılır?

En önemlisi de gördüğüne ulaşamamak,

Yaşamın sürdürülebilmesi için gereksinilenleri elde edememek,

Çocuklara ‘şeker bile’ verememek…

***

Emekliler, dar gelirliler, alım güçleri ‘iyi giden’ ekonominin altında eriyen yurttaş bayram hazırlıklarını yapmak için neler yapıyor, düşünen oldu mu hiç?

Turizmden köşe olmak için gün sayanlar, ekonomiye vereceği katkıyı bekleyenler, bu ülkenin yurttaşının bayramını, dokuz günlük dinlencesini, bu günlerde nasıl dinlenmeye çalıştığını bilen soran var mı?

Öyle ya, emekli ‘bayram harçlığı’ aldı, belediye işçileri de aylıklarını aldı beş gün öncesinden, kamu çalışanları dokuz gün de işlerine gitmeyecekler. Elinde-avucunda ne var-yoksa onu da ‘kendilerinin olmayan yaşam’ özendirilerek almak!

***

Bayram, denince hep toplumsal coşkular gelir aklıma…

Mahalledeki kapı komşumuzun, sokakta yürüdüğümüzün, ağaç altında oturduğumuzun, söyleştiğimizin tümünün birden coşkusu…

Benim gülmem bir başkasının ağıdı, benim yürümem bir başkasının sendelemesini, doymam aç kalması, uyumam uykusuzluğuysa eğer…

Tüm siyasilerin ‘bayram’ saydıkları gençlerin işsizliği, sokağın küslüğü, bol ışıklı vitrinlerin körlüğüyse eğer…

Yalansa, dolansa, aldatmaksa, çalmaksa eğer…

Bunun adına “toplumsal coşku” denebilir mi?

***

Yalnız Şeker Bayramı’nda değil…

Hep “şeker tadında” olmalı yaşam…

010619

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Reklamı Geç