Her gün yeni bir ‘çocuk istismarı’ duyuyoruz…
Aileler çocuklarını okula gönderirken bile kaygı içerisinde…
Sokakta bir sapığın değil, okulda ‘eğitimciyim’ diyerek kadrolaşan katmanlardan da rahatsızlıklar var!
Daha çocuk yaşlarda olanlara kapılarını aralayan, aralanan kapılar ardında ‘vakf’ özelliklerine göre çalışmalar yapıp, eğitim verdiklerini belirten kurumlardan bile acı ‘sesler’ yükselmişti birkaç yıl önce.
Anne-babalarınca minicik elleri-avuçları ‘güvendik’ kurumlara verilmiş, ‘eti senin, kemiği benim’ deyimini gerçekleştirmek istercesine bırakılmış çocuklar…
Bir değil,
Üç değil,
Beş değil,
Onbeş değil!
Daha birkaç yıl önce değil miydi?
Bakan ‘bir kez olmak…’ diyerek, utanç duyulması gereken bir olgunun üstünü kapatmakla eleştirilerek günlerce konuşulmamış mıydı?
O gün olanlar için ‘meclis araştırması’ istendiğinde, iktidar partilileri nasıl da ‘verilen ödevi yerine getirmenin’ övüncüyle kalabalık sesleriyle engellemişlerdi.
Ünlü ‘vakıfta’ ‘istismara’ uğrayan çocukların aileleri nasıl da ‘verilen ödevi yerine getirmenin’ övüncüyle davacı olmaktan vaz geçmişlerdi?
Nasıl da…
***
O günden bu güne değin kaç çocuk, kaç kadın, kaç canlı ‘istismarı’ konusuna tanık olduk?
Saymaya ne parmaklar yeter, ne de insanlık…
‘İstismara’ uğrayan kimlerdi?
Bir başka gezegenin, bilinmez bir dilin değil; bu anakaranın insanı, bizim insanımız…
Komşumuz,
Yaşamın acısını paylaştığımız,
Yağmurunda koşuştuğumuz,
Denizinde, ormanında, sokağında, kentinde köyünde bir olduğumuz insanımız…
Peki ‘istismarcı’, peki ‘sapık’…
Kim bunlar?
Başka yerlerden, dünyalılara ‘ceza’ çektirmeleri için gönderildiler de bilmiyor muyuz yoksa?
Yoksa yine bu anakarada ‘dünyaya’ gelip de;
Normal koşullarda eğitilmediğinden,
Normal koşullarda öğretilmediğinden,
Normal koşullarda büyütülmediğinden,
Normal koşullarda sevip-sevilmediğinden…
Yaşamın ‘yanlışı’, insanlığın ‘utancıydılar’!
***
Ülkemizdeki ‘çarpık’ eğitim, neler yaptı böyle?
‘İstismar’ konusunun ‘eğitim sorunu’ olduğunu öne süren de var, geçmişte meclis araştırmasını engelleyenlerden ‘idam ya da hadım etme’ ile cezalandırılmasını isteyen de…
Makas aralığı geniş…
‘Sapığın’ suçlu olduğunca, ‘sapığın’ var olmasına neden olan etkenlerin de makas aralığında yer alması gerekmez mi?
Evrensel gazetesinden Gizem Örnek, son yazdığı ‘ikibuçuk yaşındayken istismara uğradı, dava yedi yılda sonuçlandı’ başlıklı yazısında ilginç, olduğunca da düşündürücü bir yaşam öyküsünü anlatıyor.
Örnek yazısının bir bölümünde şu saptamayı yapıyor:
Önemli olan suçu en yüksek cezayla cezalandırmak değildir, suçun işlenmesini önlemek, suç ortaya çıktıktan sonra ise esas olarak çocuğu koruyan, iyileştirmek için devletin tüm olanaklarını seferber etmek, suçluyu ise hızlı-adil biçimde yargılamak, bir daha suçun işlenmesine izin vermeyecek kararlılıkla suçla mücadele etmek…
İstismara uğrayan çocukların davası yıllarca sürecek,
Mecliste bu davaların konuşulması engellenecek,
Din adamları denilen ‘sarıklılar’ dokuz yaşında evliliği savunacak,
Yine kimi ‘sarıklılar’ kız çocuklarının babalarından da uzak tutulmasını isteyecek,
Bu ülkenin sorumlu bakanı ‘bir kere rastlanmış olması hizmetleri ile öne çıkmış Ensar’ı karalamak için gerekçe olamaz’ diyerek taciz olayını anlamsızlaştıracak,
Tüm bunlardan sonra da gündem ‘idam kaçınılmaz’ söylemine boğulacak!
***
Son on yılda onbin kadına tecavüzden söz ediliyor.
Her yıl yedibinden fazla çocuğun istismara uğradığı söyleniyor…
AKP iktidarı döneminde ‘tecavüz ile istismar’ olaylarının arttığı da…
İktidar içinden gelen ‘hadım, kırk yıl, idam’ benzeri bir sürü önerileri var…
Toplumu derinden etkileyen, etkilemekle de kalmayıp ‘toplum sağlığına’ zarar veren böyle bir sorun üzerinde iktidar olarak nasıl çalışmalar yaptınız, çalışma hangi aşamada, suçluların yargılama süreleri neden bu denli uzun, ikibuçuk yaşından on yaşına dek mahkeme kapılarında yargı sonucunu bekleyen ailelerin durumu ne, nasıl sonuçlar aldınız?
Okulda, sokakta, evde çocukluklarını yaşayamayan,
Yaşamın adını ‘korku’ koyan çocuklar…
Bizim çocuklarımız değil mi?
080718
YORUMLAR