Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Oktay Erol

El ayak ya da Suriyeli Hastalığı…  

 

Sağlığın ötelendiği, önemsizleştiği durumlarda tavrımı hep koyduğumu biliyorum.

Geçtiğimiz hafta Adana Şehir Hastane’nde düzenlenen ‘Türkcell Buluşturması’ bile ‘sağlık’ konusuna iteklemişti beni…

Onlarca, yüzlerce, binlerce harcama yapılıyordu, gelenler sıraya daha kolay diziliyordu, aranan bölüm daha kolay bulunuyordu, hastaya doktorunu seçme olanağı sağlanıyordu…

Tamam da… Hastalığın tanısı neden geç veriliyordu? Tanının geç verilmesiyle, hastaya ne denli büyük zarar verildiği neden anlaşılmıyordu? Hastanın sağlığına kavuşması geciktikten sonra onlarca yapılan harcamanın anlamı neydi?

Anlattılar da; ah bir anlayabilsem!

***

Sağlık, dedim ya…

Kozan’dan bir tanıdığımla görüşürken anlattı.

‘Aradığında telefonu açamadım, hastanedeydim, iki çocuğuma Suriye Hastalığı bulaşmış, onlarla ilgileniyordum’ dedi…

‘Suriyeli Hastalığı’ dedim…

‘El-ayak hastalığı da deniyor’ dedi…

Ankara’da Sığınmacılar-Göçmenler Derneği’nin düzenlediği basın buluşmasına değinmiştim geçenlerde. ‘Suriyeli’ diye başlayan sözlerin doğru olmadığı, onların saygınlıklarını zedelediği üzerinde uzun uzun durulduğunu yazmıştım.

‘Suriyeli Hastalığı’ nedir ki?

Doktorların ‘el-ayak hastalığı’ dede adlandırdıkları, yüksek ateş, ishal, kaşıntı, döküntü gibi belirtileri olan hastalık…

Özellikle on yaş öncesi, okul ile kreş ortamında bulaştığı…

Boğaz ağrısı, ateş, ağızda döküntü, yutkunmada zorlanma gibi belirtilerinin olduğu…

Tanıdım yaşadıklarını anlatırken ‘okuluna gittim’ dedi…

Öğretmeni ‘sınıftan bir kişi de önce aynı hastalığa yakandı’ dedi.

‘Peki bunu okul yönetimine bildirdiniz mi, neden bizlerin haberi olmadı’ diye sorduğumda da, ‘bir öğrenci’ demesi sinirlerimi tepeme çıkardı. Ne demekse… Bizim çocuklar o denli güçlü değiller, en küçük mikroptan etkileniyorlar, aile düzenimiz alt-üst oluyor. İnan bildiğin gibi değilim şimdi’ dedi.

Hastalık, sağlığın sorunlu olduğu süreç…

Hep öyle olmuyor muyuz? Hasta, hastalığıyla baş başayken bile, yanında bulunanlar ‘bir şeyler’ yapabilmek için koşuşturmaktan, umar peşine düşmekten yorgun düşmüyor muyuz?

Tevi ekranlarında, gazete sayfalarında boy boy gösterilen, anne-babayı tedirgin eden ‘o’ haberleri birlisiniz; çocuklarını şunlardan korumalısınız, çocuklarınıza şunları yapmalısınız, çocuklarınızı şunlardan uzak tutmalısınız, çocuklarınızı şunlardan yedirmemelisiniz…

Eee…  Uzunca anlatılan yazılar da var! Peki, n’apmalıyız, çocuğu parka gönderme, sokağa çıkarma, dondurma yedirme, dizi kanamasın, çamura düşmesin… Etrafımız hep mikrop kaynıyor! Mikropları yapan, yayan, onlarla yaşamamız söyleyenler kim, bilmiyor muyuz?

‘Biliyor musun, kardeşimin çocukları da aynı hastalığa yakalanmış, yeni öğrendim bende’ dediğinde, Kozan’da el ayak ya da Suriyeli Hastalığı’nın ileri derecede olduğu, hastanede bu hastalıktan dolayı olanların sayısının çok olduğu da konuşulurken…

Çocuklardan büyükler, büyüklerden çocuklara bulaşabildiği gibi, hamilelik için riskli olduğu ileri sürülen bir hastalık, el ayak ya da Suriyeli Hastalığı…

***

Suriyeli işçi, Suriyeli dolandırıcı, Suriyeli eş benzeri deyimlerin söylenmemesi için Ankara’da ‘ayar’ verilmek istenen basının eline şimdi de ‘Suriyeli Hastalığı’ deyimi geldi…

Geçmişte Kozan’da ‘Şevkiye Hastalığı’ diye adlandırılan, aslında ‘içme suyundan’ kaynaklandığını yazdığım için belediye ile anlaşmazlığa düşmüştüm…

Bugün o yıllardakine benzer, salgın oluşu nedeniyle Kozanlıyı tedirgin eden el ayak ya da Suriyeli Hastalığı…

Çocuklara okullarda olduğunca, parklarda, gezi yollarında bulaşabiliyor!

Sağlıksız bir katmanın, ne denli sağlıklı olursa-olsun bir diğer katmanı da ‘sağlıksızlaştıracağı’ ortada…

Bu ülkeyi yönetenlerin, seçimlerde oy isteyerek bu ülkenin yurttaşları için gecelerini gündüzlerine katacaklarını söyleyenlerin, bu ülkenin çocuklarına sağlıklı ortam oluşturmak da ödevidir.

Dayatma gibi ‘sığınmacı demeyin’ denilerek, Suriyelilerin ‘mülteci’ saydırılarak konumlarının kalıcılığı için çaba harcayanlar ‘Suriyeli’ diye başlayan sözleri göz ardı ettikçe ‘hep’ yenileri karşımıza çıkacaktır!

Toplumların sağlıksızlaştırılmasının ön koşulu, bireylerinin sağlığını bozmaktan geçer çünkü…

Sağlığın ötelendiği, önemsizleştiği durumlarda tavrımı hep böyledir…

231018

 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER