Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Oktay Erol

Çatlak…

Çevremizde gördüğümüz her şeyin bir ‘dayanma’ gücü vardır.

Su içtiğimiz bardak,

Yaşadığımız toplum,

Vücudumuzu saran ten,

Yük taşıyan kollar,

Acıları yaşayan insan…

Bir düşünür ‘kaldıramayacağın yükün altına girme; ezilirsin’ der!

Bardağın hangi ısıdaki suyu, toplum hangi yaşananları, ten hangi darbeleri, kollar hangi ağırlığı, insan hangi acılara ne denli dayanabilir, gelecek zorlukları ne denli göğüsleyebilir; bunları bilmek zorunda.

Adı ne olursa-olsun, ‘dayanma’ gücünü aşan ‘yük’ ‘orada’ gerilmelere, bozgunlara neden olacaktır!

Kısaca; çatlak!

***

Neler yaşıyoruz biz böyle?

Kapı komşumuzla ‘anlaşamayacak’ konumdayız!

Yaşam alanı dediğimiz yerler ‘kurşun’ kokusu, ‘sinir’ alanı, ‘gerekçesiz’ saldırı, ‘sevginin’ bittiği, ‘hoşgörünün’ unutulduğu, ‘kavganın’ anlık yaşanılabilir olduğu alana dönüştü!

Bunda ‘gezi sürecinde’, eylemlere katılanların ‘bir bir’ hesap vermesi için ‘bildiklerinizi bir bir emniyet güçlerine bildirin’ baskısının etkisi olmadı, diyebilir misiniz?

Aynı sitede, aynı sokakta, aynı mahallede yaşayanların birbirini ‘ötekileştirerek’ yaşamasının ‘hiç’ etkisi olmadığını…

Ya da sizin gibi düşünmeyenin, sizin gibi inanmayanın, sizin gibi ‘birlikte yürüdük biz bu yollarda’ demeyenin, en düşündürücü olanı da ‘hayın, insanlık düşmanı, şerefsiz, kansız, ayyaş, berduş, namussuz’ diye suçlanmasının ‘hiç’ ama ‘hiç’ etkisi olmadığını söyleyebilir misiniz?

Her ne denli ‘komplo teorileri’ konusunda ‘farklı’ düşünceler olmuş olursa olsun, zaman zaman ‘denilenlerin’ boşlukları doldurduğuna tanık olunca inanmamanın ‘aptallık’ olduğuna inanırım.

Amaç ‘çatlak’ oluşturmaktı…

***

İnsanlar gerildi…

Bir yanda onaltı yıldır ülkeyi yöneten iktidarın peşine takılanların içinde bulundukları ekonomik rahatlık; bir yanda ‘ağzıyla kuş tutsa’, karanlığını ‘gün’ saysa, okusa-bilse bile ‘o’ ekonomik rahatlığı tadamayanlar…

Bir yanda ‘yaşamım boyunca hep iktidarlara yakın oldum, hep kazandım’ diyenlerin ülkenin en önemli kurumlarında ön koltuklarda oturanlar, bir yanda ‘yaşamım boyunca doğrularımdan şaşmadım, birilerinin sürüsü-adamı olmadım, inandığım davam uğruna yaşamımı ortaya korum’ diyenler…

Toplumun yüzeyi ‘gergin’, gerilme nedeniyle de her an bir bozulma, ya da bozguna tanık olabiliyoruz.

Yalnız yaşadığımız kent, yaşadığımız mahalle, yaşadığımız sokakta değil; yurdumuzun her yerinden aralıksız gelen haberlerin ‘vücudumuzu saran ten’ de, var olan ‘sistem’ de oluşturduğu ‘çatlaktan’ söz ediyorum…

***

Biri eğer çıkıp…

‘Sivil öldürecek olsak Cihangir’dem başlarız, Nişantaşı, Etiler… Değil mi? Yani bir sürü hain var’ diyebiliyorsa…

‘Yoğun bakımda kadın erkek ayrı odalarda tutmak mümkün değil mi, hastaları çıplak yapmak zorunluluk mu’ diyebiliyorsa…

‘Şimdi asrısaadetten evvel, kız çocuklarını diri diri gömmek… O zaman da bugünün hali varmış. Yani bu kız çocuğu mutlaka senin gözünün önünde gayrı meşru iş yapacak. Bu kızı kurtarmak mümkün değil. Keşke öyle gömme değil de, bir şekilde öldürmeyi adet etselerdi. Boyunlarını kesip atsalardı’ diyebiliyorsa…

‘Beni tefe koyarlar ama keşke Yunan galip gelseydi. Ne hilafet yıkılırdı. Ne şeriat yıkılırdı’ diyebiliyorsa…

Kabın gerilmeden dolayı sızdırmasına neden olan ‘çatlaktan’dır!

***

Çevre talanı yapılıyor, üreticinin elindeki değerler alınıyor, üretim yapan fabrikaların ‘kapatılması’ için güçler kullanılıyor, çocuk saldırganları artıyor, adil bölüşüm sağlanamıyor, ülkenin öz kaynakları yabancılara peşkeş çekiliyorsa eğer…

Eğitimde yaşanan edilgenlik, sağlıkta görülen yapılaşma, gıdadaki insan yaşamını ‘kadavra’ sayan anlayış, yükselen beton yapılar, renkli vitrinler, medyatik ‘afyon’ yaygınlaştırılıyor; önlerine gelecek tüm engeller ‘iktidarın’ gücüyle kaldırılıyorsa eğer…

Tüm bunlara karşın, ülkedeki olanları söyleyen, eleştiren, sorgulayanlar suçlanabiliyorsa eğer…

Burada ‘yazacaklarıma’ sınırlama getirip ‘bu kadar’ diyebiliyorsam eğer…

‘Çatlak’tan söz edilebilir!

***

Oysa ‘çatlağın’ onarılması, ülkemiz insanı için yurdumuzun ‘yaşanılır’ olması o denli kolay ki…

Bu kentte, bu mahallede, bu sokakta ‘birlikte’ yaşamak, birlikte ‘ilkyaz’ günlerine koşmak o denli kolay ki…

Egemenler, ‘çatlak onarılsın’ diye ah bir güne uyansalar…

280218

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER