Onyedi yıldan beri ülkeyi yöneten ‘iktidarın’, ekonomide yaşanan ‘kırılmaların’ nedenini ‘üretimsizlik’ dışında kalan alanlarda araması ne denli gerçekçidir?
Aylardır piyasada yaprak oynamıyor.
Otomotiv, beyaz eşya, mobilya, daha başkaları öyv, kdv indirimine, ‘iktidarın’ desteğine karşın bir arpa boyu büyümedi.
Bir yandan işsizlik sürüyor,
Bir yandan çalışanlar ‘kırılmadan’ dolayı işlerinden çıkarılıyor,
Üretim kaynakları daraltılmış,
Yurdun topraklarında en kolay biçimde üretilen birçok tarımsal ürünler dışalımla sağlanıyor,
Aile içi sorunlar durdurulamıyor,
Milyonlar ‘alım gücü’ yetmezliğinden dolayı sokağa çıkamıyor,
Ülkenin büyük çoğunluğu açlık sınırında maaşla bile çalışacak iş bulamazken, ‘iktidar’ sözcülerinin ‘her şey yolunda’ türünden açıklamaları sürerken;
Nasıl, neden buralara gelindiği, nerede yanlış yapıldığı düşünülmeden…
Bugün yaşananlara ‘gerekçe’ bulma yarışına gidiliyor!
***
Ekonomik ‘kırılmaları’ aşmanın yolu ‘üretimdir’!
Üretimin ön koşulu da ‘istihdam’…
Yurdun her bölgesinde, bölgenin özelliklerine uygun koşullarda oluşturulacak ‘istihdam’ arayışlarının doruğu zorlaması beklenirken, kazanımlar bile köreltilme yolu seçilirken, ‘kırılmaya’ başka seçenek bırakılmıyor!
Dünyada tarımın, hayvancılığın ‘en rahat’ yapılabileceği doğal-iklimsel özellikler taşıyan ülkelerden biri olmamıza karşın; en basitinden samanın, buğdayın bile dışalımla sağlanıyor olması, yerli üreticinin içinden çıkamayacağı koşullara sürüklenmesi iyice düşünülmesi gereken bir konudur!
Sınırın öbür yanında on lira olan kırmızı et, bizde elli liraysa düşünülmesi gerekir!
Biliyorum, ülkemizin coğrafi konumu gerekçe gösterilecektir, komşularımız gerekçe gösterilecektir, iç-dış düşmandan söz edilecektir…
Onyedi yıl boyunca ülkenin en temel taşlarını bile yerinden oynatan bir ‘iktidarın’, bu gerekçeleri söyleme özgürlüğü olmalı mı?
Savaşın içinde olduğunu dünyanın bildiği komşudan soğan, patates almak nasıl bir şey, ya da savaşın-silahın gölgesinde tarım yapılırken bizde yapılamamasının nedeni ne olabilir?
Üretimden söz ediyoruz, yurttaşın alım gücünden söz ediyoruz, her yönüyle karmaşıklaşan yaşamdan söz ediyoruz, duygudaşlıktan söz ediyoruz, birlikte yaşamaktan söz ediyoruz…
***
Bizde, dışarıya ‘eyy’ diye bağırmak başlayalı beri, biraz daha kırılmalarımız arttı aslında!
‘Eyy’ler sorunu çözmedi, insanımızı rahatlatmadı, dostlukları artırmadı, ülkeyi doyurmadı!
Biraz daha dışarının ‘suyuna’ gidilmesinin yolları açıldı!
Tam da dünyayla eşgüdüm sağlandı, “deneyimli ‘iktidarın’ kazanımı da verimli olur” denecekken, yeniden, yine ‘iktidarın’ engellenemeyen ‘hırsı’ nedeniyle kırılmalar, daralmalar yaşanmaya başlandı.
***
Sözde bir yerel seçim süreci yaşanıyor…
‘Yerel seçim süreci’ denmekten çok, ‘kavga’ denecek boyuta taşınıyor her şey…
Bir yandan parti üst sözcülerinin söylemi, bir yandan da adayların alanlara taşıdıkları ‘kızgınlıktan’ başka bir anlam taşımıyor!
Proje adı altında ‘en küçük’,
Üretim adı altında ‘en küçük’,
İnsan adı altına ‘en küçük’ çabaya, uğraşa tanık olmak yerine;
Projeden, üretimden, insandan kopuşlar duyuyoruz!
***
Ekonomik kırılmaların önünde durabilecek olgu güçtür.
Güç de ‘istihdam’ oluşturmakla, alanları genç işsizlerle donatmakla, emeği üretime dönüştürmekle olasıdır.
Bu yerel seçim ‘aslında’ önemli fırsat da olabilir…
Adayların, kentlerine katacakları ‘artı değerler’ üzerinde durularak bir yandan ‘istihdam’ oluşturulur, bir yandan emek üretime dönüştürülür, bir yandan da ülke ekonomisinin ‘en küçük’ sarsıntılarda ‘kırılma’ yaşamasının önüne geçilebilir.
Bugüne değin bölgemizin belediye başkan adaylarının ‘hiç birinden’, bir kez bile duymayınca yinelemek zorundayım.
Adana’da tarım önemsenmekle, üretilen tarım ürününe ‘katma değer’ kazandırılarak bölgenin işsizliğine de, ekonomik kalkınmasına da, büyümesine de ‘güç’ katılmış sayılacaktır…
Güç, ‘ekonomik özgürlüktür’ de…
240319
YORUMLAR