Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Oktay Erol

Kentlerde “sağlığa zararlı” çalışmalar/ 3

 

“Sigara paketlerinin kapaklarında “sigara sağlığa zararlı” tümcesinin önemsenmesi kadar, kentlerde kirliliğe neden olan yapılar da  “sağlığa zararlı” bulunabilir/ buna göre çözüm yolları geliştirilebilirse…”

Bu tümceyi kurarken; Adana’da, yeraltı su durumunun yüksel olması nedeniyle, çok sayıda yapının bodrum katlarını su bastığını, bu yapıların taşıma sistemlerinin zarar gördüğü konusunda bilgim olmadığı gibi, bugüne değin katıldığım birçok bilgi şöleni/ toplantıda da benzer açıklamalar duymamıştım!

Jeofizik Mühendisleri Adana Şube Başkanı İbrahim Aybirdi, su havzalarının yükselişe geçtiğini vurgularken şu tümceyi ileri sürüyor:

“Çatalan İçme Suyu Projesi’nin devreye girmesi ile diğer içme suyu kuyuları kapatıldı, bu da yeraltı su seviyesinde artış yaşanmasına neden oldu!”

***

Bizim okullarımız, üniversitelerimiz, bölgemizin varsıllıkları üzerinde katma değer oluşturacak fakültelerimiz var…

Salt Adana’da değil, yıllardır “üst ya da yöneten akıl” denenler bunlardan nasıl yararlandılar?

Örneğin ziraat mühendislerinden, inşaat mühendislerinden, jeoloji mühendislerinden, daha akla gelebilecek tüm “bölüm mezunlarından” ne yapması istendi, nerelerde konuşlandırıldı, nerelerde bilgisine gerek görüldü?

Biz oturup “Adana özelliklerinden dolayı pay alamıyor” diyelim de…

Ancak görev verilirken bu güne değin nelere bakıldı, kimler önemsendi, getirilenler hangi koşullara uymak zorundaydı, ya da kimin tanıdığı/ adamı olmak durumundaydı?

Yapılacak iş, yapılacak işin özelliği, yapılacak işin yararlılığı yerine; kimlere yakınlığı/ biat göstermesi önemliydi?

Bugün nerede olursa-olsun “kilit noktalarda” bulunan isimlerin “koruma” altında oluşu; “getirenler” değişse de “gelenlerin” değişmediği bilinirken neyin “değişeceğini” bekliyoruz ki?

Yaşanılır kentin oluşması için “kimlerin” uğraş vereceğini sanıyoruz ki?

Bugün yaşananlar; tüm bunların yerine getirilmediği gibi, Adanalının “hak etmediği” biçimde yaşam sürdüğünü ortaya koymakta!

Çarpık kentleşme, üniversite işsizleri, “rant” kapılarına açık yapılaşma, “biat/ anti-liyakat” anlayışıyla kadrolaşma…

***

Yazılanlar birilerinin canını acıtmış olsa da gerçek şu:

Yaşadığımız kentin imar düzenlemesinden tutun, denetim sisteminin işleyişine değin öyle karmaşık bir yapı var ki…

Daha, imara açılacak bölgenin “jeolojik yapısını” belirleme çalışmaları “zamanında” yapılma gereği duyulmadan; temeller atılmış, koca koca çukurlar açılıp bodrum yerleri belirlenmiş, ardından da “nerede” olduğu önemsenmeden yüksek yapılar dikilmiş…

Başkan Aybirdi, açıklamasında şu sözlere yer veriyor:

“Yeraltı su seviyesinin yüksek olması nedeniyle kentte inşa edilmiş çok sayıda binanın zeminlerinde su çıkışları gözlenmektedir. Yeraltı su seviyesinin yüksek olduğu alüvyon kökenli birimler, serbest akifer türlerine sahip. Bu türlerin en büyük beslenme kaynakları yağışlar. Son yıllarda yağışların etkisinin de artmasıyla birlikte su taşmaları kent yaşamını etkileyen önemli bir probleme dönüştü.”

Bu sorunun çözüm önerisi de şöyle:

“Kuyuları yeniden etkinleştirmeliyiz. Çatalan Barajı ikinci aşamada kalmalı, eksik kalan yerlerde devreye girmelidir. Jeofizik çalışmalar yapılarak yeraltı haritaları çıkarılmalıdır.”

***

Öncelikle “rant hırsını” bir yana bırakarak, tarımsal alanları imar geçirerek, çalışan/ verimli toprağı parselleyerek yapılan işin bir kazanç olmayıp, geleceğe verilen en büyük zarar olduğunun altını çizmek gerekiyor.

Beton yapılardan daha çok, eldekilerin restore edilerek/ yenileştirilerek yaşama kazandırılması, yapılacak olan için de tüm yeraltı çalışmalarının yapılmasının ardından gereksinime göre izin verilmeli.

Yer altı su kaynakları göz önünde durularak, özellikle kısa süreli sağanaklarda bile yaşananlar düşünülerek yapılaşmaya izin verilmelidir.

Bir kentin “sağlığa zarar” vermesini önleyecek çalışmalar ödünsüz yerine getirilmelidir.

Asıl sorun da “biat/ anti-liyakat” anlayışı kanımca…

070320

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Reklamı Geç