Yerel basın, denilince ne anlaşılır ki?
Özellikle yerel yönetimler, bölge milletvekilleri, bölgenin işadamları…
Nedense ‘kendilerini’ adı geçen bölgenin bir ‘gücü’ olduklarını her fırsatta dile getirmelerine karşın, iş ‘yerel basına’ gelince sus-pus olmayı yeğlerler…
Uzak durmaya çalışırlar!
Zorluklarında ‘yanlarında’ olunmamasını da kınarlar!
Adına yer yer ‘taşra’ ya da ‘anadolu’ basını da denilen ‘güç’, o bölgede bulunan diğer ‘güçler’ kadar olması zorunlu bir yapılanma olduğu akıllara hep ‘geç’ gelir.
Yerel yönetimler reklamlarını, tanıtımlarını çoğu zaman ulusal gazetelerin bölge sayfalarında görmek isteseler da, yerel basının güç kazanmasına ‘pek’ fırsat vermemiş olsalar da; bölgelerinde böyle bir yapılanma şu anan dek vardı, bundan sonra da hep olacak!
Oysa…
Yerel gazetelerin sayfalarını karıştırırken aldıkları ‘hazzı’, ulusal gazetelerden aldıklarını sanmıyorum.
Çünkü bedel ödeyerek yayınlattıkları ‘haberden’ başka, bölgelerini içeren yazı, başlık göremezler.
Bir ulusal gazeteye ödediklerini, yerel üç-beş gazeteye ödeyerek hem yerel basına, hem de yerel çalışanlarına ‘katkı’ sağladıklarını önemsemezler!
Taa ki, bir seçim zamanı gelinceye değin…
Şimdi 24 Haziran seçimleri öncesi…
Adana’nın çeşitli partilerden üçyüz dolayında milletvekili aday adayı var…
Yerelde bu güne değin kendini tanıtmamış iş adamlarından bürokratına, yerel yönetimde görev yapandan dernek sorumlularına değin birçok isim, sanki bir ‘ayrıcalıklı güçmüşçesine’ Adana’da kendilerini yerel basında tanıtmak yerine Ankara’da çadır kurmuş listenin açıklanacağı günü bekliyorlar!
Öyle ya…
Bu yurttaş, bu seçmen kendi bildiklerini, kendi tanıdıklarını, kendi önemsediklerini değil de, Ankara’nın sıralamaya koyduklarını benimseyecekler…
Peki…
Ankara bu bölgenin, bu seçmenin düşündüklerini bir yana atarak karar verebilir mi?
Verdi diyelim; sonuç ne olur?
Yerel basını önemsemeyen, bölgenin sofrasında çayını yudumlamayan adaya Adana’nın ilçelerinde ‘hoş’ bakılmaz…
Bunu bilin diyorum…
İNCE’YE SICAK GÜLÜCÜKLER
CHP Muharrem İnce’nin adını açıklamakla birlikte hem iktidarın, hem de destekçisinin ‘hayallerini’ zora soktu!
‘Cumhur ittifakı’ dışında kalan seçmen kitlesinin, siyasi görüşü ne olursa-olsun 25 Haziran sabahı üzerine ‘umut’ taşımalarını sağladı.
Bir başkası olsaydı bunu yapabilir miydi, gibi sorunların önemli olmadığı kanısındayım.
Ancak İnce’yle böyle bir ‘enerjinin’ ortaya çıktığını anlamak zor değil.
Bugün televizyonların tartışma izlencelerini kaçırmayanlar, yandaş konuşmacıların söylediklerini duyduğunda çoğu zaman şaşkınlığını gizlemiyor!
İnce’nin ‘benim sorunum Erdoğan değil, bozuk düzen’ tümcesi aslında çoğu şeyi anlatıyor gibi.
Bugüne değin tüm konuşmaların odak noktası hep Erdoğan olmuştu. Rejim de, yaşananlar da, sistem de, uygulamalar da hep Erdoğan kurguluydu!
İnce’yi bu yönüyle eleştirmek yerine, televizyondaki yandaş konuşmacıların ‘neden Kılıçdaroğlu aday olmadı, korktuğu için mi’ biçiminde demagojiye açık söylemler geliştirdiklerini görmek ‘umarsızlıklarının’ kanıtı gibi.
Onaltı yıldır iktidarda olan bir partinin yurttaşı rahatlatacak ‘icraatlarını’ anlatmak yerine, 24 Haziranda kazanmaları durumunda yapacaklarını ‘vaat’ olarak ‘manifestoya’ koymaları da başka bir şaşkınlıkları…
İnce’ye tüm partilerden ‘sıcak’ gülücükler yansıdığı görülüyor…
Sıcak ‘umut’ dolu gülücükler…
KENDİMCE…
Birilerinin ‘adamı’ olmayı hoş bulmadığım gibi, omurgasız duruşları da hiç sevmedim.
Yeri geldi açlığıma neden oldu…
Yeri geldi umutsuzluğuma neden oldu…
Yeri geldi bir başıma kalmışlığıma neden oldu…
Yine de eğemedim kendimi…
Birlikte olduklarımla ‘yok olmam’ pahasına yaşamın içindeyim.
Gökteki bir yıldızı, bir damla suyu, bir çatlaktan sızan küçücük bir ışığı, yanımdakinin bir küçücük gülüşünü umut bildim.
Geleceğimi ne Erdoğan’la, ne de İnce’yle biçimlendirmek yerine; yaşamı yaşanılmazlaştıranların yerini ‘yaşanırlaştıracak’ olanların almasını istiyorum.
Birinin adamı olmak değil ‘omurgalı olmak’, herkes için ‘zorunlu’ olduğunu düşünüyorum…
090518
YORUMLAR