Hiç bilmediğiniz bir kente vardığınızda nelere dikkat edersiniz?
a- İnsanlara
b- Dağlarına
c- Tarihsel yapılarına
d- Kentteki canlılığa
e- Geçim kaynaklarına
* * *
Ben, kendi adıma yanıtlamam gerekirse, (a) seçeneğini seçerdim.
İstediğince güzel…
İstediğince dağları olsun…
Tarihsel yapıları olsun…
Ya da her yanından istediğince kaynaklar fışkırsın;
Önce insan!
* * *
Umurumda değil, o kentte bulunan; her neyse…
* * *
İnsanlarının yüzleri gülmüyorsa,
Asıklık almış başını gitmişse; ne önemi olabilir?
Biz, Kozan’a gelenleri ‘şatafatlı’ karşılama törenleri düzenleyip Dağılcak’a, Anavarza’ya, Kozan Kalesi’ne yönlendirerek, aslında önce yaşadıklarımızı, insanlarımızı gizlemeye çalışıyoruz.
* * *
Yaşamın içini irdeleyince ne gözleniyor?
Yaşanan acıların ölçüsünü anlatmaya gerek var mı?
Acıalar, deyince o denli renklere bölülünüyor ki;
Dağ, taş, asfalt yol, geçim, işsizlik, doyumsuzluk…
Asılmış yüzleri güldür güldürebilirsen…
Çoğu zaman ´yoruluyorum´ dediğimde öteleyenlere de kızıyorum.
Sokakta gördüğün tanıdık, selam vermek istediğin yakın dokunsan patlayacak!
Neden?
Ya piyasa…
Can çekiştiğini görmeyen var mı bilmiyorum.
Aslında bilip de söylemeyenin çok olduğunu biliyoruz!
İşyerleri kapanıyor, toprak eken ´neye´ çalıştığını, ´emeğini´ kime teslim ettiğini düşünemeden yaşamını sürdürüyor
Yaşamak buysa…
* * *
Dahasını yazmaya gerek var mıdır, bilmiyorum!
Eskiler, ısıtılıp ısıtılıp yaşamımızın ortasına oturtuluyor!
Eski taşlarla, eski yapılarla, doğal yapımızla övünelim de…
Ama önce, bu günü yaşayan insanlarımızın da yüzlerine bir kez bakalım!
Sonra da dağlarımıza, tarihsel yapılarımıza, canlılığımıza, kaynaklarımıza bakalım; olmaz mı? Olamaz mı?
YORUMLAR