Bir düşünür yazmıştı ya…
Hep içinde bulunduğumuz ‘koşulları’ düşünürken ‘o’ tümceyi anımsarım.
‘Toplumlar, laik oldukları düzeni yaratırmış…’
Sürekli yinelenen, her yinelenişte halkı tedirgin eden ‘yol yapımı’ üzerine burada kaç tane yazı yazdığımı bilmiyor, anımsamıyorum…
* * *
Ne zamana denk gelmez ki?
Kırık, dökük, keskin taşlı-tozlu yoldan ‘onca’ yetkili-yetkili ‘isim’ de geçer-gider!
Ya görmezler, ya da rahat koltuklu araçlarında ‘nasıl’ bir yoldan geçtiklerini anlamazlar!
* * *
Halkımız…
Yalnız söylenir-durur…
Eve varır söylenir!
Kahvehaneye varır söylenir!
İşe varır söylenir!
Sonra aradan biri sıyrılıp, ‘arkadaşlar tepkimizi gösterelim’ dese…
İşte o zaman ‘kıyamet’ kopar!
* * *
Kıyamet ki, ne kıyamet…
‘Ortalığı bulandıran’ oluverir.
‘Akılları karıştıran’ oluverir.
‘Rahatı bozan’ oluverir.
‘Kışkırtıcı, düzen bozucu’ da…
* * *
Yolumuz bozuk da…
Yalnız yol mu?
Kaldırımlarımız kırık-dökük de…
Yalnız kaldırımlar mı?
İşler bozuk, ortam bozuk, koşullar bozuk, düzen bozuk…
Bozuk olmayan ne kaldı ki?
* * *
Elin adamı bu sorunu ‘kendi’ doğasına, iklimine, yaşam biçimine, insana bakışına göre çözmüş. Yurttaşa nasıl daha az ‘zorluk yaşatırım’ diyerek bilgilendirmiş, süre koymuş, geçici kullanacağı yolu-kaldırımı göstermiş!
Şehirlerarası yolların, kent içindeki caddelerin, kaldırımların, trafiğin yoğun olduğu bulvarların ‘aylarca’ yaşamı alt-üst etmesine izin verilmemiş; seçenek oluşturulmuş!
Her gelen istediği gibi, yapılan anlaşmaları hiçe sayarak, istediği zaman yolları-kaldırımları kazmamış!
Elin adamı bu!
***
İşte…
Düşünürün ‘toplumlar, laik oldukları düzeni yaratır’ tümcesi burada anlam buluyor…
Gelişmiş toplumlar, gösterdikleri ‘tepkilerle’ varlıklarını sürdürürler.
Tepkiler mi salt…
Övgüler de yanı başında boy sürer.
Bizdeki ‘yol yapımı’ eylemi bir başka yerde olsa, değil bakanı hükümeti koltuğundan eder.
Bizde bu yazıya bile karşı çıkılır!
Yazgı gibi…
‘Eğitime yapılan yatırımlar’ da…
Hükümetin, görev süresince ‘eğitime yapılan yatırımlar’ adı altında yaptığı konuşmaları değerlendirmenin yararlı olacağını düşünüyorum.
‘Eğitime yapılan yatırım’ denilen şeyin binalar, kıyı boyunca çekilen duvarlar, oyun alanları, bilgisayar donanımlı odalar, elektronik yazı tahtası benzeri şeyler mi acaba?
Yoksa ‘eğitime yapılan yatırım’ derken; öğreticinin donanımı, boş alanları kullanma becerisi, donanımlı odalardan yaşamı kolaylaştırıcı buluşlar çıkarılması, teknolojiyi en iyi kullanma, öğrenciyi yaşadığı çağla buluşturma benzeri şeyler mi anlaşılmalı?
Onbeş yıldan söz ediliyor… Bunca yıldır matematikte, fizikte, kimyada, bilimde, bilişim teknolojisinde nerede olduğumuzu bırakın; ‘kendi dilini’ kullanmada bile ‘gelişmemiş ülkeler’ bandında oluşumuz hangi ‘iktidarın, hükümetin’ müfredatlarının sonucu?
Son yıllarda açılan onlarca Üniversiteyi ‘eğitime yapılan yatırım’ olarak düşünülüyorsa eğer; iş ilanlarına başvuranların ‘bitirdikleri okulla’ ilişkisi olmayan bölümlerde ‘ne iş olsa yaparım’ diyerek sıraya girdikleri unutulmamalı. İşsizlerin dörtte birinin genç nüfus olduğu göz ardı edilmemeli.
Hükümetin, görev süresince ‘eğitime yapılan yatırımlar’ dediğinde; salt binaları, binaları çevreleyen duvarları, duvarların içindeki donanımlı odaları ‘düşünceyi’ bırakıp; insana, öğrenciye, yarının dünyasına odaklanmadıkça ‘yatırımlar’ günü kurtarmanın, bilgiyi oyalamanın dışına çıkamaz!
240818
YORUMLAR