Geçtiğimiz Genel Seçim öncesinde de alanlarda sürüp giden “söyleme” kızgınlığımdan “bitse de işimize-gücümüze baksak” demiştim!
Yine aynı hava…
Yine aynı söylem…
Yurttaş işini-gücünü bıraktı, bir-iki siyasetçinin “ne söyleyeceğini” beklemeye başladı sanki!
Biri bağırdıkça,
Diğerinin nasıl bağıracağı, ya da nasıl bir yanıt vereceği bekleniyor!
Biri “beka” diyerek alanlarda konuşuyor.
Diğeri “beka” değil, “ekonomi” diyor!
Yanıt “ekonomi beklentilerin üzerinde iyi” diyor!
Yanıtın yanıt “sokağı, yurttaşı, dar gelirliyi bilmiyorsunuz” diyor!
Yeter!
Bitse ama artık!
***
Sokağı, yurttaşı, çalışanı, işçiyi, emekçiyi, bu ülkede yaşayan herkesi “rahat” bıraksanız…
Yurttaş, beş yılda birkaç kez göreceği milletvekili değil; her gün yüz yüze geleceği belediye başkanı, belediye meclis üyesi, muhtar geçecek.
Rahat bıraksanız da…
Yurttaş da sağlıklı düşünerek kararını verse…
Yurttaşın yaşadığı, sorunlarını bildiği, yağmurunda ıslandığı, sıcağında yandığı, kaldırımında zorlandığı, yolunda kaygılandığı kenti için “içinden” geldiği gibi davransa olmaz mı?
Kavgasız, hırssız, ayrılıksız…
***
Çocukluğumuzda, mahallemizden “kavgacı” akranlarımız vardı…
Evlerinin yanında kim geçerse-geçsin, ya taşlarlar, ya da köpekleriyle kovalatırlardı!
Oradan “her” geçişimizde ürperirdik!
Bir de “nasıl olsa bizim oradan geçeceksiniz” diye korku verirlerdi…
Ya bir büyüğümüzden, ya da “onlara” yakın birilerinden yardım almak zorunda kalırdık!
Bugün “politika arenasını” düşünürken, genelde mahalleden “kavgacı” akranlarımızı anımsarım!
“İktidara” göre, herkes “iktidara” yakın adayı desteklemeli!
“İktidara” destek veren herkes kayıtsız-koşulsuz yurtseverdir!
“İktidara” oy vermeyenler “hayındır”, tehlikelidir, yaramazdır, bilmezdir!
“Orada muhalefet kazanırsa, seçimden sonra gereği yapılır!”
Bu ne demek ki?
“İktidara” yakın aday kazanmazsa eğer;
Orada kazananlar,
Orada çalışanlar,
Orada olanlar…
“Bizim evin oradan geçerken görürsün” diyen “kavgacı” mahalleli gibi…
Salt kazanmak yetmiyor, bir de yanınıza “iktidarın” yakınından birini de almanız gerekiyor ki;
Seçim sonrasında da rahatınız olsun,
Gücünüz olsun,
Dediğiniz olsun…
Bunun adı ulusak istenç (milli irade)…
Yaşasın!
***
Bitsin ama…
Hepsi üç gün kaldı…
Dördüncü gün kazananlar koltuklarına oturdukları an; yaralanan gönüller, kırılan yürekler, kızgınlıklar, kırgınlıklar, küslükler yaşayanların arasında kalacak!
Tüm bunlara “neden” olanların bazıları kazanmanın sevinciyle “tozpembe” duygulara yelken açarken, bazıları da yitirmenin verdiği acıyla bir süre gözlerden ırak duracak!
Ama inanın hangi düşüncenin adayı olursa-olsun karşılaşmalarında hep “başkanım” diyerek onurlandıracaklar birbirlerini…
Yitirmiş olsalar bile!
Olan, “adaylar” için birbirine kırılan, küsen, kavga eden yurttaşa olacak!
***
Dileğim şu:
Ülkemiz çalışacak, bakışları varsıllandıracak, ürünlere katma değer katacak, halkına mutluluğu yaşatacak, gereksinmeleri için alım gücü sağlatacak her kim varsa…
Düşünürün “kullandığın değerin sahibisin” sözündeki ana doku gibi, yurttaşın tüm kazanımlardan yararlanmasına-sahiplenmesine önem verecekse…
Çalıp-çırpmak için değil, kent insanıyla kenti “yaşanılır” yere taşıyacak kim varsa…
Dileğim kazanan “O” olsun…
270319
YORUMLAR