Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Oktay Erol

Beslenen zehirleniyor!

 

Beslenmeden kaynaklı “zehirlenmeler” denildiğinde, ilk akla “mantar” gelir!

Genelde dağlarda, yüksel bölgelerde, kent kirliliğinden ırak yerlerde, katran ağaçlarının pürleri altında yetişen mantarlar salık verilir.

Aralarında “yenmemesi” gerekenler ayıklanarak sofrada yer bulur!

Ayıklanmanın savsaklanması, besin olarak tüketilmesi “zehirlenmeye” neden olur!

Mantarın, bölgenin bileni-tanıyanı aracılığıyla tüketilmesi gerektiği üzerinde durulur…

Bir de balığın “zehirlenmeye” neden olduğu duyulmuştu!

Zamansız, çeşitli bakterilerin oluşması sürecine bakılmaksızın, tüketmeye elverişli olup-olmadığı bilinmeden sofrada yer bulmasıyla “zehirlenmeye” yol açtığı ileri sürülür.

Son yıllarda tavuk etinden kaynaklanan birçok “zehirlenme” olayına da tanık olundu!

Bakterilerin, virüslerin, parazitlerin neden olduğu, bunların oluşturduğu toksinlerin “zehirlenmelerde” etken görev üstlendiği anlatıldı durdu…

Nasıl bir denetleme yöntemi uygulandı, “zehirlenmenin” önlenmesi için neler yapıldı, yurttaşın sağlıklı biçimde beslenmesi için ne gibi atılımlar bulunuldu; bilmiyoruz…

***

Üç yanı denizlerle çevrili, verimli topraklarla donanmış, her bölgesinin kendine özgü varsıllığı bulunan yurdumuzda herkes “sütten dili yanıp, yoğurdu üfleyen” gibi şaşkın!

Fırından ekmek alıyorsunuz “kepek ekmek” boyalı çıkıyor!

Marketten su alıyorsunuz mikroplu çıkıyor!

Kola alıyorsunuz çamurlu çıkıyor!

Kasaptan et sucuğu alıyorsunuz “farklı katkılar” ortay çıkıyor!

Toz biber alıyorsunuz, kiremit tozu çıkıyor!

Tereyağından patates püresi, baldan glikoz, zeytinyağından normal yağ, peynirden bozulmuş parçalar çıkıyor…

Tüm bunların neden olduğu rahatsızlıklardan dolayı başı ağrıyanlar, midesi bozulanlar, ishal olanlar, ayakta duracak durumu olmayanlar, sağlık sorunları yaşayanlar hastanelere, sağlık ocaklarına koşuyor…

Sütteki suyu, pirinçteki taşı geçtik!

***

Bunlara, son bir haftada iki zehirlenme olayı daha katıldı!

Son yıllarda uzmanların tüketilmesini istedikleri ürünlerin başında gelen “nar”, pazarda kendine özgü bir alan oluşturdu…

Önceleri, özellikle yüksek-serin doğal ortamda yetiştirilen nar, günümüzde kent içerisinde bile yer buldu! Evlerin bahçelerinde ekiliyor, meyvelerinden yararlanılıyor…

Bir gün, biri çıkıpta “nar zehirlemesi” diye bir şey söylemiş olsaydı kızacak olanların başında gelirdim sanırım!

Ama öyle değilmiş!

Nar da zehirlermiş!

Yarım yüzyılı aşkın yaşamımda, böyle bir şey duymamış olmam, bundan sonrası için de “duymayacağım” anlamı taşımamalıymış!

Altı kişilik aile, yol kıyısındaki satıcıdan aldıkları narı tüketmelerinin ardından sağlık sorunları yaşıyorlar. Hastaneye kaldırılıyorlar. Ailenin dört yaşındaki kızları yaşamlarını yitiriyor…

Demek ki nardan ölünürmüş!

***

Tüm sağlık uzmanları aşırı yağlanmalar gündeme geldiğinde “sofranızda yeşillik bulunuyor mu” diye soruyor!

Tere, maydanoz, roka…

Ispanak için “daha” çoğunu söylüyorlar; salatada, yemekte, börekte tüketilmesi gerektiğini belirtiyorlar!

Anakent İstanbul’da, “ıspanak zehirlenmesinden” dolayı çok sayıda hastanın hastanelere başvurduğu duyuldu!

Yıllarca roman karakteri Temel Reis’ten “enerji kaynağı” olarak duyduğumuz “ıspanak”, nasıl “zehirlenme” listesinin içerisinde yer buldu ki?

İlk bulgular, patlıcangillerden bazı yabancı otların neden olduğu yönünde…

Patlıcangillerden olan yabancı otlar ıspanağa karışmış, bunlar tıpta çok alanda kullanılan atropin ile scopalamin içeriyormuş, ancak burada zararlıymış…

Bu patlıcakgillerden olan ot, ıspanak ya da diğer sebzelerin arasında yer bulmamış mı bu güne dek? Bulmuşsa, neden oralarda “zehirlenmeye” tanık olunmamış? Bulunmamışsa, şimdi ortaya çıkmasının nedeni ne?

***

Yıllardır bilim insanlarının uyarılarını duyuyoruz…

Ülkemizde, Ziraat Mühendisleri Fakültesi’nin yetiştirdiği öğrencilerin, ülkenin verimli topraklarına “değer katması” beklenirken, yurdun dört-bir yanında işsizlikle karşı-karşı olmalarının acı verici olduğunu savunuyorlar!

Tarımın bilimsel biçimde; hem insan, hem toprak, hem bitki için “en” uygun koşullarda yetiştirilmesinin zorunlu olduğunun altı çiziliyor!

Doğada bulunan bitkileri suçlamakla, yapılan “yanlışın” da sürmesi isteniyor sanki!

Kırk günde yetişen tavuk için “sağlıklı”, toprağı iki katı yorarak alınan ürün için “verimlik”, genetiğini bozarak alınan ürün için “yenilik” denerek aslında insan sağlığı bozuluyor!

Toprağa, ağaca, bitkiye verilen tarımsal ilaçların“ne amaçla” verildiği de sorgulanmıyor!

Okul mezunları topraktan, ağaçtan, verimden uzak…

Onun için de şunu “rahatça” söylemek olası;

Beslenen zehirleniyor!

041019

 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Reklamı Geç