Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Faruk Haksal

Vatandaş mıyız? Yoksa figüran mıyız?

Demokrasi kolay bir rejim değil.

Bir anayasa yaparak, iki yönetmelik ve üç-beş tebliğ yayınlayarak gerçekleşmez.

İyi, yetkin ve becerikli bir liderin varlığı ile de [kendiliğinden] oluşmaz.

Demokrasi, kendi kültürleri içinde aydınlanma sürecini aşmış, demokrat yurttaşlar gerektirir.

Kendi özgürlüğüne sıkı sıkıya bağlı ve başkalarının özgürlüklerini tanıyan bireyler gerektirir.

Gerek kendi ve gerekse diğer yurttaşların özgürlükleri uğruna bedel ödemeyi göze alabilen bilinçli “vatan”daşların varlığına gereksinim duyar.

Bir ülkenin yurttaşları özgürlüğü, yaşadıkları sosyal ortamın [sadece] kültürel bir öğesi olarak görüp, benimsiyorlarsa, o yörede demokrasi küçük bir omuz darbesi ile yıkılabilir.

Demokrasinin temeli, o ülkenin yurttaşlarının onu yaşamlarının ayrılmaz bir parçası, vazgeçilmezi ve “olmazsa olmaz”ı olarak benimsemeleri ile inşa edilebilir.

Bu nitelikte bir sindirme söz konusu değilse, o ülkenin demokrasisi çürüktür, köksüzdür, zafiyetler içinde debelenmeye mahkûmdur ve kullanılmaya açıktır.

Demokrasiyi gerçekten benimsemiş olan yurttaşlardan oluşan bir toplumda diktatörler nefes alamaz… Tık nefes olur ve daha doğmadan yok olup gider.

Demokrasiyi gerçekten benimsemiş olan yurttaşlardan oluşan bir toplumda hiç kimse demokrasiyi istismar edemez; demokratik imkânları kullanarak halkı kandıramaz…

Demek ki, ileri demokrasi ancak, ileri gitmiş, aydın, demokratik hak ve özgürlükler için gözünü budaktan esirgemeyen cesur ve yetkin kişilerin var olduğu bir ortamda gerçekleşebilir.

Böyle bir ülkenin parlamentosu, demokrasiyi rafa kaldıracak yasaları gündemine dahi alamaz.

Demokrasi ile yoğrulmuş bir toplumun kültürel ortamı o parlamentoyu da biçimlendirir.

Halk, demokratik bir baskı unsuru olarak her türlü anti-demokratik sapmanın karşısındaki en büyük engeldir; en değerli teminattır.

Halkın demokratik bir baskı unsuru olarak varlığı, onun yönetime katılma hakkını kullanması miktarı ile doğru orantılıdır.

Halk, demokrasinin içinde sadece temsilcilerini seçerek değil, temsilcilerinin yapıp-ettiklerini biçimlendirerek, denetleyerek ve onları yönlendirerek var olur…

Siyasetle ilgilenmek, sadece siyasetçilerin “iş”i değildir.

Yönetilenler için siyasetle ilgilenmek, yönetim işlevine bizzat ve bilfiil katılmak içindir. Demokrasi, işte bu katılımı sağlayan ve bu imkânı yaşamın her safhasında somut olarak hayata geçirilmesine imkan tanıyan bir yöntemdir.

Demek ki yurttaş, yönetim işlevine katılmıyorsa, söz konusu katılım imkanını sağlayan özgürlüklerle donatılmamışsa o ülkede demokrasinin varlığından söz edilemez.

Vatandaş, yöneticiler tarafından, vakti gelince kullanılacak oy deposu olarak bir kenara itilmiş olarak “biriktiriliyor”sa, demokrasi sadece bir oyun ve yurttaş da o oyunun içindeki alelade bir figürandan başka bir şey değildir.

 

farukhaksal@gmail.com

www.soruyusormak.com

www.akceder.com

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Reklamı Geç