Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Selma Erdal

Değişim, dönüşüm 

Antik çağlardan beri hep birileri “demokrasi” kavramının tanımını yapmıştır, ama bir türlü gelişmesini tamamlayamayan ülkelerin irileri, üstelik de tanımın en başına “ileri” nitelemesini koyarak öyle tanımlar yapmışlar ki bütün dünya bir yana, Miletos Okulu’ndan gelip, geçen onca usta ruhlar aleminden bu olup bitene şaşar. Üstelik de biz nasıl olur da böyle kuram ileri süremedik, nasıl olur da böyle bir kavramsal çerçeve belirleyemedik diye saçını, başını yolar. Çünkü onlar dünyaya erken gelmiştir, 21. yüzyılda yaşamadıkları için “ileri” demokrasi kavramıyla tanışamamıştır. Oysa okul yönetimi; maaşlarını Okyanus ötesinde yaşayan malum zatın, malum bankasına yatırdığı için görevden el çektirilip, yıllardır “silahlı terör örgütü üyesi” olmadıklarını kanıtlamak için savaşım veren gencecik öğretmenler bu kavramı çok iyi biliyorlar. Yalnızca öğretmenler mi?  Hekimler, polisler, ev kadınları…

Ve sizler de…

Onlarla tanışmak, onların yaşadıklarına tanık olmak isterseniz, yazıverin iki satır “eleştirel” bir yazı ya da paylaşıverin sanal ortamda “eleştirel” bir sözcük; kraldan çok kralcılar açıversinler yolunuzu adalet, hak, hukuk arayanların bekleştiği yapıların kapılarına doğru…

Ki umudunu yitirip tiroit, şeker, tansiyon hastası olanlarla mı tanışmak istersiniz yoksa geleceğe yönelik umudunu yitirmiş ve “atıl bırakılmış” üstelik de beş kuruş geliri olmayan gencecik öğretmenlerle tanışmak mı istersiniz?

Kuşkusuz Anayasamıza göre “ifade özgürlüğü” bağlamında yazdığı yazılarla “eleştirel” düşüncelerini açıkladığı için hesap verenler mi istersiniz?

Seç, beğen al; hepsi bu kocaman yapıların kapılarında, demokrasi kavramının sunduğu değerler bağlamında, HUKUK efendinin güzeller, güzeli kızı ADALET hanımdan şefkat bekliyor. Ama ADALET hanım da kadın cinayetlerine kurban gitmiş olmalı ki kimse onu oralarda bulamıyor, göremiyor. Üstelik o HUKUK efendi hazretleri de nasıl ki ADALET hanım kör, sağır ve dilsiz kalmışsa, işte tam da onun gibi kör, sağır, dilsiz “uysal teba” istiyor.

Ama ne oluyor?

İstemekle olmuyor. Silah geri tepiyor.

Çünkü… Elinde feneriyle ADALET arayan Sinoplu Diyojen gibi… Daha önce Atatürk ilke ve Devrimlerinin bu ulusa armağan ettiği yurttaşlık haklarına önem vermeyip, küçümseyenler, eleştirenler; neleri yitirdiklerinin ayırdına “ancak” varıyor. Dünya görüşleri, değer yargıları hızla değişiyor ve onlar yıllardır ayrıştırıldıkları, uzak durdukları Atatürkçü, Ulusalcı yurttaşlara yakın durmaya, yaklaşmaya başlıyor.

Bu ülkenin kurucu önderi Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK; Osmanlı’nın hor gördüğü Türk ırkına altın tabakta yurttaşlık haklarını sundu, saygınlık kazandırdı, Cumhuriyetin değerlerini özümsetti. Ama pek çoğu bunları anlayamadı, bu değerlerini içselleştiremedi. Gün geldi bir zamanlar” beraber yürüyenler aynı yollarda” düşman kardeşler olunca… Mahkeme kapılarında bekleşirken onlar gerçekleri anladı. Aralarında yaşananlar sonrasında “yenik” düşürülenler; Laiklik, demokrasi ne kadar da önemliymiş ne kadar çok değer kazandırmış meğer bize Kemal ATATÜRK, ancak bugün anlayabiliyoruz onu demeye başladılar. Kuşkusuz bu değişim, dönüşüm; çok ama çok önemli bir gelişmedir. Bizden öncekilerin de dediği gibi; bir musibet, bin nasihatten iyidir. Kavramları, değerleri; elindeki yetke bağlamında istediği kadar “bana göre, bence” diye tanımlarsa tanımlasın egemenler, nasıl ki Matematikte “doğru” tek ise, evrensel değerler bağlamında Demokrasi, Hak, Hukuk, Adalet kavramları için de doğru tekdir. Her ne kadar birileri halka sürekli etse de tekdir, halk sonunda “doğru” olanı buluyor, demokrasi kavramının erdemlerini öğreniyor. Öğreniyor öğrenmesine de ülkede ne varsa; kimlik, kişilik, kurum, kuruluş ne yazık ki her şey derinden örseleniyor.

Yeniden başlamak ya da başlayabilmek; kim bilir ne deni zor olacak?

 

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER