Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Oktay Erol

Şimdi de EYT’liler…

AKP’li Nihat Zeybekçi’nin, partisinin 8. Olağan Kongresi için Kırşehir’de yaptığı konuşmada “EYT’lilerin 2024 yılındaki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne maliyeti 820 milyar TL.2024 yılından bahsediyorum.820 milyar TL ne biliyor musunuz? 2 tane 6 Şubat depremi demek. 2025 yılındaki maliyeti 1,2 trilyon yani 2,5 tane 6 Şubat depremi demek” sözlerine yer verdi. Kimse de üzerinde durmaya gerek görmedi! Alışıldık bir sözdü çünkü! Daha önce emekli aylıklarına ya da asgari ücrete zam istendiğinde de “enflasyon” gerekçe gösterilmişti! “İktidar” içinden kimse çalışanın yaşamını erinç içinde sürdürebilecek denli ücret alması gerektiğini, emeklinin insanca yaşaması için gereken aylığı almasının zorunluluğunu göz önünde bulundurarak düzenlemeler yapılması gerektiğini söyleyememişti! AKP’li Zeybekçi’nin sözleri, kongrede yaptığı konuşma kimseyi şaşırtmamıştı! “İktidarın” yıllardır çaba harcadığı konu bu; varsılın daha varsıl, yoksulun daha yoksul olması için ne gerekiyorsa yapılıyor!

***

AKP’li Zeybekçi’nin vurgu yaptığı ikinci konu da asgari ücret… Açıklamasında ”Asgari ücret 22 bin değil, 52 bin olsaydı benim kardeşlerimin refahı artacak mıydı? Zinhar gram artmayacaktı. Refah nasıl artar biliyor musunuz? Üretimi arttırarak, malı arttırarak. Çünkü üretimi arttırmadan, malı arttırmadan, insanların satın alacakları ürünleri arttırmadan, üretim seferberliği yapmadan parayı arttırırsanız sadece fiyatları arttırırsınız” diyor!

“Üretim seferberliği yapmadan parayı artırırsanız yalnız fiyatları artırırsınız!” Saptama doğru! Bunu, şu an işbaşındaki “iktidarın” anlayışıyla gerçekleştirme olasılığı var mı acaba? Size “olanaksızlığı” için binbir tane gerekçe sayabilirim! Bu yurdun kağıt gereksinimini sağlayan SEKA’yı, apar/ topar satılan şeker fabrikalarını, yabancıya bu yurdun dağlarını peş/keş çekmeyi, ülkeyi betondan yapı çölüne dönüştürmeyi, yurdun çocuklarına bir öğün yemek vermeden Suriye için projeler hazırlatmayı gerçekleştirerek “üretim seferberliği” yapamaz, tam tersine ülkeyi dışalım ürünlerine el açtırırsınız! Sorayım; elektronik aletleri geçtim buğdayı, mısırı, eti, bakliyatı yurdumuzun verimli toprakları olmasına karşın neden dışarıdan alıyorsunuz?

***

Sorun çalışanlar değil; hele hele ne emekliler, ne asgari ücretliler, ne de emeklilikte yaşa takılanlar… Hem bu “yaşa takılmak” ne demek ki! Çalıya/ taşa/ engele takılmak gibi bir şeyse eğer, bunun nedeninin yurttaş olmadığı belli, kimse ortaya çıkaracak sizlersiniz! Ayrıca bu “takılma” konusu yalnız “emekliler” içinde kalmaz, bir ucu işsiz gençliğe, atama bekleyen öğretmene, temizliğine özen gösterilemeyen okullara, çocuk yaşta çalışmaya dek gider! Üstelik bir ucunda mutfak giderlerini karşılamakta zorlanman ev hanımına, yurtsuz kalan öğrenciye dek uzatmak da olası…

***

“Bu asgari ücreti verdik ama içimize sinmedi” ya da “daha çok vermek isterdik ancak, patronu düşünmek zorundaydık” sözlerini sıkça duyuyoruz! Amaç “içe sinme” ya da “patron” değil, amaç bu yurdun yurttaşının “insanca yaşama” istemi! Bu da bugünkü emekli ya da ücretli çalışanlara uygun görülerek belirlenen aylıkla olmaz! “İktidarın” zoruyla açıklanan Tüik verilerinde “açlık sınırının” ne kadar olduğu ortada dururken, “açlık sınırı” altında belirlenen aylığın “enflasyon altında” ezeceğini bilmeyecek/ anlamayacak denli “iktidar” hırslısı olmanın yararı kime; anlatsınlar!

“İktidar” sözcülerinin yaşananla uyuşmayan açıklamaları yorucu olduğunca, boğucu da artık! Aynı havayı soluduğumuz, aynı sokaklarda yürüdüğümüz, aynı kentlerin içinde yaşam bulduğumuz kuşkulu! Birçoğu bilinerek yapılan yanlışlardan kaynaklı sonuçların nedeni “emekçiler” gösterilebilir miydi yoksa? 030125

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER