Pencere vergisi
Bu ara durmadan yapılandırma yapıp yapıp ödeyemeyenler grubundan olunca, merak ettim “şu vergi nereden geldi?”Diye.
Bu yazım benim gibi, meraklılar grubuna gelsin…
Sene 1993, mesleğe yeni başladığım dönem, malum “namuslu vatandaş vergisini ödeyendir” zihniyetinden yetişen bir neslin çocuğuyum.
Şimdi düşünüyorum da, namussuz olmaya razı geleceğim hiç aklıma gelmezdi.
O dönemde, yine her bir şeyden vergi alırlardı. Şimdiki gibi…
O dönemde toyluk da var serde, ödüm kopardı devletten, icradan hal böyle olunca adım atsam ararım ya reklamcımı, ya muhasebecimi “aman haa şunun vergisini de ödeyelim, bunun vergisini de” diye hatırlatmalar yapardım, gerçi o vakit kazanıyormuşuz ki bu vergiler ödendi.
Bez afiş mi asılacak öde vergisini, broşür mü dağıtılacak öde vergisini, derken…
Bir gün muhasebecim “sen ne yapıyorsun, bunların vergisini kimse ödemiyor, kendini belediyeye tanıttın, bir gün ödeyemezsen görürsün demiştir” Kulağı çınlasın, dediği de oldu.
Artık, devlet, hükümet, belediye işbirliği ile namussuz vatandaş oldum.Var olsunlar, sağ olsunlar!
Ve bu nedenle, hayatımızı kâbusa çeviren vergilerin tarihini azda olsa araştırmak istedim.
Vergi mevzusu taa milattan öncesine dayanıyor. Valla eski uygarlığın yatacak yeri yok size söyleyeyim. Bari parayı bulmayaydınız iyiydi. Şimdi, o kâğıt parçası yüzünden birbirimizi yiyoruz.
Bu arada, her dönem gözü açıklar var elbette ki devletler vergi koydukça, açık gözler, onunda yöntemini bulup ödememek için türlü yaratıcı fikirler üretmiş, olan bizim gibi saftiriklere olmuş/oluyor, her dönem olduğu gibi…
Mesala; İngiltere, Fransa, İspanya ‘da 17.yüzyılda başlayan, nerdeyse 20.yüzyıla kadar uygulanan bir “pencere vergisi” çıkmış.
Mantık şu; bir ailenin zenginliği evin ya da iş yerinin penceresi ne kadar çoksa onunla belli olurmuş. Anlayacağınız pencere sayınız kadar devlete vergi ödüyorsunuz.
E..halk ne yapmış? “Sen bana bunu mu yapıyorsun?” Diyerek, fazla gördüğü pencerelerini kapatarak, vergisini en az ödemiş.
Bugün bile İngiltere ve Fransa’ da pencerelerinin bir bölümü kapalı eski evlere rastlamak mümkünmüş.
Düşük vergi her zaman çekiciydi. Pek çok liman ve şehir,düşük vergi uygulayarak tüccarları çekmeye çalışmıştı;hatta Ortaçağ’da ticaret yolları üzerindeki kentler, sadece panayır zamanın da vergiyi düşürmeyi adet etmişlerdi.Ancak bir ülkeye vergi cenneti diyebilmek için oluşan gerekli koşullar,ilk defa 1920’ ler de bir araya gelmiş.
Bütün dünyaya ilham veren ilk örnek İsviçre’de olmuş.
Örneğin 18.yüzyılda Fransız düşünür Voltaire okurlarına şu tavsiyede bulunmuş “İsviçreli bir bankerin pencereden atladığını görürseniz hemen sizde peşinden atlayın. Paranın nerede olduğunu onlardan iyi bilen yoktur.”
İsviçre’yi iki dünya savaşı arasında “vergi cenneti” haline çeviren de bankacılık geleneği olmuştu. Onu vergiden kaçmaya çalışan sermayeye “sığınacak bir liman” sunan Lüksemburg ve Liechtenstein izlemişti.
Hepimiz hatırlarız, zenginler, bürokratlar, iş insanları o yüzdendir ki sürekli İsviçre’ye para aktarımı yaparlardı ki hala devam eden süreç özellikle vur kaç politikası güden, adı saygın olan namuslular hala buralarda bir kasa kiralar ve bir bakmışsınız, hoop... Hep beraber kuş olup uçmuşlar.Gerçi şu dönemde bu işleri daha çok Arap Birliği devraldı.Şimdi artık Katar’a mı giderler,Sudan’a mı giderler,kısmet….
Ve Osmanlı dönemini merak ettiğimde karşıma bu vergiler çıktı;
Ağnam Resmi; Osmanlı da koyun, keçi gibi büyükbaş hayvanlarından alınan vergi
Aşar; köylünün tarım üretiminden kazancının %10 alınan vergi
Avarız; olağan üstü durumlardan dolayı gayrimüslimlerden dahi alına vergi. Şimdiki deprem vergisi
Ayni vergi; parasal olarak alınmayıp mal ve hizmetten alına vergi
Bac; pazarlardan, panayırlardan alınan vergi
Bennak resmi; toprak sahiplerinin birlikte yaşadığı erkek evlatlarını evlendirdiklerin de ödenen vergi
Cizye; Müslüman olmayanlara İslamiyet'i kabul etmeleri ya da cizye ödemeleri karşılığı hayatta kalmaları ya da savaşarak ölmeleri seçenekleri sunulurdu.
Enzal; sefere çıkan orduların ihtiyaçlarını karşılamak için alınan vergi
Haraç; gayrimüslim haklatan alınan vergi
İspenç; tarımla uğraşan Hıristiyanlar dan alına vergi
Lazbası vergisi; tütün işçilerinden alınan vergi
Pişkeş; kibarcası, hediye zorunlu hibe,asta verilen armağan
Salyane; o dönem de başkan olan,İstanbul’a gönderilen vergi
Sürsat; Avanız vergilerinden ayni verilen vergi
Tahrir; kayıt,deftere geçirme,kadostra için ödenen vergi
Zahire Baha Vergisi; sancak askerlerine ya da görevlilere verilen her türlü hayvan, yiyecek, içecek vergisi
Zekât; Zenginin, ihtiyaç sahiplerine ödediği vergi
Ancak, inanın Şuan ki devletimizin eline kimse su dökemez. Türkiye Cumhuriyetini araştırırken, vergi listesinin alt açılımlarını yapamadım, zira ne kadar kısaltsam da galiba üç dört sayfa daha yazı görürdünüz. Bakın şuan ki durumumuz;