Ben anladım sizi…   

Aslında bugün toplumun cinnetinden bahsedecektim. Lakin kuruma geldiğimde kapımın önündeki sokağın asfaltlarının sökülmesini görünce, “yahu… Neyin felsefesini yapacaksın, işte sana cinnetin nedeni” diyerek. Kendi şehrinin girdiği batağı çözemeyince, yanlış kararlar veren bir halkın bireyi olarak, “bırak toplumun cinnetini, sen önce kendi cinnetini anlat” dedim.

Evet,ben merkez ve yerel yönetimin ne yapmaya çalıştığını anladım , iyi de hepimizi alacak kapasitede bir akıl hastanesi daha inşa edilmedi.İşte bu sorun, nasıl çözülür onu hiç bilmiyorum….

Bugün gazetemin adı gibi Muhalefet günüm galiba…

Kimden umut etsek, neden umutlarımız hüsrana uğruyor?

Acaba, biz orta zekânın altında mıyız?

Neden, bir türlü doğru yöneticiyi seçemiyoruz?

Belki de biz, doğru yönetici tanımını bilmiyoruz?

Ne bileyim işte, kısacası salaklığımıza doymayalım…

Eski yerel yönetim vurgunu yaptı kaçtı gitti, merkez yönetim gibi…

Yaptığı her şey kötü müydü? Hayır… Elbette iyilikleri de oldu, ancak kötülük fazla olunca iyi yapılan işlerin bir anlamı olmaz.

Dedik ki “değişsin artık”. Siyasetin içinde olmayan halk ne yapar? Daha önceden denenmiş ve yapılmışları gözler ve der ki “ilçeyi toparladıysa, ili de toparlar.”Bu düz mantıktır. Bizde bunu yaptık. Denenmiş ve başarısını bir şekilde gördüğümüzü seçtik.

Ve iyi halt ettik…

Şimdi tek duyduğumuz “borç var.”

İyi de sevgili yerel yönetim, bu borcu bile bile girdiniz siz bu yola,sonradan çıkan bir durum değildi ki biz minnak insanlar bile bu borcu biliyorduk.

Şimdi ne oldu? Bence iş hepten çığrından çıktı.

Paranızın olmadığını söylüyorsunuz, asfaltı olan, ancak ciddi kanalizasyon sıkıntısı yaşayan mahallemin asfaltını söküp tekrar yapmaya başlıyorsunuz.

Biz sizden asfalt istemedik ki kışın kanalizasyon sorunu yüzünden su basan evlere çare bulmanızı istemiştik. Siz ne yapıyorsunuz asfaltla yolu daha yükseltip, artık su basmayan yerlere de su basılsın istiyorsunuz ki umarım yol yapımı sırasında kanalizasyon sorununu da halledersiniz. Umudum var mı? Artık yok…

Ben bir öğretmen olduğum kadar birde kurum işletmecisiyim ki minnak bir okulum var. Anlayacağınız küçük işletmeciyim, yahu bana bile zarar veriyorsunuz daha ne diyeyim.

Döndünüz, parasını ödediğim elimde, sizin çalıştığınız reklam firmasının sözleşmesini yaptığım tabelalarımı bir gün habersiz topladınız, ben elimdeki sözleşmeyle öylece kalakaldım. Mesele neymiş, reklam firmasıyla anlaşmayı bitirip yeni firmayla anlaşılmış, iyi de kardeşim burada benim suçum ne?

Yahu… “Para yok” diyerek ağaçları,çimleri,çiçekleri sulamıyorsunuz. Adana’nın sıcağında koca koca ağaçlar perişan,ilaçlama,aşılama,budama zaten hak getire….

Ya… Suriyelilerin açtığı dükkânlardaki tabelaların Arapça olmasına sesinizi soluğunuzun çıkmamasına ne denmeli?

Benim esnafım işsizlikten kan ağlarken, siz onlara her türlü izni verdiniz. Ancak 28 yıldır Seyhan ilçesinde yuva işleten bana üç,dört tane zobu gibi zabıtayı denetim için yolladınız.

Hayırdır!

Kim verdi bu yetkiyi size? Kimse öğretmedi mi derneklere ve eğitim kurumlara denetim yapamayacağınızı. Bizler Bakanlığın izniyle açılan kurumlarız, sizlerin değil ve ayrıca kimse benim kurumuma bu salgında tulumsuz, elini kolunu sallayarak giremez.

Biz zaten bakanlıktan denetleniyoruz, siz kendi sorumluluğunuzda olanlarla uğraşsanız ya…

Belediyede çalışan bir arkadaşım geldi ona da bunarlı anlattım ve “yazık oldu oylarımıza,

 Bu kadarını beklemiyordum” dediğim de “öyle deme çok yardımları var, salgında köy köy gezdiler” dedi, iyide bundan bizim niye haberimiz yok…

Demek ki benim başıma gelen kötü işler olsa da, iyi işler yapılıyor. Ancak siz medyayı doğru kullanmaz ve bunu doğru yaymazsanız, kavun değil ki koklayıp anlayalım. Nerede basın danışmanlarınız?

Ben sokaklarda bizim gibi gezen, halka inen, hoşgörülü belediye başkanına oy vermiştim.

Zamanında bana, çirkin davranan çalışanı köşemde yazınca bizzat telefonumu buldurup benden özür dileten belediye başkanına oy vermiştim.

Lakin o hadisede benden özür dileyen adam,zorla özür dilediği için bana bir şey yapamayıp kız kardeşimin fotoğraf sergisini kaldırtmıştı ki hala belediyeden alacağı var ve hala kız kardeşim, o yaşadığı olayı önüme pişirir pişirir getirir.O dönemde öyle sinirlenmişti ki bana, gidip başkanla konuşmam bile izin vermemişti.

Ben, siyasetten anlamam, hiç de sevmem bütün bu gözlemlerim, veryansınım bu ülkede yaşayan bir birey olarak pasif tepkim.

Ancak şunu anladım ki sizi yöneteni doğru seçmiş olsanız da, sizi yöneten, doğru insanlarla yola çıkmadıysa her şey saçma sapan oluyor.

Ve son söz. Merkez yönetime veryansın eden yerel yönetimler, muhalifler bir gün yönetime geçtiğinizde sizde onlar gibi oluyorsanız, hiçbirinizin birbirinizden farkı kalmıyor.

Dedim ya ben halkıyla iç içe olan başkanı seçmiştim…

Yine yanıldık, yine umutlarımız başka bahara kaldı.

“Biri cinnet mi?” dedi

Ülke insanı batmış, zam üstüne zam, vergi üstüne vergi, esnaf, işçi, emekli perişan,çevre-şehircilik planlaması permi perişan,doğa- hayvanlar yaşam savaşı veriyor,kadını-çocuğu-biçareyi korumadan yoksunuz, ama velakin bizim betonlarımız var çok şükür!

 Daha ne olsun!

Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!

Benzer Videolar