Her yarınımız, her uyandığımız sabah bile “ilenç” duygusunun anlamını başka yerlere taşıyor!
Mahalle kavgalarında olur çoğu zaman…
Kavgacılardan, canı yanmasına karşın gücü yetmeyen ya da dövüşten uzak olanların, alanın bir kıyısına çekilip söylenmelerine tanık olmuşuzdur.
“İnim inim inleyesin…”
“Başın kayalıkların arasında kalsın…”
“En zor anında ayağına diken batsın…”,
“Mutluluk yerine kafana taş yağsın…”
“Evine ekmek götüremeyesin…”
“Çocuğuna şeker alamayasın…”
“Evden çıkarken ayakkabını bulamayasın…”
Eskilerin “beddua” dediği bu sözlere, günümüzde “ilenç” diyoruz…
***
Üç ayını dolduran yerel seçimin ardından, “yeni kazanan” belediyelerde yaşananlar, yaşanan olayın “ön aktörü” olanlar, “ilenç” yüklü sözlerini dile getiriyorlar yer yer…
“Çektiğim acıyı tadasın…”
“İşsiz kalasın…”
“Pazardan alış-veriş yapamayasın…”
Her insanın, yaşamını sürdürebilmek için, gereksinmelerini karşılayabilme adına, “sistemin kurumlarından” iş isteme hakkı vardır!
Yerel yönetimlerde, seçim sonuçları ne olursa-olsun, daha önceden işe alınanların “çalışma hakları” vardır!
Bunun yanı sıra “kurumların”;
İş yapanı-yapmayandan,
Birleştiriciyi-ayrıştırıcıdan,
Çalışanı-çalışmayandan,
Kirliyi-temizden,
Yanındakini-uzağından
Bileni-bilmeyenden ayırma “hakları” vardır!
Her yönetimin iş yapacağı “kadrosunu” oluşturma hakkı da vardır!
***
Beş yıl önce Anakent Belediye Başkanı olan Hüseyin Sözlü, şunları söylemişti:
“Verimsiz çalışanlarla yollarımızı ayırmayı sürdüreceğiz. Çeşitli referanslarla, iş yapmadan ‘ben gelir maaşımı alırım’ yaklaşımındakilerle yolumuz bir olmaz!”
“İş yapmayanla çalış” demek kimin hakkı?
Ya da “verimsiz olanı koru” demek kime yarar sağlar?
Üstelik o günler onbinbeşyüz çalışandan söz edildiği gibi, CHP’li seçmenin desteği de bir yana atılmamalı…
***
Şimdi deniyor ki…
Belediyede onsekizbin çalışan var.
Belediye çalışmalarını sekiz-dokuzbin kişiyle yapabilir.
Anakent Belediyeler yasasıyla binbeşyüz kişi ilçelerde görevlendiriliyor…
Toplam onbin kişi…
Sözüm ona sekizbin fazlalık var…
En önemlisi de “belediye bu yükün altından kalkamıyor”…
***
Karşımızda üçüncü ayını “yeni” dolduran bir belediye var…
Yaşananların salt “bu güne” özgüymüş gibi dillendirilmesi,
Bir önceki dönemde, daha önceki dönemlerde “böyle bir” uygulama yokmuşçasına Başkan Karalar’ı karalamak, “ilençli” sözlere bulamak hoş durmuyor!
Yurdun dört-bir yanında kazanılan-yitirilen belediyelerde “başka” bir uygulama var mı?
Bugün, ulusal alanda, işe alımlarda uygulanan yöntemi bilmeyen yoktur kanımca!
İşe kimleri, nasıl alıyorlar?
Çalışırken kime, nasıl güç verilebiliyor?
Çalışanlardan kime, nasıl “suçlu” gibi davranılıyor?
Bu ülke onyedi yılda, değişmeyen “iktidarın” gücüyle, tüm bu “kayırmacılık” yanlışından kurtulma olanağı varken;
Onyedi yıl boyunca işe alınanlarda aranan “partili” olma özelliği öylesine yaygınlaştırıldı, öylesine topluma benimsetildi ki; daha seçim öngününde, yitiren adaydan yana olmanın “işsizlik” anlamına geldiği düşüncesi herkesin beynine kazındı!
Seçim akşamından bu yana kazanan adayı destekleyen çalışanlar “sevinçlerini”, yitirenler “üzüntülerini” gizleyemez duruma geldi!
Bu Zeydan Karalar’ın değil, sistemin yarası…
***
Şunu biliyorum:
Başkan Karalar, kendine ulaşan bilgiler ışığında emekçiyi, bileni, çalışanı, işini seveni, Adana’ya kazandıranı, kamunun değerlerini koruyanı, insana saygı duyanı, düşündüğü gibi olanı yanında tutmaktan “haz” alır…
Emek vermeyeni, bilmeyeni, çalışmayanı, işini sevmeyeni, Adana’ya kazandırmayanı, kamunun değerlerine zarar vereni, insana saygı duymayanı, düşündüğü gibi olmayanı da yanında istemeyecektir!
Kim ister ki?
Onbin kişilik “istihdam” alanına onsekizbin kişiyi yerleştirmek,
Onsekizbin kişiye maaş öderken, her ay altmış milyon açık vermek…
Bunları Başkan Karalar açıklayınca “ilenç” konusu olacak, öyle mi?
Asıl “ilenç” konusu, “istihdam” alanı yokken belediyeyi “yeni iş alımlarına” açmak değil mi?
“İlenç” konusu Adana ile birlikte, emekçiye de zarar veriyor!
030719
YORUMLAR