Karmakarışık Duygular
Ülkede yaşanan sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel yangınlar yetmezmiş gibi, bir de orman yangınları... Henüz yangınlar küllenmeden, sel felaketleri... Önü alındı denilen küresel salgının yeniden yükselişe geçen ivmesi...
Haber programlarından daha çok, magazin programlarında yangın konu ediliyor. Çünkü orman yangınları; Akdeniz ve Ege kıyılarında ve ünlüler, varsıllar, dizi oyuncuları, şarkıcılar da o kıyılarda dinlence günlerinde...
Durum böyle olunca...
Yangını da magazine malzeme ettiler ya, bu kadarına pes.
Yıl boyunca aptal tv dizilerinden para kazananlar tam Ege ve Akdeniz kıyılarında paraları yiyeceklerken, hangi hain ellerden çıktığı belirsiz orman yangınlarında rol kapmak için hemen kendilerini attılar ortaya, kameraların önüne...
Magazin programlarında artiz, şarkıcı taifesi sanki gönüllü itfaiye eri...
Ülkenin kıvancı ve güvencesi Türk Hava Kurumu'nu bitirenler yüzünden ortalık kaldı magazin soytarılarına onların her biri oldu kahraman...
Ne yazık ki ormanlarımız, doğal kaynaklarımız, ulusal servetimiz yandı, bitti kül oldu.
Ve tartışmalar...
Yangın neden çıktı?
Küresel ısınmanın etkisi mi?
Hain yüreklerin, ellerin çaktığı kibrit mi?
Çıkan ilk kıvılcımı yayan rüzgarın marifeti mi?
Tartışmaların ardından "PKK orman yakıyor" içerikli açıklamalar yapılıyor. CHP'yi ele geçiren Kürtler "bize iftira" atılıyor diye havalara zıplıyor.
Durum böyle olunca...
Aralarında organik ya da in-organik bağ var mıdır, yok mudur soruları akıllarda uçuşuyor.
Acaba PKK dış mihrakların yanı sıra, iç mihraklar bağlamında kimlerin korumasında, kollamasında?
HDP ile adı anılırken, bir de HDP'yi "demokratik çerçevede ve de masumane duygu ve düşüncelerle" savunan Mİllet İttifakı'nın da "dolaylı" koruması altında mı?
Kafalar karışık; kimler, kimlerle küs ya da barışık, hiç belli değil.
Tam tamına at izi ile it izinin birbirine karıştığı günlerdeyiz.
Ve ne yazık ki geçmişten hiç ders almadı şu "aslan" sosyal demokratlar... 90'lı yıllarda SHP'nin içlerinde absorbe ettikleri HADEP'liler yüzünden yaşanan kayıplar ya umurlarında değil ya da unuttular bu yanılgılarını... Sanki Tarih, Moda gibi sosyal demokratların yanılgıları da tekrardan ibaret; son yıllarda HDP'lilerle cilveleşmelerine bakılırsa, Atatürk'ün kurduğu partinin sonu iyicesine karanlık. Sonuç olarak yaşanan olumsuzluklar nedeniyle yalnızca yürekler değil, gelecek de karanlık.
Bunca karanlık yetmezmiş gibi... Orman yangınlarının, yaktığı yürek yangınları da henüz sönmeden... Sel suları Karadeniz'i bastı. Geçmiş olsun Kastamonu; neredeyse bir ilçeni sel suları yuttu. Halkının neredeyse dörtte birini Ölüm Meleği kollarında uyuttu. Acımız büyük, ama öfkemiz de...
Çünkü...
Dere yataklarına yapılaşma 70'lerin sonuna doğru, ülkenin her bölgesinde, üstelik de devlet eliyle yaygınlaştırıldı. Doğduğum kent Bursa'da Uludağ'dan, kente inen 7 adet dere vardı. 70'lerden beri bu derelerin yataklarına konutlar yapıldı. Örneğin; emekli olduğum kurum İller Bankası (ki alt yapı hizmetleri sunar belediyelere) dere yatağı üzerine konuşlandırılmıştı 1979 yılında... Ve Bursa'nın ünlü Gökdere olarak bilinen akarsuyunun yatağının iki yanında DSİ lojmanları, sosyal tesisleri yapılmıştı ve her selli yağmurda, konutlar zarar görürdü. Hani denir ya balık baştan kokar. Devlet yaparsa; halk da onun izinden gider. Yerleşmelere imar izni veren kim? Elbette genel ve yerel yönetimler... Dolayısıyla suçluları nerede aramamız gerektiğini biliyoruz. Ama siyasal çıkarlar uğruna ne yazık ki kısa dönemli çıkarların peşinde koşanlar bu yanlışlıkları yapıyor, GSMH kaybına ve en önemlisi de can kayıplarına neden oluyorlar. Ve daha sonra halkın yüzüne baka, baka üstelik de hiç utanmadan, vicdan azabı duymadan "Cenab-ı Allah, mukadderat, kader" masalları anlatıyorlar.
Ne acıdır ki bizler de şu güzelim ülkede karmakarışık duygular içinde yürüyoruz bilinmez bir geleceğe...
14 Ağustos 2021