Parti ‘üzerine’

Parti ‘üzerine’

ABONE OL
23 Ağustos 2024 17:59
Parti ‘üzerine’
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Habip Hamza ERDEM

Tarafgirlik üzerine yazı dizimizde, Simon Weil’in ‘siyasal partilerin kökü kazınmalıdır’ [Note sur la suppression générale des partis politiques] tezine gönderme yapmıştık.

Hem amansız bir ‘tarafgir’ olacaksınız ama aynı zamanda ‘parti’lerin kökü kazınmalıdır diyeceksiniz.

Bir çelişki ya da doğrudan bir ‘paradox’ mu söz konusudur?

Şimdi önce, pek iyi anlaşılmadığını düşündüğümüz, felsefedeki ‘kendinde’ (en soi) ve ‘kendi için’ (pour soi) ayırımına değinmemiz gerekmektedir.

Buradaki ‘kendi için’ olmak, bencillik ya da keseri hep kendisi için kullanmak demek değildir.

Tersine, kabaca, ‘kendisini bulmak’ ya da dediğimiz gibi ‘adam olmak’ demektir.

Yani ‘Görev’li iken(yani, üstelenilen fonksiyon, yükümlendiği  ya da bir hizmete girmiş olsa) bile insanlık ‘ödev’lerini unutmamak, bu ‘ödev’lerinden yana olmak demektir.

Hatta bu ‘ödev’leri ‘görev’ini aksatmak pahasına bile savunmak demektir.

Bugünkü Türkiye koşullarında, bir ‘Cumhuriyet Savcısı’nın, tayin, tehdit ve rüşvet karşılığında ‘hukukun üstünlüğü’nden ödün vermemesi ve ya da yargıçların, denildiği üzere ‘kişisel kanaati’lerini kullanırken, bunu ‘evrensel insan hakları’ bağlamının dışına çıkmadan kullanması demektir.

Sözü ‘partizan’lık ya da genel olarak ‘parti disiplini’ne getirecek olursak, öncelikle şu ‘Parti’ denilen ‘şey’in ne olduğuna yakından bakmamız gerekmektedir.

Ortalıkta ‘siyaset bilimci’ olarak dolananlar, eminim ki, parti ya da partililer ‘üzerine’ yaptıkları değerlendirme, yorum ya da ‘kuram’larda, bu ‘sözde bilim’in gerçek ‘nesne’sinin ‘ne’ olduğunu hiç akıllarına getirmemektedirler.

Öncelikle Türkiye’deki ‘siyasal parti’ anlayışı ile Avrupa’da, Amerika anakarasında, Afrika ya da İslam ülkelerindeki ‘anlayış’ arasında derin bir ‘ayırım’ olduğunun altını çizelim.

Sonra İngiliz ya da daha genel olarak ‘anglo-sakson’ yaklaşım ile Avrupa anakarasındaki, örneğin Fransız Devrimi’ndeki ‘parti’ anlayışı arasında da derin bir ayırım vardır.

Hatta Fransız Devrimi’nin, üçüncü aşaması olan (1789-1830-1848) ve Avrupa Devrimi olarak bilinen dönemde, örneğin Avrupa üzerinde, yine yanlış bir biçimde Türkçe’ye çevrilmiş olan ‘hayalet’ (fantôme) gibi değil ama yazarının demek istediği biçimde bir bir ‘gök kuşağı’, bir ‘tayf’ ya da gök cisimlerinden kaynaklanan bir ‘korku’ anlamındaki (spectre) ‘düşünce akımı’ henüz bir ‘siyasal parti’ olmamışken, ‘Bildirgesi’ Komünist Parti bildirgesi olarak yayınlanmıştı.

Yani henüz ortada bir ‘Parti’ yokken, ‘korkusu’ tüm Avrupa ve hatta dünya genelini sarmış bulunmakta idi.

Eğer bir karşılaştırma yapılacak olursa, ‘politik’ arenada, dindeki ‘mezhep’ (secte) ya da tarikat ayrılığı gibi bir ayrılığa karşılık geliyor denilebilir.

Nitekim Fransız Devrimi’nin başlangıcında, sonradan ‘sağ’/’sol’ olarak ayrılacak olan bu görüş ayrılıkları, önce Kulüp (Club) olarak ‘özgür tartışma’ ortamlarında biçimlenmekte idiler.

Örgütlenme’ daha sonraki aşamalarda söz konusu olacaktır.

Ancak ‘örgütlenme’ ile birlikte, siyasal partiler, Simon Weil’e göre

–    Ortak bir ‘tutku’ yaratma makinası

–    Üyelerin görüşleri üzerine bir baskı aracı

–    Ve büyümek, iktidar olmak ve giderek toplumun tümünü kapsamak ‘amacı’ (fin) güden bir ‘heyûla’ olabileceklerdir.

Sondan başlanacak olursa, ‘amaç/araç’ ilişkisinin her an bozulabileceği bir ‘düzenek’ olmaktadır.

Oysa ileride açacağımız üzere, ‘örgütlenme’ ile ‘birlik olma’ (Réunion) arasında da çok büyük farklıkların olduğu söylenebilecektir.

Başa dönecek olursak, ‘ödev’ bilinci olmayan kitleleri ‘görev’ adamı yapmaya çalışmak, amaç/araç dengesini bozup, ‘aracın hizmetine’ girmiş olmayı da beraberinde getirecektir.

O zıpçıktı generalin, ‘milletin hizmetkârı’ olmaya geldik demesi gibi…

Aslında ‘herif’ nereden gelip nereye gittiğinin ayırdında bile değil.

Bir ülkenin ‘genaral’i böyle iken, sözde ‘siyasal sorumluk’ sahibi parti liderlerinin ‘akıllarının başlarında’ olduğu söylenebilir mi?

Göreceğiz.

(Sürecek)

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP