Yılın son ayı; aralık…
Yurdumuzun kimi yerleri kar altında, kimi yerlerinde yağmur, kimi yerlerinde soğuk…
Adana iki gün kış, üç gündür ilkyaz havası…
Kıskanacak denli…
Ne dalgalar alır kıyısından, ne yolları tıkanır kardan…
İki saatlik yağışın körleştirdiği noktalar, yaşamı zorlaştırdığı yerler olsa da ‘gün’ içerisinde izi silinir!
Normal yaşam sürer…
***
Doğanın ergilerinde böylesine cömert olanaklar bulan Adana; beton yığınlarına dönüştürülen yeni
yüzüne, ucuz kömürün yaydığı karbondioksit gazının kirlettiği iklimine, yağışın emilimini yok eden
kara asfalta karşın burada yaşayanları sormalı…
Adana’da ekilebilecek toprak var,
Adana’da ürüne katma değer katacak olacaklar var,
Adana’da ürettiğini pazarlayacak ağı oluşturacak olanaklar var,
Adana’da emekçi var,
Adana’da toprağı tanıyan-anlamlandıran var,
Adana’da teknolojiye atılacak adımların rahatlığı var,
Adana’da ‘kalifiye eleman’ yetiştiren üniversiteler var…
Doğanın ‘yaşanılır’ iklim sunmasıyla birlikte, Adanalılar da var…
***
Bunu şöyle de değerlendirmek olası…
Katma değerli ürünü ortaya çıkaracak ‘her şey’ Adana’da var.
Helva için ‘şeker de var, un da var, yağ var’ denebildiği gibi…
Tüm bunlara, bu ergilere, bu olanağa karşın;
Bunları bir araya getirmek için yola çıkanların önleri tıkalı.
Bunları yapmak için çaba harcayanların yoları taşlı, dikenli, cam kırıklı…
Bir süre önce ülkemizin yoksulluğu, işsizliği üzerine Adana’nın acılı durumu basına yansıyınca…
Bir Adanalı olarak,
Bir Adana’da yaşamını sürdüren ‘biri’ olarak,
Bir Adana sevdalısı olarak ‘içimden’ neler geçirmedim ki, Adana’nın bu durumunu görmeyen,
görmemekte direten, boyalı-makyajlı sözler söylemeye koşullanmış siyasetçilerini duyduğumda…
***
Kasım ayını da geride bıraktık…
Haziran seçimleriyle birlikte, daha öncesinde ‘damda çatlak var’ diyenlerin susturulduğunu
görmemize karşın yaşanılan ekonomik kriz nedeniyle iktidar üzerine toz kondurmamayı sürdürüyor!
Yapılan yanlış yatırımlar,
Üreticiye pahalı girdiler kullandırılması,
Harcamaların dengesizliği,
Beton yığınlarını büyüme olarak görüp-tanıtmak,
Savurganlığın önüne geçmemek,
Üretim yerine tüketim odaklı uğraş vermek değil de; tüm sorun gezi olaylarına, 17-25 aralık
yolsuzluklarına, 15 temmuz’a dayandırılarak yapılan açıklamalar acı verici…
Deniyor ya şimdi…
‘Kasım ayında kurda, faizde sağlanan pozitif gelişmelerin yanında ekonomik güven de arttı. Güçlü bir
dış ticaret rakamları ile dengelenmede iyi bir performans yakaladık’…
Kasım ayında ne yapmışız ki; üretim artışı mı göstermişiz, çalışan emekçileri mi sevindirmişiz,
narenciye üreticisini mi rahatlatmışız, sanayici mi umutlanmış, ne olmuştu ki?
Hiçbir şey olduğu yok aslında! Bunun adı ‘güven’ de değil!
Krizle birlikte korunması, var olmaları gerekenlere destekler verilerek güçlendirildi!
Bunun içerisinde emekçi, memur, esnaf, dar gelirli, asgari ücretli, emekli, mahalle bakkalı yok! Bu
katmanın kullandığı elektrik- doğalgazda, zorunlu besinlerde istenen zam verildi. Dolar yedi liraya
tırmandığı günlerde belirlenen fiyatlar şimdi beş lira dolayında gezinmesine karşın ‘yeniden’
düzeltilmesi’ gereği duyulmadı!
Duyulmayacak da zaten!
İşte bu nedenle de yurttaşın tükettiği birçok gereksinmesi azaldı! Kilo ile alınan birçok taneye
döndürüldü! Bunları üreten fabrikalar daha az üretmenin yolunu seçtiler! Daha az üretirken de kimi
çalışanlarının işine son verdiler! Çalışmayan, işi olmayan çalışma yerlerinden uzaklaştırılanlar, salt
ekmek yiyerek karınlarını doyurmaya itildi!
Karnını ekmekle, bilemediniz arasına aldığı bir ‘katıkla’ doyurmaya itildi yurttaş!
‘Ne kuru, ne pozitif gelişmesi…’
***
Adana’da sokaklar nasıl biliyor musunuz?
Yaşadığı ‘ilkyaz’ ikliminden uzak!
Salt işsizler değil, işi olanlar bile ‘bu hafta konuşulacak olan asgari ücretin sonucu birçok çalışanın
işine son verilecek’ kaygılı.
‘Kararlılıkla’ yaşama geçirilmeye çalışılanlar Adana’da anlam bulmuyor demek ki?
Her seçim öncesi olduğu gibi, bu yerel seçim öncesi de ‘iktidarın’ sıkça yinelediği vaatlerine öyle çok
alıştık ki…
021118
YORUMLAR