“Güçsüzlük” ortamında, “korku”ya “umut”la sarılarak, yaratılan “Yüce” kavramından ne olur? Nereye götürür?
Kuşkusuz “giz” ve “gizlilik”ler olur en başta. “Giz” kaynağı aranır. “Giz” kaynağı bulunamadıkça kutsiyetler doğar. “İnanç” kavramı doğar, gelişir, nedeni bilinmeden.
“Kaygı”lar olur, korkular büyür… İnanç düşünceyi ve “neden” aramayı sindirir. Karanlıktan (cehaletten) beslenmeye başlar inanç. Cehalet “feraset” kaynağı görülmeye başlar.
“Bilgi” sağlanmaya çalışılır. Kapanmış aydınlanma kapıları engeldir bilgiye, gerçeğe ulaşmaya… “Yüce’nin işine karışılmaz”dır zira inancı besleyen temel ilke.
“Sığınak” aranır korkudan korunmaya… “Korku” sığınak olur, güçsüzlüğe çare… Sığınan “korkan” sığınılan korkutan.
Kurtarıcı aranır. Aranan kurtarıcının tüm yolları “güçsüz” bırakana ve “korkutana” çıkar. Ve sonuçta güçsüzlük” ortamında. Korkutan “umut” olur çıkar. İtaat, biat, sadakat tek onadır “
Yardım eli aranır. Biat, itaat, sadakat eli tek’leşince “yardım” isteme mercii de tekleşir.
*
Ortam bu olunca “aracı” önem kazanır. “Giz”lerin, kaygıların, korkuların ve bunlara bağlanan umutların çeşidine, büyüklüğüne ve yüklenen kutsiyetine göre vazgeçilmez olur “aracı”.
İşte böyle bir ortamda “ilgi çekebilen” birinin şöyle dediğini düşünün:
“Gelin bana… Aradığınız bende! Ben istediğinizi sağlayabilirim!
Kutsiyetlere dair bilgi bende! Güçsüzlüğünüze çare bende! Sığınak, ihtiyaçlarınıza dair yardım…. Her ne gerekliyse sizlere, bende var!… Yeter ki bana güvenin, boyun eğin, benim dediklerimi eksiksiz yerine getirin…” “Benden olun beslenin!”
“Amma!… Bunun tersine yönelirseniz başınıza geleceklerden sizi kimse kurtaramaz!”
*
İşte bu son cümledir “güçsüzleri daha güçsüz kılan, ilan edine sığınağa koşturan:
SONUÇ…
Korkuyu sığınak belleyip umut büyütmenin sürükleyeceği akibet, özellikle korkutulan toplumlar açısından hangi felaketleri getirecekse o olur! Korkutan yücelir, korkutulan ezilir. Bir süre sonra da korkutulan, güçsüzlüğüne çareyi, korkutanın yanında yer almakta bulur.
*
ÇARE Mİ NEDİR?
ÇARE: Korkuyu sığınak belleyip umut büyütmek değil, cesareti kurtuluşa umut bellemektir.