‘Kimsin’ sorusuna, ‘hangi kim’ yanıtının karmaşasını yaşıyoruz!
‘Kimsin’ sorusu öyle bir yerlere gelip, darmadağınık duruma dönüştü ki;
‘Hangi kim’ ya da ‘hangi ben’ yanıtı yaşamın birçok evresinde kaçınılmaz oldu!
Sokaktasınız; başka,
Manavdasınız; başka,
Büyük bir mağazadasınız; başka,
Banka gişesindesiniz; başka,
Dönemsel indirimler sürecindesiniz; başka,
‘İktidar’ yandaşının yanındasınız; başka,
‘Muhalefet’ bilmezin yanındasınız; başka,
Para dolu torbaların yanındasınız; başka,
Çöp varillerini önündesiniz; başka,
Çocuk tacizcisinin yanındasınız; başka,
Bir kadınlasınız; başka,
Bir başkasıylasınız; başka…
***
Hoş bir şey mi?
Biraz bukelemunsuluk gibi,
Ya da bir dönemin ‘dönek’ bilinenleri gibi,
Ya da güne-bakan gibi…
Biz ‘kimiz’?
***
Burada ‘hep’ omurgadan, iskeletten, kolonlardan, direklerden, duruşlardan ‘söz ederken’ anlatmaya çalıştığımız bu ‘ideoloji’ değil miydi?
Bakınız, en küçük esintide sağa-sola savrulan ‘ekonomimiz’ nedeniyle, daha birkaç ay önce yediğimiz şamarın etkisinden kurtulamadık!
‘İktidar’, ekonominin ‘pamuk ipliğine’ bağlı uçlarının tamamını elinde tutmuş, avucundaki ‘kütleyi’ tüm yurtta yaşanıyor gibi gösterme başarısını(!) sürdürürken, emekçi yurttaşın içinde bulunduğu koşulları ele almak isteyen yok!
Diyoruz ya; sağa-sola savruluyoruz!
Bu ülkenin üretim araçları, bu araçları-makineleri işleyen emekçileri, pazarı, üreteni, piyasası güçlü olsa ‘hangi’ sarsıntı savurabilirdi sağa-sola?
Bizdeki beş şiddetindeki deprem korkular yaşatırken, Japonya’da yedi şiddetinde olan deprem neden ‘telaşa’ neden olmaz?
Düşünmek gerekmiyor mu?
***
Direkleri, kolonları güçlü yapılar gibi, iskeleti güçlü bireyler de ‘duruş’ içerisinde olurlar.
Haksızlığa karşı ‘susmayan bir yapı içerisindeyseler, bu her yerde geçerlidir.
Salt kendi alanında değil,
Salt kendi bildiği yerlerde değil,
Her yerde ‘kimsin’ sorusuna vereceği yanıt hep ‘ben’dir!
***
Sabah büyük bir mağazanın vitrininde gördüğüm ‘yüzde elli indirim’ yazısına kapılıp içeri girdim. Uygun bulursam iki takım elbise almayı düşünüyorum. Bir ay önce ‘bir’ alacakken, bugün ‘iki’ alabilme umuduyla…
Kapıdaki görevli ‘alt kat’ dedi. Merdivenleri indim. ‘İndirim’ denilmesine karşın mağaza boştu! Hayret! Fiyatlar yarıya inmiş üstelik! Alan içerisinde dolandım. Elbise bölümünde fiyatları inceliyorum! Bir görevliye sesleniyorum. Fiyatlar bu mu, dediğimde ‘evet’ yanıtını veriyor! ‘İndirim’ diyorum! ‘İndirimli fiyat’ diyor! ‘Geçen ay bunun iki katı mıydı’ diyorum! ‘Hı, hı’ diyor!
Yalancı…
Yanımda böyle sanki! Sanki biraz sonra karşılaştığı iş yeri arkadaşına ‘fiyatı gören yüzde elli indirim yapılmadığını anlıyor’ diyecek sanki!
***
Siyasetçilere güvenmiyoruz!
Mağazacılara güvenmiyoruz!
Sokak satıcısına güvenmiyoruz!
Bankacıya güvenmiyoruz!
Ekonomiye güvenmiyoruz!
Hep bir arada olduklarımıza güvenmiyoruz!
‘Kimsin’ sorusuna, ‘hangi kim’ yanıtını vererek ‘çoklaşmışlar’
Siyasette, mağazada, sokakta, bankada ‘ayrı ben’ oluşların ‘kurt kapanına’ dönüşmüş davranışlarını izliyoruz hep birlikte!
Ortaya koyulan eylem, ortaya koyulan proje ‘hangi kim’ çevresinde dönerek geçemez ki yaşam!
260219
YORUMLAR