Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Oktay Erol

Ne değişti?

Her yeni yıl yaklaşırken, her dinsel bayramlar öncesinde gerek basına servis edilen, gerekse kürsü konuşmalarında dillendirilen “iyi dilek” iletileri neden “hiç” değişmez? İnsanların “erince” kavuşmasının, “doymasının/ yaşamasının” önüne engellerin kalkmasında neden etken olmaz? Neden bu engelleri kaldıracaklarının sözünü verenler çaba harcamak yerine biraz daha “sus”, biraz daha “bekle”, biraz daha “şükret”, biraz daha “dişini sık” öğütleri vermekten uzak durmaz?

Özel günlerde “iyi dileklerde” bulunmaktan başka yaptıkları da yok! Değişmiyor, değiştirilemiyor!

***

“Bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyması, onun duygularını, düşüncelerini doğru anlaması” olarak tanımlanıyor ya “duygudaşlık” ya da “empati”, denenme gereği duyuluyor mu? En azından herkes sorulduğunda “insan” olduğunu söylüyor; insan olmak anlamak, paylaşmak değil mi? Birkaç gün önce belirlenen asgari ücretle, açıklanan aralık ayı enflasyonuyla birlikte olası düzeyi ortaya çıkan emekli aylığıyla ülke nüfusunun yaklaşık yüzde yetmişinin etkileneceği ileri sürülüyor!

Bu, seksen milyonluk nüfusun elli milyonunun saptanmış ya da saptanacak olan asgari ücretle emekli aylığını “geçinebilmeleri” için “hak” kazanmış sayılan yurttaşlar anlamına geliyor! “Duygudaşlığı” bunun neresinde görebilirsiniz? “Kendini karşındaki insanın yerine koyma” olgusunun neresine koyabilirsiniz?

***

“2025 yılının barış, erinç, gönenç getirmesini dilerim” dendi biliyorsunuz, geçmiş yıllarda olduğu gibi! “Barış, erinç, gönenç” çabalamadan, emek vermeden gerçekleşebilecek “dilemekle” olabilecekmiş gibi yıllardır yinelenen aldatmayla yaşam daha da zorlaştırıldı! “Dileği” kim/ nasıl gerçekleştirecek? Bu zorlukların nedeni, başta “dilekle” yurttaşları oyalayanlar! Kendi “özel yaşamlarına” katkı sağlayacak, kendi “özel kimliklerini” öne çıkaracak kararlardan ödün vermezken, yurttaşın erincini/ gönencini görmekten uzaktalar!

Soruyorum; bu zamana değin dillendirdiğiniz hangi “dileği” gerçekleştirdiniz, hangi iyileştirmeyi yerine getirdiniz de yeni yılla dinsel günler öncesinde “dilek” tutmanızı yinelemekten uzak durmuyorsunuz? “İyi dileklerde” bulunmayı sürdürüyorsunuz?

***

Öyle uzun yıllar öncesine gitmeye gerek yok! Geçtiğimiz yıl, yeni yıl için servis edilen kutlamalarda da aynı “dilekler” vardı! Bir yıl geçti aradan… Yılın mevsimleri, ayları, günleri geçti! Her geçen mevsim, her biten ay, her yaklaşan gün bir öncesini arattı! İnsanlar daha az doyabildi, daha az gülebildi, daha az sevinebildi… Hep “daha az”! Geçtiğimiz yılın bu döneminde kaç ekmek alabiliyordu yurttaş, kaç çocuğu sevindirebiliyordu, kaç sevdiğine ulaşabiliyordu, kaç gereksinmesini karşılayabiliyordu, kaç? Ya şimdi?

Oysa “iyi dilekler” uçuşmuştu gökyüzünde… Kim güçlüyse, kim bilindik/ tanındıksa, kim yurttaşın yazgısını belirleme özgürlüğünü elinde bulunduruyorsa gazetelerde tam sayfa “iyi dilekli adlarını” duyuruyorlardı ya; sonuç, “daha az” doymak, “daha az” yaşamak, “daha az” gülebilmek…

***

“İyi dilekler” değişmedi, ancak insanların yaşamı değişti! Çünkü kötü yönetiliyoruz! Çünkü “iyi dilekler” bir kendilerine yaradı, bir kendi çevrelerini oluşturan dar çember içerisine hapsedildi! Kendi “doymaz” şatafatlarından ödün vermek yerine, yanlışlarından/ beceriksizliklerinden/ kibirlerinden kaynaklanan tüm olumsuz gelişmeleri nüfusun büyük katmanına, emekçisine, emeklisine, dar gelirli esnafına, çiftçisine, düşünen/ sorgulayan yurttaşına ödetmeyi yeğlediler! En düşündürücü yanı da, tüm bunları “ilke” saymayı benimsediler! 050125

 

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER