Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Selma Erdal

Genel durum

Yargıda dinleme skandalı yaşandığı günlerde; 17 Mayıs 2008 günü bir açıklama yapan Yargıtay Onursal Başkanı Sabih Kanadoğlu şunları söylüyordu:

-Hukuk Devleti değiliz…Yargımız bağımsız değil…

Ve şöyle sürdürüyordu açıklamalarını:

-Yargı; tarafdır!..Laiklikden yana tarafdır…

Ve yıllardan sonra, bir ilkbahar sabahında ki günlerden 10 Nisan 2019 günü, Fox Tv yansılarında Yargıtay Eski Başkanı Sami Selçuk da birebir Sayın Kanadoğlu’nun sözlerini yineliyordu İstanbul’da bitip tükenmek bilmeyen oy sayım eylemleri nedeniyle:

– Hukuk Devleti değiliz!…Yargımız bağımsız değil…

Ve yine Sayın Selçuk diyordu ki:

-Hukukun üstünlüğü ilkesi çok önemlidir.Ama ne yazık ki bu ülkede hiç kimse “Hukukun Üstünlüğü” ne demekdir, anlamı nedir, bilmiyor…

Sayın Selçuk ayrıca Küçükçekmece’de evlere giden polisler konusuna da bir anlam veremediğini söylüyordu.

Hani sormadan duramıyor da insan; Hukuk Devleti’nden, Polis Devleti’ne mi dönüşüyor bu ülke, bu devlet, bu vatan?…

Hukuk’un en tepesinde bulunmuş hukukçular; “Hukuk Devleti değiliz…Yargımız bağımsız değil” diyorsa…Biz sıradan yurtdaşlar bu Hukuk Bilgeleri’nin sözlerinin üstüne söz söyleyebilir miyiz?…

Oysa “erklerin ayrılığı ilkesi” bize neyi öğretmişdi?…

Yasama-Yürütme-Yargı ve Dördüncü Erk olarak da Media diye belletmişdi.

Bugün bu dört erkin, bu dört gücün; bağımsız ve de etkili olduğunu söyleyebilir miyiz?…

Söyleyebilmek için kör, sağır, sorgulama yetisinden yoksun bir kara cahil olmamız gerekir.

Örneğin Media; daha açık anlatımla yazılı ve görsel basın, yayın organları…Üzerine çokdan örtülü “yağdanlık/yağcılık/yandaşlık” yorganları…

ABD’nin yönlendirmesi…Özal’ın anti-demokratik keseri…Biçimlendirdiğinden beri “sözde” aydın geçinen yazarı, çizeri ve en önemlisi de patronları…Daha o günlerde yapılmışdı “iki buçuk media kalacak” açıklaması…

O dünlerden, bu günlere; “sahibinin sesi” yayıncılık, yalnızca egemenlerin hizmetinde…

Kısaca media’nın gücü; satın alındı…Bağımsız Yargı’nın yolu tıkandı…Yakındır asılması; Yasama’nın kapısına bir kilit…Yürütme ile birlikte; tüm güçler toplanmış tek elde “dört parmaklı” demokratik düzende…

Cumhuriyetimiz’in ilk on yılı…Kurtuluş Savaşı’nda çıkmış bir ulus…Tarıma dayalı ekonomisiyle; canla, başla çalışıyor. Özellikle de 1930 Dünya Bunalımı’nda yine de dimdik, ayakda kalıyor. Bir Türk Lirası’na 2 Amerikan Doları satın alınıyor.

1930-1980 yılları arasında; Keynezyen dönem yaşanıyor…

John Maynard Keynes adlı İngiliz ekonomist; Devletler, küresel şirketlerden borç alıp, tarımı sübvanse etsinler (Türkçesi ile desteklesinler) önerisinde bulunuyor…

1980 sonrasında; Friedman dönemi başlıyor…

Bu kez de Milton Friedman adlı Amerikalı bir ekonomist; Devletler, borçla yapılan yatırımların yükünü üzerlerinden atmalıdır diyerek,bu yatırımlarını küresel şirketlere satmalıdır önerisini getiriyor.

Bu önerilere öncelikle uyan ve ülke yatırımlarının altını oyan ilk kişi Turgut Özal oldu.Onun açdığı yoldan yürüyen iktidarlar; halkın yoksullaşmasına aldırmaksızın, tüm kamu yatırımlarını satışa çıkardı. Özelleştirme adı altında yabana da, yandaşa da altın tabakda sunuldu, sunuluyor da ülkenin özkaynakları… Dolayısıyla üretmeyen bir ülke olan Türkiye; her geçen gün batıyor. Halk yoksullaşıyor.

Üretim yapılacak işlikler yok,işlikler olmayınca üretim yok, işçiye iş yok…İş olmayınca da aş yok…

Yerel seçimlerde oylar da işte bu nedenlerden dolayı; egemenlerden, karşıtlarına kaçıverdi.

Oyları yeniden, yeniden sayarken, halkı da “ayar” edenler, dediler ki 10 Nisan 2019 günü; ekonominin düzelmesi için çok önemli kararlar açıklanacak, ülke rahatlayacak…

Ölmedik candan umut kesilmezmiş. Belirlenen gün ve saat geldiğinde; biz de geçiverdik televizyonun karşısına…

10 Nisan günü, sabah saat 11.00…

Tüm yayın kuruluşları ortak yayında; Türk Ekonomisi’ne yön veren Damat beyaz camda…

Konuşdu,konuşdu…

Açıklamalardan anladığımız kadarıyla…Bir sürü “cek” ve “cak”…Ekonomi düze çıkacak…İşverenler dedikçe imdat…Yangında önce onlar kurtarılacak…

Halk mı?…Sürdürülebilir sürünme durumlarında, ölen ölür, kalan sağlar bizim olacak…

Bilindiği gibi Türk için önceliklidir; at, avrat, pusat…Yıllardır yanına yanaşıp, işine karışıp durdukça önce Amerikalı, sonra da fellah…Bu topraklar için can vermiş, tüm şehid-i şüheda…Bu nasıl işdir Yarab, fesuphanallah diyerek bizlerden önce bağıracak…Bilesiniz!…

Didim, 10 Nisan 2019

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Reklamı Geç