Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Oktay Erol

Adanalı bu güzelliğe “hasret”…

Dünkü yazının girişindeki “bu düzenlemeyi kim yapmıştı, kimlerden destek alınmıştı, kimlerle çalışılmıştı, çalışmaya ne denli zaman ayrılmıştı; tüm bunlar, diğer etkinlikleri için de yol gösterici olabilir” ile en sonda yer alan “lezzet festivali şaşırtmalı” tümcelerinin ardından şu soruldu:

“Lezzet Festivalinin eksiği yok mu?”

Bunun anlamı şudur bir anlamda:

Bundan böyle, yapılacak “tüm” festivalleri bu biçimde yapalım, “hiç” değiştirmeyelim!

Ya da “festivalin”, düzenlemesi ile birlikte içeride olan-bitenleri de onaylayalım!

Bu herkesi aldatmak, bundan sonraki gelişmeleri yadsımak, durağan kalmak, gelişmemek anlamındadır.

Bu güne değin Adana’da yapılan “etkinliklerin” içerisinde, öze “en çok” dokunup, “festival” olgusunun yaşatıldığı bir süreçti; eksiklikleri, özencilikleri, mini yanlışlarıyla bitmesine karşın Adana’da konuşulabilecek bir “iz” bıraktı!

***

Dünyadaki “kurallar” kendinin yenilemeye-geliştirmeye koşullu…

Kim; gelişen teknoloji, büyüyen nüfus, değişen gereksinimler, zamanın iyi kullanımı gibi konularda “elde bulunanı” değiştirip-geliştirebildiği ölçüde varlığını sürdürebiliyor!

Bugün iki yıl öncesinin akıllı telefonu,

Beş yıl öncesinin tevisi,

Onyıl öncesinin buzdolabı,

Onbeşyıl öncesinin otomobili…

Bunlarda oluşturulan “değişim-gelişim” piyasadan kopmamak, tüketicinin gereksinmelerine günün koşullarına göre yanıt vermek amaçlı bugün yaşamımızın içindeler.

Sözüm ona “değişim-gelişim” zorunlu…

Bundan sonraki yıllarda yapılacak “etkinliklerde” bu aranacaktır!

İkiyüz metrelik “Adana kebabı” bu yıl konuşuldu, ancak yanına bir yenisi eklenmesi gerekir…

***

“Lezzet Festivali” çadırlarında yer alan Adana’ya özgü “lezzetlerin” sunulması sırasında buluşmaya katılanları üzen, kızdıran görüntülere tanık olanlar vardı.

Bir kaçını şöyle sıralamak istiyorum:

İngiliz ad verilerek satılan “hamburgerin” hem fiyatı, hem malzemesinin niteliksizliği, hem da satıcının asıklığı…

Şırdan, sucuk, kebap satıcısının tezgahından tutun, iş önlüğüne varana dek “yağa” bürümüş olması…

Et ürünleri pişirim yerlerinin temizlikten uzaklığı…

Standlardan “yiyeceklerini” alanların oturacak yer yetersiz nedeniyle çimenlerin üzerine dağılmaları…

Dışarıyla kıyaslandığında hem daha çok bedel ödenmesi, hem de yiyeceklerin “beklenen” nitelikte olmaması…

Bunlar gelecek yıl üzerinde durulması, “onarılması” gereken “eksiklikler”…

***

“Lezzet Festivali” kapsamında gelişen etkinlikler, “öze” dokunulması nedeniyle önemlidir!

Yapılan diğer “etkinliklerin” de; kendi “özünü” içeren özellikleri taşımasını, bitiminde “bunları” konuşacak bir “çokluğu” geride bırakmasını beklerdim!

Benim bulunduğum ortamlar ne Portakal Çiçeğinin, ne Altın Koza’nın “benzer” izine tanık olmadık “tartışmalardan” başka…

“Öze” dokunmak derken; etkinliğin etkileşim alanlarından, etkinliğin geride bıraktığı izlere dek, etkinlikte bulunanların ilgisine dek, izleyicide oluşturduğu “öyküye” dek…

Her şeyi, diyorum…

Eksiklikleri, özencilikleri, mini yanlışlar yadsımadan, yok saymadan…

Buna da gerekçe bulmak gerekirse;

Adanalı bu güzelliğe “hasret”…

 

ATATÜRK PARKI’NDA BAKIM…

Atatürk Parkı’nda, nisan ayında yapılan Portakal Çiçeği Festivali sırasında, yapay “portakal çiçeği tacı” satanların çiçeklerini ezdiği Atatürk anıtı arkasındaki “alan” bakıma alındı. Dün sabahtı. Kaldırım boyunca ekilen “bir karış” boyundaki dayanıklı çiçeğin hemen iç bölümlerine “dönemlik” çiçek ekiyordu çalışanlar. Bir bölüm yerlerde de “bitümer” malzemeyle kaplanmıştı alan, ot bitmemesi için! Alanın bir bölümü de “renkli çakıl” taşlarıyla donanmıştı.

Nisan ayına ne kaldı ki… “O”, boş alanların korunmasını, “portakal çiçeği tacı” satanların bu alanı “bozmasını” nasıl önleyeceklerini sordum! Güvenlik vardı yanımızda… “Koruyacağız, korumalıyız” dedi. Sonra da ekledi: “Çiçeklendirilince o kadar güzeller ki…”

Parkı “güzelleştirmek” kadar, o “güzelliğin” korunmasını-öyle olmasını benimsetmek de önemli olmalı…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER