Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Zeki Sarıhan

Grant Kartal Hotel yangınının hatırlattığı; Bir denetim olayı  

Bolu Kartalkaya Grand Kartal Otel’de geçtiğimiz hafta bir gece yarısı korkunç bir şey oldu. Mu7tfaakıtan çıkan yangın kısa sürede oteli sardı. Çoğu çocuklarıyla birlikte çocuk ve onlara karne tatilinde eşlik eden yetişkinler olmak üzere 78 kişi ya yanarak, dumjandan boğularak ya da can havliyle pencereden atladığı için can verdi.

Türkiye devleti beklenen kurumsallaşmayı yapamadığı için ülke kısa yoldan zengin olmak isteyenlerin ay oynattığı bir ülke olmaktan kurtulamadı.

Günlerdir suçluların telaşıyla kendilerini gizlemeye çalışan ve suçu başkalarının üzerine atmak isteyen yetkililerin demeçlerini ibretle izliyoruz. Maden facialarında da aynı filmi seyretmiştik. Bazılarının eli uzundur. Hem haksız servet edinirler hem de devlette hatırlı adamları olduğundan ya ceza almadan kurtulurlar ya da göstermelik ufak cezalar alarak sureti haktan görünmeye devam ederler. Otel yangınında da aynı şeylerin olmasını bekleyebiliriz.

Kapitalizmin hüküm sürdüğü düzenlerde parası, projesi, elemanı olan herkes iş kurabilir. Bunun kurallara uygun olabilmesi için ilgili kurumlar tarafından denetlenmesi şarttır. Kimse malına istediği fiyatı koyamaz, karaborsa yapamaz, sağlık koşullarına uymadan kimseyi çalıştıramaz ve kimse can güvenliğini sağlayan önlemleri almadan otel açamaz ve işletemez.

Grand Kartal Otel’deki yangın, denetimsizlik rezaletini ortaya koyan ibret verici bir olaydır.

BİR İŞÇİNİN RİCASI

Bu denetimsizlik olayı, bana 49 yıl önce tanığı olduğum bir olayı hatırlattı.

İnebolu Ortaokulunda öğretmendim. Altı bin nüfuslu bu şirin kasabada 20 kadar kereste atölyesi faaliyet halindeydi. Kasabadaki işçilerin hemen hepsini buralarda çalışan işçiler meydana getiriyordu.

Bu atölyelerin birinde çalışan Ahmet adlı genç bir arkadaş bana gelerek bir ricada bulundu: “İş müfettişi gelmiş. Atölyeleri denetliyormuş. Birçok sorunumuz var. Çoğumuz sigortasız çalıştırılıyoruz. Müfettişle görüşsen, bizi de dinlemesini istesen iyi olur” dedi.

“Siz kendiniz anlatın, daha etkili olmaz mı?” dedim.

“Bizi dinlemez. Zaten patronlar müfettiş gelince sigortasız çalıştırdıklarını o gün evlerine gönderiyorlar. Müfettiş sizi dinler” diye cevap verdi.

Öğretmenliğin yalnız sınıfta ders vermek olmadığını bildiğim için müfettişle görüşmeyi kabul ettim.  Ancak nerde ve nasıl görüşecektim?

MÜFETTİŞ BAŞINDAN SAVIYOR!

Denetimin sonuçlandığı akşam, iş müfettişinin şehir Kulübü lokantasında yemek yediğini haber verdiler. Gittim, tek başına yemek yiyen müfettişi bulmam zor olmadı. Kendimi tanıttım ve işçilerin işyerleriyle ilgili bazı şikâyetleri olduğunu, kendilerini kabul ederse anlatacaklarının bulunduğunu söyledim.

Hiçbir yakınlık göstermedi. Yüzünde bir yakınlık anlatan bir ifade de belirmedi. Eğildi, çorabının içine sokmuş olduğu bazı küçük kâğıtlar çıkardı.

“Ben gerekli notlarımı aldım” diyerek beni başından savdı. Yapabileceğim başka bir şey yoktu! Yanından hayal kırıklığı ile ayrıldım ve durumu, Yakınlarda kurulmuş İnebolu İşçi Derneği başkanı Ahmet’e aktardım.

Kereste atölyelerinde sigortasız işçi çalıştırma ve öteki sorunlar devam etti.

“Denetleme”, “iş müfettişi” sözlerinin geçtiği her seferinde bu olayı hatırlarım.

Aradan geçen bunca zaman içinde teknoloji çok gelişti. Üretimde ve iş hayatında yenilikler, bunlara uygun yasa ve yönetmelikler yapıldı. Yangın riski bulunan, ahşaptan yapılmış pahalı bir tatil otelinde her türlü güvenlik önleminin alındığı sanılırdı.

Ne gezer!

Ne sermayenin aç gözlülüğü değişmiş ne yönetim makamlarının onlara kol kanat germesi… Yüzü kızarıp istifa eden sorumlu bile yok!

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER