‘Lanetliyoruz…’
‘Kökünü kazıyacağız…’
‘Emin adımlarla mücadelemizi sürdüreceğiz…’
‘Bizi korkutamayacak, yıldıramayacaklar…’
2016 yılı, gerekse öncesinde duyduğumuz sözde ‘acı dindirme’ tümcelerinin son bulacağını beklerken; daha umutlu, daha korkusuz yaşama ‘dileklerinde’ bulunurken, daha 2017 yılının ilk saatlerinde ‘kirletilmiş beyinlerce’ de destek bulanların katkısıyla düzenlenen silahlı saldırıda otuzdokuz insan katledildi…
Gecenin bir yeriydi,
Yeni yıl eğlenceli bir kulüp…
Onlarca korumanın normal zamanda bile görev yaptığı, güvenliğin kuş uçurtmadığı ‘mekana’; elinde silahla, daha kapıda kurşun yağdırarak, içeride insanları tarayarak, yedi dakka boyunca can alıp, aynı kapıdan çıkıp gitmesini ‘yaşanılası’ ülkemizde kimler düşünmedi ki…
Acı durmak bilmiyor!
***
Ne vardı bunda?
Eğlenmek, yılın diğer günlerinde neden bu denli üzerinde durulacak-düşünülecek bir eylem olmaz da ‘yeni yıl’ denince birilerini üzer-ezer-büzer; neden?
Yemek,
İçmek,
Eğlenmek…
‘Yeni yıla yemek, içmek, eğlenmek, piyango türü şeylerle girmek geleneklerimize…’ diye uzayan ‘fetvalar’ var ya ‘fetvalar’…
Daha bir gün öncesinde, birçok sesin ‘ayrı yaşam biçimi’ denen-denmesi gereken ‘farklılığı’ bu ülkede yaşamıyor sayarak yaptıkları-yaydıkları ‘mini mini’ denecek eylemlerin insanı katleden sonuçlar doğurabileceği neden kanıksanmadı, neden sorulmadı-sorgulanmadı?
Donup kalmamak elde değil!
Bu ülkeyi yönetenlerin ‘en’ üstten ‘en’ alta dek olanlardan kendilerini sorumlu tutmamaları da ayrı bir konu…
‘Yeni yıl’, gecenin sıfırbir-onyedisinde cana kıyımın haberleri televizyonda ilk saatlerde yer buldu…
Sosyal paylaşım sitelerinde, üstelik iktidara yakın kanallarda bir ‘iyi olmuş’ demedikleri kalacak biçimde konuşanlara yer verilmesi de yer buldu…
Bir fotoğraf gördüm…
Kaç kişiydi anlamak oldukça zor!
Kadın, erkek iç içe, kanlar içerisinde…
Kanımızın yeni ısındığı dönemlerde tarihi filmlerin bazı sahnelerini ansıtan bir görüntü…
Titredim, doldum; uyruğu, dini, cinsiyeti ne olursa-olsun insandılar…
Bir kedi, bir köpek, bir eşek-at sürüsü olsa bile kendimize onlarca-yüzlerce soru sormamız gerekirken ‘oh’ duygusuna bürünmek ne anlama geliyor; onu düşünüyorum…
***
Buraya nereden-nasıl geldik böyle?
İnsanımızın en katı, en anlaşılmaz olduğu sıkça dile getirilen 12 eylül öncesinde bile buna benzer olay yaşanmadı, insanlar bu denli kin kusmadı, ‘yaşam biçimlerine’ baskı koymadı…
O günlerde bu ülkenin gençliği vardı,
Kutuplaşmışı vardı,
Kurtarılmış bölgeleri vardı…
Vardı da kimse ‘neden yeni yılı kutluyorsun’ diye sormuyordu!
Dedim ya;
Nasıl geldik buraya?
Eğitim değişti,
Dindar gençlerin sayısı katlandı,
Giyim-kuşam kafalara uyduruldu,
Yasalar, sokaklar, kentler, kamu alanları istedikleri gibi belirlendi…
Peki ‘ne istediniz de vermedik’ ki her gün kan ağlıyor ülke?
‘Lanetliyoruz…’
‘Kökünü kazıyacağız…’
‘Emin adımlarla mücadelemizi sürdüreceğiz…’
‘Bizi korkutamayacak, yıldıramayacaklar…’
Bu ülkenin bir yurttaşı olarak şu isteği herkes yapıyor sanırım:
Bu güzelim ‘yaşanılır’ ülkemizi yaşatın öyleyse…
030117
YORUMLAR