Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Oktay Erol

Dünya Emekçi Kadınlar Günü ardından…

 

Pazar günü Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle kutlamalar yapıldı.

Yurdun birçok bölgesinde yapılan kutlamaların bazılarının “engellenmek” istenmesi, üstelik bazılarında da “zor” kullanılması herkesi düşündürdü.

Sokakta, pazarda, mutfakta, markette yaşamın “tüm” dayatmalarına/ zorlamalarına karşı koymaları yetmezmiş gibi…

“İktidardan” muhalefete, yerel yönetimlerden sivil toplum örgütlerine, köşe yazarlarından sanatçılara, işe alandan/ işten atanlara değin “herkesten” kutlamalar yapıldı!

Kurumayan gözler yaşla soldu!

Kadınlar kurtuldu; öyle mi?

***

Kutlamanın yapıldığı, alanların kadınlarca doldurulduğu, yaşamın içinde “yine” kadınların mutsuz olmasına neden olan koşulların sürdüğü anlarda neler oldu, anımsayalım:

Yerel yönetimler sokakta kadınlara çiçek dağıttı,

Kadın basketbol severlerden ücret alınmadı,

Ünlü markalar fiyatlarını yarı-yarıya indirdi,

Bir haftalık ücretsiz mamografi,

Erkek solistler kadınlar için sahneye çıktı,

Tüm siyasetçiler “iyi dileklerde” bulundu,

“Kadınlar hak ettikleri yerde olacak” dendi…

Listeni istenildiğince uzatılması olası da, ne diyelim?

Bunları istemeyenin, gücü olup da yapmayanın canı çıksın!

***

Söylenenle/ yapılanları karşılaştırdığımızda ortaya çıkan şu:

Sistem, kendini “ayakta” tutabilmenin tüm yollarını “istediği gibi” kullanmayı/ uygulamayı “her zaman” başarıyor!

Yaşamın tüm “evresinde” kadının gördüğü şiddetin, kötü uygulamanın, mutsuzluğunun “nedeni” kendi değilmişçesine;

Yine kazanan sistem oluyor!

Yine “zorla” tükettiren sistem oluyor!

Yine bir “tören” zamanı kesitinde oyalayan sistem oluyor!

***

“İktidarın”, muhalefetin söylemi…

“İktidarın” kadına, sokağa verdikleri/ aldıkları…

Yerel yönetimler, o kentte bulunan sivil toplum kuruluşları “uyarıcı” olmak yerine, “oyalamayı” seçmeleri düşündürücü değil mi?

Bilmem kaç kişilik koro, bilmem kimlerle yapılan çalıştay, salonlarda yapılan toplantılar…

Kadınların, ya da toplumun “mutsuzluluğunun/ doyumsuzluğunun” böyle çözüleceğine inanmak…

Buna inanan var mı gerçekten?

***

Kadınları sevindirmek, toplumu mutlandırmak için düzenlenen ücretsiz maçlar, indirim yapan markalar, sahneye çıkan şarkıcılar…

Kadınlar, böylece anımsanmış/ taçlanmış mı sayıldı?

Sokaklarda şiddet görürken, pazarlarda ucuzluktan dolayı “sonu” beklerken, çalışan eşi işten kovulurken, üniversiteli çocuğu işsizlikten kurtulamamışken, mutfak masraflarına yetişemezken, ısınamazken, gülemezken, sevinemezken…

Çiçek, böcek, “iyi dilekler” sevindirecek, ya da sevindirmeli kadınları değil mi?

Bana kalırsa susmalılar, bana kalırsa “tüm” bunların nedeni olduklarından dolayı kendilerini sorgulamalılar, bana kalırsa “oyalama” yöntemlerinden uzak durmalılar, kadının kadınca yaşamasına engel olmamalılar…

Yok ki ötesi…

***

Pazar günü Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ydü…

Mahalle pazarında çocuğunun elinden tutarak değil, “sürükleyerek” götüren bir anne gördüm. Çocuğun ağıtı/ akan gözyaşı, annenin “alım gücü” yokluğuna bulanmıştı.

Belli ki çocuğun bir istediği, belli ki annenin alamayacağı/ alacak olsa diğer gereksinmelere gücünün yetmeyeceği söz konusuydu…

Bir yandan söyleniyordu, bir yandan elindeki poşetin ağırlığından dolayı zorlanıyordu, bir yandan alabileceği ürünlerin olduğu tezgahı arıyordu…

Bugün Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ydü…

Kadınlar yine yaşamın zorluklarını yaşamakta, yine sistem “oyalama” kazancını sürdürmekte…

Kadının çevresini önce işe alan, ardından işten atanlar “öyle” mutlu ki…

 

BAŞKAN KARALAR’A DUYURACAK…

Anakent belediye Başkanı Zeydan Karalar yaşananları gözlemleyemiyor kanımca…

Adanalı “neden” tedirgin, “neden” belirsizlik içerisinde acaba?

Sokakta karşılaştıklarımız, pazarda gördüklerimiz, il/ ilçe örgütlerinden tanıdıklarımız pek de hoşnut bir tablo çizmiyor…

“Beklediğimiz gibi değilmiş, diğerlerinden farkı yokmuş” diyenler haksız mı acaba?

Karşısına çıkamıyoruz, birimlerde sorunları çözemiyoruz, ulaşmakta zorlanıyoruz diyen diyene…

Sokağı, pazarı bir yana bırakalım; yerel seçim döneminde yanında olan, kullanabileceği olanağını ortaya koyan, etrafına “bakın, her çok güzel olacak” sözü veren kaç kişi tanımıyorum ki?

Şimdi bir çoğu boşlukta, bir yıldır esen tüm rüzgarların karşısında dik durmaya çalışsa da “gelinen” sonuçtan mutsuz, umutsuz, suskun…

Şunu düşünüyorum:

Başkan Karalar neyi yapmıyor, ya da neyi yapamıyor, neden partililer umutlarını bir sonraki seçime bıraktı, bunları danışacak/ duyuracak birileri olmalı yakınında…

Var da dinlenmiyor mu, yoksa var olması gereksinmiyor mu?

Böyle bir durum kime “zarar” vermez ki?

090320

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Reklamı Geç